Diyetin 3’üncü haftasına başlıyoruz. Ben limonu çok severim ve içtiğim suya da eklerim. Yiyecek ve içeceklerimizde kullandığımız limon, gerçekten kilo kaybına yardımcı olabilir mi? Limon gerçeği nedir?
İnternet dünyası, limonun yağlara karşı gizli bir silah olduğu iddialarıyla dolu. Arama motoru Google’da kilo kaybı ve limonla ilgili sonuçlara baktığınızda 560 bine yakın bilgi çıkıyor. Popüler diyet fikirleri de limonun vücuttaki yağlardan kurtulmaya yardımcı olduğunu söylüyor. Böyle olsa ne güzel olurdu değil mi? İstediğin kadar ye sonra bırak limon yağları eritsin!
Araştırmalar ne diyor?
Limon, diğer meyve ve sebzeler gibi pek çok vitamin, mineral ve fitokimyasal adı verilen bileşikleri bol miktarda içeriyor. Özellikle C vitamini bakımından oldukça zengin.
C vitamininin vücuttaki yağın metabolize edilmesinde rol oynadığını düşündürecek bazı araştırmalar var. C vitamini, yağ oksidasyonu için ihtiyaç duyulan karnitin üretimi (vücudun yağları yakması ve enerji artışı) için gerekli, bu sebeple vücutta birtakım etkiler bırakabiliyor.
Amerikan Klinik Beslenme Dergisi’nde yayımlanan bir araştırma, yeterli miktarda C vitamini alan katılımcıların egzersiz sırasında önemli
Diyette ikinci haftanın sonuna geldik. Ben bazı danışanlarıma diyet günlüğü tutmayı öneriyorum. Neden mi? Günlüklerin en güçlü tarafları, izlenebilirliği ve ölçülü beslenmenin farkındalığını artırmasıdır. Hatta günlüğünüzü birisinin takip etmesi (diyetisyen takibi en doğrusu) izlenebilirliği yönünden daha iyidir. Yazarak, hem kendinizi izleyebilirsiniz, hem de kaydınıza bakanlar yediklerinizi izleyebilir.
Günlükler, geliştirilmesi gereken noktaları da ortaya çıkartır. Örneğin; akşam yemeğinde aşırı yediğini fark eden biri akşamüzeri ara öğün yaparak akşama çok acıkmasını engelleyebilir.
Günlük ne işe yarar?
Araştırmalar, tükettikleri besinleri kaydeden kişilerin daha dikkatli ve sağlıklı beslendiklerini gösteriyor. Kalıcı davranış değişikliği istiyorsanız, bunun için önce mevcut durumu ölçmek,sorunları tespit etmek ve farkına varıp daha sonra strateji belirleyip küçük ve yavaş adımlarla ilerlemelisiniz.
Günlük yazanlara bazı öneriler:
- Zamanında yazmaya çalışın. Günün sonuna kadar beklemeyin, unutabilirsiniz. Yer yemez yazın. Bu nedenle günlüğünüzü daima yanınızda taşımanızda fayda var.
Tariflere küçük sağlık dokunuşları yaparak diyette kurabiye, kek veya pizza bile yiyebiliriz. Benim bugünkü önerim kuru meyveli yulaflı kurabiye!
Bugün kurabiye yapmanızı isteyeceğim. Evet, doğru duydunuz. Diyette çikolata, hurma tatlısı gibi kurabiye de yenir. Önemli olan içeriğidir. Hiçbir tarif değişmez değildir, hatta annelerimizin çok özel tarifleri bile…
Değişiklik yapmak istiyorsanız ilk önce malzeme listesine göz atalım. Azaltabileceklerimizi saptayalım. Örneğin; fırınlayarak hazırladığımız birçok yiyecekteki şeker ve yağ oranını azaltabiliriz. Hangi malzemeler azaltılabilir, çıkarılabilir karar verin. Örneğin; yağlı kıyma yerine yağsız kıyma, ekşi krema yerine yarım yağlı yoğurt, tuz yerine bol baharat veya bitkiler kullanılabilir.
Yağ miktarı önemli
Sağlıklı bireylerin günlük diyetlerindeki yağ oranının, toplam kalorinin yüzde 25-30’u olması önerilir. Tavaya göz kararı yağ ekliyorsanız, kaşıkla ölçmeyi deneyin. Etleri pişirmeden önce marine etmek için yağsız salata soslarını kullanabilirsiniz. Ya da kendiniz az yağlı sos yaratmak için; limon ya da portakal suyu, yağı alınmış et suyu, şarap, domates suyu, az yağlı yoğurtla baharatlar kullanılabilirsiniz.
Diyetimizde ikinci haftanın sonuna yaklaştık. Sizlere diyetin favorisi olan mantardan bahsedeceğim
Bugün diyetin 12’nci günü, ikinci hafta bitmek üzere. Öğle yemeği için bol sebzeli metabolizmayı hızlandıran mantar verdim. 100 gram mantarın içeriğinde yaklaşık 2 - 5 gram protein, 4 - 6 gram karbonhidrat ve sadece 0.3 - 1 gram yağ bulunur. Mantarın geri kalanı sudur. Ancak bazı vitaminler ve mineral tuzlar açısından bu bitki oldukça zengindir. Bu yüzden düşük kalorilidir ve kilo kontrol programlarında da rahatça tüketilebilir.
Et yerine iyi bir kaynak olabilir
Mantarların içeriğinde şu vitamin ve mineraller bulunuyor:
- Selenyum: Vücut hücrelerini kalp hastalıklarına, kansere veya diğer yaşlılık hastalıklarına neden olabilecek hasarlara karşı, antioksidan olarak çalışan bir mineral olan selenyum, bağışıklık sistemi ve erkeklerin üreme fonksiyonları için çok önemlidir. Mantarların bir porsiyonunda 8 -22 mg. selenyum bulunur.
- Bakır: Oksijenin vücudumuzda dolaşmasını sağlayan alyuvar yapmaya yarar. Kemik ve sinirlerin sağlıklı olmasına yardım eder.
Bitter çikolata, içeriğindeki antioksidanlarla felç, depresyon ve kalp krizi riskini azaltabiliyor
Pek çok kişi diyette çikolataya yer olmadığını düşünür. O yüzden bugünkü menüde bitter çikolataya yer açtım. Çikolata seçimimizi bitterden yana kullandığımızda, sağlığa faydalarından daha çok yararlanırız. Tabii aşırı alımının sebebiyet verebileceği etkilere karşı, çikolata isteğini frenlemek gerekiyor
Neden bitter çikolata yemeliyiz?
1-Sütlü çikolata yiyenlerle karşılaştırıldığında, bitter çikolata yüzde 15 daha az kalori içerir.
Her gün diyette mutlaka tarçını kullanıyorum. Bu yüzden bugün baharatlardan bahsetmek istedim. Baharatlar kokularıyla ve tatlarıyla sofralarımızı daha da çekici kılar.
Karabiber: Sofralarımızın vazgeçilmezleri arasında yer alan karabiber, sindirimi kolaylaştırmanın yanı sıra hoş kokusuyla bütün yemeklere eklenir. Antioksidan ve antibakteriyel özelliğe sahip. Gaz oluşumunu azaltır, terlemeyi artırır ve diüretik etkisi de mevcuttur. Manganezin çok iyi, K vitamini ve demirin de iyi kaynağı kabul edilir. İçindeki piperin isimli maddenin metabolizmayı hızlandırdığını gösteren bazı çalışmalar var. Tüm yemeklere ama özellikle pilava çok yakışır. Bir çay kaşığında 5 kalori içerse de yemek yaparken bunu hesaplamanıza hiç gerek yok.
Kimyon: Sindirimi kolaylaştırıcı etki gösterir. Gaz söktürücü ve sinirleri yatıştırıcı etkisi var ve içeriğindeki bileşenlerle bağışıklık sistemini destekler. Antioksidan içeriğiyle kanserden koruyucu nitelikte. Helicobacter pylori gelişimini önleyerek özellikle mide ve akciğer tümörünü engellediğini bildiren bazı çalışmalar mevcut. Koku ve tat vermek için özellikle et yemeklerinde kullanımı tercih edilir. Sebzelerde, çorbalarda, pilav ve içeceklerde de
Bugün diyetin 9’uncu günü, bağırsaklarınızla ilgili bir sıkıntınız var mı? Bazen diyette yağı kısıtlayınca bağırsak hareketiniz yavaşlayabilir veya az su içiyor olabilirsiniz ya da daha öncesinde kronik kabızlık mı çekiyordunuz? İşte size öneriler...
Kabızlık durumu; bağırsak hareketlerinde zorluk, dışkı geçişinin ağrılı olması ve tuvalete çıkışın uzun süre olmaması durumu olarak adlandırılabilir. Dışkılama sayısı sağlıklı kişilerde farklılık göstemekle birlikte net bir sayısı da yoktur.
Kabızlığın nedenleri
Kabızlık beslenmeyle doğrudan ilişki içindedir. Yeterli sıvı tüketilmediğinde, posalı yiyeceklerden yenilmediğinde, yeterli egzersiz yapılmadığında veya uzun süreli uygulanan yağsız diyetler sonucunda, kabızlık problemiyle karşılaşmak olasıdır. Bu yüzden hatırlatmak istedim; salatalarınızı her öğünde düzenli yiyip üzerine mutlaka 1 TK zeytinyağı ekliyorsunuz değil mi?
Tabii illa beslenmeye bağlı olmayabilir. Bunların dışında, kalın bağırsaklarda fonksiyon bozukluklarına bağlı olarak ya da bir başka hastalığın semptomu olarak kabızlık gelişebilmesi de mümkündür. Vücut suyunun yüzde 10 gibi bir oranda azalması, kabızlığa yol açmak için yeterlidir. Bu nedenle
Lifli yiyeceklerin tüketimi, obezite ve kalp hastalıklarından koruyor. Diyetimizin ikinci haftasına başlarken akşam yemeğinde; severek içtiğim, yağ yakan lahana çorbasını verdim. Ve düşündüm ki, bugün herkes değişik çorbalar yaratmayı öğrenebilir. Az tüketilen lif miktarını da çorbalara ekleyerek artırabilir.
Lifli yiyecekler, hem daha uzun süre tok tuttuğu, hem de obezite ve diyabetle mücadelede önemli bir yere sahip olduğu için günlük beslenmenin önemli bir parçası.
Araştırma sonuçları gösteriyor
Amerika Ulusal Sağlık ve Beslenme Araştırması verilerine göre, 1999 - 2010 yılları arasında 23 bin 168 kişi incelendi. Araştırmada; düşük lifli diyetin metabolik sendrom, kalp rahatsızlıkları ve obezite başta olmak üzere birçok rahatsızlığa yakalanma açısından risk oluşturduğu bildiriliyor. Metabolik sendrom, inflamasyon ve obezite gibi sağlık sorunu olanların beslenmesinde lifin yeri daha az. Oysa lif tüketimi artırılınca obezite ve metabolik sendrom riski azalıyor.
Daha önceden yapılan çalışmalar da diyet lifinin kan basıncı, kolesterol düzeyleri ve obezite riskini azaltmaya yardımcı olacağını göstermişti. Sürekli “Lif tüketimi artırılmalı”