Pazar keyfinizi yaparken elinize bir kağıt ve kalem alın. ‘Kendiniz için neyi daha iyi yapabilirsiniz?’ sorusuna hem beden hem zihin hem de ruh sağlığınız adına cevaplar bulmaya çalışın, arınmaya adım atın
Hayata keyifle bakmak, sevdiklerimizle uzun yılar sağlık, mutluluk ve huzur içinde yaşamak hepimizin hayali. Beden ve ruh sağlığının bir bütün olduğunu yıllardır sıkça söylerim. Beden ve ruhun tam doyup tatmin olması yani iyi beslenmesi çok önemli. Ruh ve beden detoksuyla ilgili farkındalık artıyor ve pek çok araştırmacı bu konuya artık daha fazla değiniyor. Sizler de bu bakış açısıyla hayatınızı gözden geçirmek için durup düşünmediyseniz şimdi tam zamanı.
* Hayatınızda sizi yoran ve üzen bir ilişki ya da arkadaş mı var?
* Önceliklerinizi sıralayın, ilk sırada değilseniz, sıralamayı değiştirin.
* Yeterince düşünüp dinlenme fırsatı bulabiliyor musunuz?
* Her gün kendinizi için küçücük de olsa bir şeyler yapma zamanınız oluyor mu?
* Kendinize verdiğiniz sözleri tutuyor musunuz?
Bugün Dünya Obezite Günü... Özel günler benim aklıma hep kutlamaları getiriyor ama bugün üzerinde önemle düşünülmesi gereken bir gün. Türkiye’de iki kişiden biri obez ya da fazla kilolu. Peki ya siz?
Her yerde obezite konusuna dikkat çekiliyor. Bakanlık düzeyinde uyarılar yapılıyor, uzmanlar bilgilendiriyor. Obezite artık Türkiye’nin, hatta dünyanın kâbusu halinde. Buna benzer yazıları sık sık okuduğunuzu, kamu spotlarını sürekli gördüğünüzün farkındayım. Belki de “Tamam biliyoruz” diyorsunuz ama maalesef bilmek yetmiyor, uygulamaya geçmek gerek. Ufak değişiklikler bile uzun dönemde ciddi faydalar yaratıyor.
Türkiye’de durum ürkütücü
Dünyada 1 milyar 600 milyon fazla kilolu var, bu kişilerin dörtte biri obez. Türkiye’de de durum maalesef kötüye gidiyor. Durumun ne kadar ürkütücü olduğunu Sağlık Bakanlığı’nın ‘Türkiye Beden Ağırlığı Algısı Araştırması’yla görebiliyoruz.
81 ilde 15 yaş ve üzeri 6 bin 82 kişiyle yapılan araştırmaya göre, her 10 kişiden beşinin fazla kilolu ya da obez olduğu belirlendi. Yakında siz de bu gruba katılabilirsiniz. Eğer batı tipi beslenme modellerini tercih edip, şeker, tuz, beyaz un aşırı nişastayı bırakmıyor; geleneksek sebze
Genç kalmak istiyorsanız yaşam şeklinizi değiştirip, sağlıklı beslenmeniz, bol bol su içmeniz ve egzersiz yapmanız gerekiyor. Yani hayatı dolu dolu hissetmek elinizde!
Geçen gün sahilde bir kafede otururken önümden çok tatlı, orta yaşlı, koşu yapan bir çift geçti. Sonra, “Acaba onlar mı yoksa ben mi daha gencim?” diye düşünmeden edemedim. Hiç kimse yaşlanacağını, daha doğrusu yaş alacağını düşünmüyor. Hayatımız boyunca 20’li ya da 30’lu yaşlarımızda olduğumuz gibi, sürekli hareket eden, oradan oraya koşturan, üreten insanlar olarak kalacağımızı sanıyoruz. Aslında kalabiliriz de...
80 yaşımızda da hâlâ üreterek hayata bir şeyler katabiliriz. Bunun için yapmamız gereken en önemli şey, yaşadığımız anların kıymetini bilip bedenimize ve ruhumuza iyi davranmak, sağlıklı yaş almak. Dünyada yüz binlerce insan 100 yaşını geçti. Ortak özellikleri fazla kilolalarının olmaması, genelde doğdukları coğrafyada yaşamaları, günlük yaşam aktivitelerinin iyi olması ve hayata gülerek bakmaları diyebiliriz.
Kendinizi kayıt altına alın
Büyüme, gelişme, sağlıklı ve üretken olarak uzun yaşama için besinleri yeterli miktarda aldığımızda dengeli beslenmiş oluyoruz. Sebze ve meyvelerin,
Yaz yaklaşıyor. Herkesi bir telaş sardı. Kilo vermenin kolay yolları, yeni formüller, hatta sihirli içecekler konuşuluyor. Sezon modası gibi her yıl yeni bir yöntem uydurulmaya çalışılıyor. Ne büyük hata, yıllardır söylüyorum: “Sağlıkta sezon olmaz!”
Maalesef beslenme bilimi, estetik tuzakların kıyısında sürekli dayak yiyor, biz bir avuç gerçek diyetisyen ve uzman, bu sahtecilikle baş etmeye çalışıyoruz.
Dışarıda yemek yerken yan masamda oturanlar veya danışanlarımız ya da yürüyüş yaparken karşılaştığım herkes aynı ruh hali içinde. Hep birlikte kış boyu alınan fazla kiloları eritmek için kolları sıvamış durumdalar. Size bölgesel zayıflamayla ilgili çok önemli bir sır vereceğim: Ne yazık ki böyle bir şey yok. Bölgesel zayıflama bir şehir efsanesidir.
Üzgünüm büyük armut kilo verince küçük armut aynı şekilde büyük elma kilo verinde küçük elma olur; sadece diyet yaparak bunu değiştiremezsiniz. İlaç ve kremlerle bölgesel yağlarınızı sihirli bir şekilde yok edemezsiniz.
Biz yiyeceklere adres veremeyiz, hangi bölgedeki depo yağların yakılacağına genetik şifreniz karar verir. Bu yüzden bölgesel zayıflama tuzaklarına düşmeyin. Sadece kalça eriten diyet veya sadece göbeği yakan
Annelerimiz, koruyucu bir güç gibi hep bizim için en iyisini istedi ve yedirdi. Hadi bugün annenize bir kahvaltı sofrası hazırlayın. Sofrada neler mi olsun?
Sabah gözünüzü açıyorsunuz, içeriden kızarmış ekmek ve sıcak hamur kokusu geliyor. Hemen annenizin pazar kahvaltısı için işe koyulduğunu anlıyorsunuz. Yataktan apar topar kalkıp, elinizi yüzünüzü yıkamadan mutfağa yöneliyorsunuz, “Bakalım annem, bu sabah neler döktürmüş?” diyerek. Çünkü biliyorsunuz ki, pazar kahvaltılarının yerini hiçbir şey doldurmuyor. Anne şefkatiyle hazırlanmış bir sofrada, hafta boyunca birbirini göremeyen aile fertlerinin muhabbet edip, eğlenip gülmesi hiçbir şeyle değiştirilemez.
‘Diloş’un en sevdikleri
Ben, ailemin yaşadığı Mersin’e ancak birkaç ayda bir gidebildiğim için bu sofralar benim için daha da özel ve kıymetli. En güzeli de o evde, annemin yanında hep o küçük kızım: “Diloş.” Diloş, el açması hamurdan yapılan ve genelde peynirli veya patatesli olan ‘sıkma’yı çok seviyor. Bu yüzden sıkma, sofranın en kıymetlisi olarak havluya sarılmış beni bekliyor.
Biraz şımarıp tam sofradan bir şey almaya yeltenirken elinizde annenizin eli bitiyor, “Önce elini yüzünü yıka” diye uyarıyor. Muzur
İnsan hayatında her 10 yıl, özel sağlık kaygıları ve farklı beslenme ihtiyaçları getirir. Yaşınız için doğru besini alın ve 10 yılları harika hissederek geçirin
20’li yaşlarda yediğiniz şeylerle 40’lı yaşlarda yedikleriniz aynı mı? 60’lı yaşlarda beslenme ihtiyaçlarınızı ihmal mi ediyorsunuz? Hangi yaşta olursanız olun, beslenmenizi düzenleyip alışkanlıklarınızı değiştirmek için geç değil. Haydi 20’li yaşlardan itibaren ideal beslenme düzeni nasıl olur bir bakalım.
20’Lİ YAŞLAR: KEMİK BANKASINA YATIRIM
20’li yaşlarda, halen kemik yoğunluğu gelişmektedir, önünüzdeki 10 yıl kemiklerinizin güçlü ve sağlıklı gelişmesine yardımcı olacak. Sonraki yıllarda vücudunuz bu yoğunluğu kaybedecek, ne kadar çok kemik doldurabilirseniz o kadar iyi.
Kalsiyum alın, bu yalnızca güçlü kemikler inşa etmez aynı zamanda sağlıklı kaslar, sinirler ve kalp içinde önemli. Günde 1.000 mg. ihtiyacınız için süt ürünleri, fasulye, yeşil yapraklı sebzeler, badem ve fındığı ihmal etmeyin. Üstelik az yağlı süt ürünleriyle formunuzu korumanız da mümkün.
Haftalardır çok kontrollüsünüz, yağı kestiniz, karbonhidrat alımını azalttınız ve haftada beş gün egzersiz yapıyorsunuz ama dirençli kilonuzu bir türlü aşamıyorsunuz... Peki neden?
Benzer durumdan şikayetçi olan bireylerden pek çok eposta alıyorum veya kliniğe gelerek “Son çaremsiniz” diye neredeyse pes etmiş insanlardan hikayeler dinliyorum. Sizlerin de “Evet, benim durumum da aynı” dediğinizi duyar gibiyim. Yalnız değilsiniz, bazı kiloların zor gittiğini çok iyi biliyorum. Tamam zor olabilir ama imkansız değil. Şimdi neden bu zorlanmalar yaşanıyor, çözümleri nasıl olabilir bir bakalım.
İlerleyen yıllar
Yaşa bağlı olarak metabolizmanın yavaşlaması en büyük sorunlardan biri. Yaş ilerledikçe eğer daha da hareketsizleşirseniz kas dokusu azalıp, yağ dokusu artar ve metabolik hız yavaşlar. Kas kaybına paralel olarak vücut su kaybeder, sarkmalar başlar. Özellikle kadında 30, erkekte 40 yaş sonrası metabolizmada yavaşlama etkisini gösterir. Önlem almak için geç değil, hangi yaşta olursa olsun vücudunuz size yardımcı eder. Ama hızlı sonuç almak yerine sabırlı olmanız gerektiğini her zaman hatırlayın.
Ne yapılmalı?
Vücudunuzu hareketli tutmak için elinizden geleni yapın.
Sağlıklı kilo vermenin tek geçerli yolu; daha az yemek, daha çok hareket etmek, hayatın keyfini kaçırmadan her besinden ölçülü tüketip kendinizi üzmemek
Bazen hepimizin en saf halimizle, çocukluğumuzdaki masal kitaplarının etkisiyle aslında hiç olmayacak şeylere inandığımızı görüyorum. Bunu farklı konularda ben de yapıyorum. Çoğu zaman hatalı kararımı anlayınca geriye dönüp bakıyorum ve “İnanmak istemişim, oysa bana sinyal verilmiş ben görmezden gelmişim” diyorum. İyi olmayacağını hissetseniz bazı ortaklıklardan dönmez, imza atarsınız veya içinizde soru işareti olmasına rağmen hayatınızdaki insana güvenmek istersiniz. Ya da size cazip gelen diyetin aslında sağlıklı olmadığını bir ses fısıldasa da duymak istemezsiniz. Çünkü masallardaki gibi mucize olsun, birden her şey yoluna girsin, sihirli değnekli iyilik perisi gelsin, her şeyi düzeltsin istersiniz. Başka insanlar benzer durumdan zarar görmüş olsa bile, “Bana aynı şeyi yapmaz” diye düşünürsünüz veya cazip gelen diyetle ilgili uyarılsanız da “Bana bir şey olmaz” dersiniz. Tabii bu durum siz mağdur olunca aklınızı başınıza getirir.
Bugün fazlaca duygusal başladım yazıya ama olsun biraz da dertleşmekte fayda var diye