Eğer 19 Mart 2025’te İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu gözaltına alınmamış, sonra da tutuklanmamış olsaydı ve CHP tıpkı birkaç ay önce konuşulduğu gibi parti içi muhaliflerin ittirmesiyle bir olağanüstü kurultaya gitseydi, o kesinlikle dünkü gibi bir kurultay olmazdı.
Zaten dünkü “etkinlik”, gerek yapıldığı mekan, gerek koşulları ve havasıyla kurultaya pek benzemiyordu. Bitirilip geride bırakılması gereken bir aşama gibiydi. Bir öncekinin tartışmalı hale gelmesi nedeniyle zorunlu görülen bir formalite.
Olağanüstü kurultay kararının ilan edilmesinden sonra pek çok kişinin aklına gelen ilk soru Eski Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olup olmayacağıydı. Bahse tutuşanlar olsa da, Genel Başkan Özgür Özel’in tek aday olacağı kanımca en baştan malumdu. Çünkü hem bir önceki kurultay hakkında yürütülen soruşturmalar, hem de İmamoğlu’nun tutukluluğu, ortaya “gerçek” bir rakibin çıkmasının önündeki en temel engellerdi. Böyle bir atmosferde gerçek bir rekabeti
Bakan Uraloğlu sosyal medyada yaş sınırlaması için “13-16 yaş arası ebeveyn iznine tabi, 13 yaş altına izin verilmesin” dedi. Uraloğlu yakında Google’ın algoritma değişikliğine karşı da çalışma yapacaklarını kaydetti.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, medya kuruluşlarının Ankara temsilcileri ile iftar programında biraraya geldi. Başta sosyal medya kullanımında yaş sınırlaması konusunda yürütülen çalışmalar olmak üzere bakanlığının faaliyetlerine ilişkin kapsamlı bilgiler aktaran Uraloğlu, Türkiye’nin ulaştırma vizyonunu, dijitalleşme adımlarını ve demiryolu hedeflerini anlattı.
13-16 ebeveyn izni şartı
Bakanlık bir süredir sosyal medyada yaş sınırlaması konusunu ilgili bakanlıklarla değerlendiriyor. Uraloğlu, bu konuda gelinen son noktayı şöyle açıkladı:
“Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile birinci derecede, İçişleri ve Adalet Bakanlığı ile de genel anlamda sosyal medyada yaş sınırlamasını değerlendirdik. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız ekipleri ile bir araya geldik. Aşağı yukarı bir yol haritası tespit ettik. Geldiğimiz nokta şudur: Sosyal medyada
19 Mart 2025’te İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınması ile başlayan hukuki süreç, siyasette birden fazla karşılık üretecektir. CHP’de, CHP dışı muhalefette ve iktidarda. Ancak şimdiden kurulan hiçbir kesin cümlenin hükmü de yok. Sonuçtan kastım da seçime yansıma değil. Bugünden seçime kadar geçecek sürenin uzunluğu dikkate alındığında, o vakte kadar olacak gelişmeleri bilmeden, dikkate almadan söylenenler ancak iddia ve temenni olabilir.
Öte yandan seçim en önemli final. Tam bir hafta sonra 31 Mart 2024 yerel seçiminin yıldönümü. Bir yılda Türkiye’nin siyasette bir uçtan öteki uca kaydettiği gelişmeler şöyle bir hatırlandığında, en erken 2027 baharında ya da sohbaharında beklenen seçime kadar sığabilecekleri tahayyül etmek neredeyse imkansız.
An itibariyle görünen ise özellikle muhalefet seçmeninin üzerindeki ölü toprağının atılması gibi erken bir gelişmenin yaşanması. CHP tabanı, konsolide oldu. Ekrem İmamoğlu her CHP seçmeninin gönlünde
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, basın yayın kuruluşlarının Ankara Temsilcileriyle iftarda buluştu. Suriye’ye gerçekleştirilen son üçlü ziyarette YPG’nin askeri kabiliyetinin yok edilmesinin Türkiye açısından öneminin altının çizildiğini belirten Fidan, emir komuta, silah, füze üretimi, hava savunma sistemi yeteneklerinden uzak tutulmaları ve Suriye dışından gelenlerin gönderilmesi için “Zorunluluk” dedi. Fidan, “Süreç içerisinde ihtiyatlı olmak ve kontrolü elden bırakmamak gerekiyor. Çok yakından takip edeceğiz” ifadesini kullandı.
Bakan Fidan Türkiye’nin Rusya - Ukrayna savaşında iki tarafın da mutabık kaldığı anlaşmaya katkı verebileceğinin altını çizerek, “Taraflar ileriki bir aşamada bir barış gücü oluşturulmasında mutabık kalırlarsa biz katkı sunabiliriz. Ama şu noktanın altını çiziyoruz: iki taraftan birinin zorlayıcı girişiminin parçası olmakla, mutabık kalınmış bir çözümün parçası olmak farklı şeylerdir. Biz ikinci seçenekte varız” dedi. Fidan
Dışişleri Bakanı Fidan, Suriye’de YPG ile ilgili konularda ileriye yönelik tezgâhlar olabileceğini söylerken, üst düzey bir güvenlik yetkilisi de “Bize Suriye bayrağı altında silah doğrultursa vururuz. O zaman hesabı da oraya sorarız. Meşru müdafaa her yerde çalışır” dedi.
Geçen hafta Ortadoğu Araştırmaları Merkezi’nde (ORSAM) Türkiye’nin Terörle Mücadelesinde Yeni Dönem: PKK, YPG ve PJAK’ın geleceği konulu bir oturum düzenlendi. Konuşmacılardan biri olan ORSAM İcra Direktörü İbrahim Aydın aynı zamanda terörle mücadele uzun yıllar görev almış bir isim. Emekli Tümgeneral Aydın’ın “Suriye’de Kürtler” isimli bir kitabı da var.
Konuşmasında terör örgütlerinin canlı organizmalar gibi doğup, büyüyüp sonunda da öldüğünü yani etkisizleştiğini belirten Aydın, “faydacı yapılanmalar” olduklarını da kaydederek, “yeni bir forma kavuşurlar” dedi. Aydın terör örgütlerinin nasıl sona erdiklerini anlatırken de 468 örgütü kapsayan
Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani, sessiz sedasız Lavrov ile aynı gün Türkiye’ye geldi. ABD ve Rusya arasında üç-dört kadar “gizli” görüşme zaten yapılmış. Fransa’nın ev sahipliğinde 12-17 Şubat’ta yapılan iki toplantıda Türkiye yoktu. Dün Birleşik Krallık’taki Ukrayna konulu toplantıda ise Türkiye’nin sandalyesi ayrılmıştı.
Geçen hafta Türkiye yoğun bir dış politika haftası yaşadı. Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ziyaretiyle başlayan hafta, ABD-Rusya teknik görüşmelerine ev sahipliği ile devam etti. Gürcistan ve Arnavutluk Dışişleri Bakanları da mevkidaşları Hakan Fidan tarafından ağırlandı.
Aslında bu kadar değildi. Ankara, öne çıkarılmayan bir konuk ve gizli bir görüşmeye de ev sahipliği yaptı. Suriye Dışişleri Bakanı Esad Hasan eş-Şeybani, bu kez sessiz sedasız Lavrov ile aynı gün Türkiye’ye geldi. Uluslararası bir ajansın duyurduğu haber gün boyunca Türk tarafınca teyit edilmedi. Suriye tarafının “hassasiyetinin” dikkate alındığı görülüyor. Rusların yeni
AK Parti’nin 8. Olağan Kongresi’nin sürprizi cumartesi günü başladı, pazar günü MKYK listesinin ortaya çıkmasıyla tamamlandı. CHP listesinden seçilerek Gelecek Partisi milletvekili olan Serap Yazıcı Özbudun’un partisinden istifa ederek AK Parti’ye katılacağı haberiydi sürprizin başlangıcı. Çünkü Yazıcı Özbudun bugüne kadar AK Parti’ye geçeceği iddia edilen milletvekillerinden biri olmamıştı. Yani adı kulislerde hiç dolaşmamıştı. İYİ Parti’den istifa eden Salim Ensarioğlu ve Ünal Karaman da şaşırtıcı değildi. Bir süredir bekleniyordu. Yazıcı Özbudun ismi AK Parti’ye bir yönüyle uzak değil, çünkü 2007 yılında hazırlanan Anayasa Taslağına eşi Ergun Özbudun ile katkı vermiş bir isim. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile geçmişten gelen bir tanışıklığı var. Ancak aynı zamanda altılı masa döneminin parlamenter sisteme geri dönüş çalışmalarında eski partisi adına görev almış ve bir süre önce verdiği bir röportajda “Sayın Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı
Kıbrıs’ın Türk ve Rum tarafları önümüzdeki ay Cenevre’de BM Genel Sekreteri’nin evsahipliğinde garantör ülkelerin de katılacağı gayri resmi toplantıda bir araya gelecek. Bu buluşma, BM Genel Kurulu’nun ardından gerçekleşen gayri resmi yemeğin devamı niteliğinde olacak. İki buluşma arasında atlatılan bir deneyim ise mart toplantısından ne beklenebileceğine dair fikir verici nitelikteydi. Deneyime “kapı testi” de diyebiliriz.
KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, New York’taki yemekte muhatabı Rum lider Nikos Hristodulidis’e iki taraf arasındaki hali hazırdaki 9 kapının sayısını artırmayı önerdi. Bu çerçevede 20 Ocak 2025’te BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi ve Kıbrıs’taki BM Barış Gücü (UNFICYP) Misyon Şefi Colin Stewart’ın ara bölgedeki ikametgahında liderler tekrar görüştüler. Tatar, Rum tarafına Haspolat kapısının yanı sıra Akıncılar’dan da bir kapı açılmasını önerdi. Böylece geçişler özellikle yaz aylarında rahatlayacak, Metehan kapısındaki sıkılışlık hafifletilebilecekti.