Tuz hakkında hatırlatmalar yapmaya devam etmek istiyorum çünkü alışkanlıkların değişmesi zaman alıyor ve bu konudaki farkındalık önemli
Sadece kendi tükettiğiniz tuz değil etrafınız için de bu mesajı sürekli hatırlamanız; restoranda, mutfakta ve seyahatte yani her zaman dikkatli olmanız önemli. “Tuzsuz bir hayat olur mu?” “Tuz vücudumuzda ne iş yapar?” gibi sorularınız varsa, gelin bunları yanıtlayalım.
Tuzda bulunan sodyum, vücudumuzda birçok görevi olan önemli bir mineral. Vücut sıvı dengesini korur, hücre içindeki ve dışındaki sıvıların hareketini kontrol eder, kan basıncını düzenler, tüm kasların gevşemesini sağlar. Bu kadar hayati fonksiyonlarda görevi varken “Tuza ihtiyacınız yok” diyemeyiz.
Fakat araştırmalara göre, günlük alınması gereken tuz 6 gr. olmasına rağmen, ülkemizde bunun üç katı kadar tüketiliyor. Fazla tüketilmesiyle birlikte de kalp ve tansiyon hastalıklarına yakalanma riski artıyor.
Bazı ipuçları veriyorum
İşe, market veya bakkallarda etiket okumayı öğrenerek başlayabiliriz. Almak istediğiniz ürünün belli bir miktarındaki sodyum içeriğine bakarak diğer aynı yiyeceklerdeki sodyum miktarıyla karşılaştırın. Bu, zaman alıcı görünebilir. İlk başlarda
Dünya Sağlık Örgütü, diyabeti yeni bin yılın en önemli halk sağlığı sorunu olarak kabul ediyor. 2010’da ülkemizde yapılan TURDEP-II çalışmasında, geçtiğimiz 12 yılda diyabet sıklığının yüzde 90, obeziteninse yüzde 44 arttığı tespit edildi
Obezite ve diyabetten korunmak için yaşam şekliyle beslenme değişiklikleri ilaç kadar önemli. Beslenme alışkanlıkları ve doğru önerilere baktığımızda her iki hastalık için de tahıllar yani karbonhidratlarla ilgili çok kontrollü ve akıllıca seçimler yapılması şart.
Karbonhidratlar, beslenmenin temelini oluşturuyor ancak burada hangi karbonhidratı seçtiğiniz çok önemli. Obez veya diyabetli bireyler için her ikisi de vücuda yeterli oranda alınmalı çünkü yetersiz karbonhidrat alımı da sorun yaratıyor. Ancak önerilen karbonhidrat türü, şeker gibi rafine edilmiş olanlar değil. Tercih, tam tahıllı karbonhidrat ürünleri (bulgur, tam buğday ekmeği) olmalı. Şeker basit bir karbonhidrat, tam buğday ekmeğiyse kompleks.
Günlük enerjinin yüzde 55-60 oranında karbonhidratlardan gelmesini öneriyoruz ancak şeker tüketimi bu kuralı bozabiliyor. Tüm dünyada son 50 yılda şeker tüketimi çok arttı, ülkemizdeki veriler bizdeki artışın son 10 yılda yüzde 50
Araştırmalar, bu soruya “Hayır” yanıtını veriyor. Ancak sağlıklı düzeylerde alınan C ve D vitaminin viral bir enfeksiyonun ilerlemesini yavaşlattığına dair pek çok gözlem ve çalışma var
Bu iki vitamin, bağışıklık sistemi için çok önemli ama hastalığın önlenmesinde mucizevi bir sonuç beklemek doğru olmaz. Bu vitaminlere biraz yakından bakalım:
1970 yılında C vitamininden ‘soğuğa çare’ diye bahsedilmeye başlandığında, Nobel ödülü sahibi biyokimyacı Dr. Linus Pauling, büyük dozlarda kullanmanın soğuk algınlığının süresini ve sıklığını azaltmada etkisi olabileceğini söylemişti. Önemli bir anti- oksidan olan C vitamini; kas, kemik ve kan damarlarını korumaya yardımcı olur. Yüksek dozlarda kullanıldığında virüslerin çoğalma yeteneğini azaltır.
C vitamini, birçok meyve ve sebzede doğal bulunan, her gün vücuda alınması gereken önemli bir vitamin. Yetersiz beslenme durumunda dışarıdan destek olarak da alınabilir. Aslında hasta olun veya olmayın C vitamini, genel sağlınız için her zaman çok önemli.
Günlük miktarlar
Günlük alınması gereken C vitamini miktarı, genel olarak kadınlarda 75, erkeklerde de 90 mg. Bu dozların üzerine çıkılması sorun yaratmaz hatta sigara
Marketlerde bol besin çeşitliliği içinde doğru kararı vermek her zaman kolay olmuyor. Çünkü göz önünde bulundurmanız gereken pek çok faktör var. Başta bütçeniz olmak üzere; ihtiyacınız olan besinler, sağlığınız, evdeki diğer bireylerin tercihleri hatta bazen zamanınızın az olması bile seçimleri etkileyebiliyor
Peki o zaman ne yapmalı? Akıllı alışveriş denince artık çoğunuzun aklına ‘gıda etiketlerini okumak’ geliyor ama bu sadece stratejinin bir parçası. Öncelikle eğitimli ve planlı bir tüketici olmanız gerekiyor. Tam olarak neye ihtiyacınız olduğundan emin olmalısınız, aksi takdirde pazarlamada kullanılan bazı teşvik edici taktikler ve cazip görünen promosyonlar, sizi yoldan çıkarabilir.
Market alışverişlerinizi zaman, para ve iş gücünden tasarruf ederek, size en uygun sağlıklı besinleri seçerek nasıl yapacağınıza dair ipuçlarına şimdi beraberce göz atalım;
* Öncelikle alışveriş listesi yapın ve onun dışına çıkmayın. Bu liste, hafızanızı canlandırır ve süpermarket raflarında yürürken zaman kazandırır. Böylece gerçekten ihtiyacınız olmayan yiyecekler almazsınız ve paranızı da boşa harcamazsınız. Aynı zamanda zamanınızı daha iyi kullanabilmek için listenizi
Depresyona girdiğimiz dönemlerde aldığımız psikolojik ve tıbbi desteklerin yanına beslenmeyi de eklemeliyiz. Çünkü beslenme sadece fiziksel değil zihinsel sağlığımızı da etkiliyor
Çeşitli çalışmalar, 65 yaş üzeri bireylerin yüzde 10-25’inde depresyon olduğunu gösteriyor. Depresyon, yaşlı nüfusta en sık görülen psikiyatrik bozukluklardan biri. Araştırmacılar, yaşlılardaki depresyonun ortaya çıkışında; normal yaşlanma süreci, hastalıklar, ilaçlar, beslenme bozuklukları, psiko-sosyal ve kalıtımsal etkenlerin rol oynadığını belirtiyor.
Yine çalışmalar, meyve, sebze ve anti-oksidan yönünden iyi beslenen yaşlıların depresyondan daha az etkilendiğini gösteriyor. Dünya genelinde hastalık sıralamalarına bakıldığında üçüncü sırada yer alan depresyonun yine bu yaşlarda görülen sakatlanma ve düşmelerle de ilgili olduğu biliniyor. Depresyonun 2030’da ilk sıraya yerleşeceği tahmin ediliyor. Geç yaştaki depresyonda, demans ve kalp krizi riski daha yüksek oluyor, sağlık maliyetleri de artıyor.
Folik asidi ihmal etmeyin
Depresyon meyve, sebze ve anti-oksidanlar bakımından yetersiz beslenmeyle ilişkili. Örneğin iyi bir ruh hali için mutluluk hormonları dopamin, serotonin ve
Bugün üç danışanımdan gelen ve toplumda pek çok kişiyi ilgilendiren sorulara cevap vereceğim. Benzer sorunlarınız varsa, yol göstermesi açısından cevaplar size de yardımcı olabilir
1- “ÇOK YOĞUN ÇALIŞIYORUM VE SÜREKLİ ATIŞTIRIYORUM. NE YAPABİLİRİM?”
Meşgul ve stresli insanlarda hazır yemek tüketme ve abur cubur alışkanlığı daha fazla görülüyor. Bu da kişilerin tok olmasına rağmen abur cubura yönelmesine yol açıyor. Çünkü stresin artması, vücuttaki kortizon seviyesini de artırıyor. Böylece kişiyi tatlı ve tuzlu yiyeceklere itiyor. Sonra da kilo artışı kaçınılmaz oluyor. Stresten uzaklaşmak en güzel çözümse de bunun mümkün olmadığı durumlarda abur cubur yeme alışkanlığını su içerek, çiğ sebzeler tüketerek ya da sağlıklı atıştırmalıklar tercih ederek bastırabilirsiniz. Stres anında karbonhidrat tüketmek, mutluluk hormonu seratonini destekliyor. İşte birkaç sağlıklı atıştırmalık;
* 10 badem ve 3 kuru erik
* 1 bardak sütle 40 gr. bitter çikolata
* Meyveli yoğurtla 10 fındık
* Yarım simit ve ayran
Günlük beslenmede çeşitlilik olması, besin öğelerinden iyi şekilde faydalanabilmek için önemli. Tek tip diyetler veya sınırlayıcı detoks gibi uygulamalar, uzun dönemde vitamin ve mineral yetersizliklerine sebep olabilir. Aşağıda bazı besinlerin faydaları ve diyetinizde yer vermek için kolay ipuçları var
1.Fındık, badem, ayçekirdeği, zeytin, ıspanak, kuşkonmaz E vitamini içerir. Her gün 25-30 gr. fındık yemek, günlük E vitamini ihtiyacının tamamını karşılar.
2.Demir eksikliği nedeniyle pekmez tüketme alışkanlığınız varsa bunu C vitamini deposu meyvelerle (tüm narenciyeler) yapın.
3.Hayvansal ürünler içerisinde en iyi protein kalitesine sahip yumurta; A, B, D, E, K grubu vitaminleri bakımından, demir ve fosfor gibi mineraller açısından zengin.
4.Yoğurttaki laktoz miktarı, süte göre yarı yarıya. Bu nedenle sabah kahvaltıda yenen yoğurt, sindirimi kolaylaştırıp, bağırsakların çalışmasına yardım eder.
5.Sigara bırakıldığında kan şekerinde düzensizlik oluşabilir, tatlı yiyecekler isteyebilirsiniz. Bu ihtiyaç, kuru ve taze meyvelerle karşılanabilir.
6.Kırmızı biber; A, B6 ve C vitamini bakımından zengin. Aynı zamanda manganez, niasin, potasyum ve lif
Çocuğun aç veya tok olduğunu anlamasına, ifade etmesine izin vermek gerekiyor. Çünkü çocuk, kendi kişiliğini ispatlamak ister. Acıktığını veya doyduğunu anlayabilir. Onu zorlarsak, normal açlık/tokluk düzenini kuramaz
Annelerin en büyük şikayetlerinden biri, iştahsız ve yemek seçen çocuklar. Anneler, içgüdüsel olarak tabii ki çocuğu en iyi şekilde beslemek konusunda oldukça hassas. Ancak bazen bu hassasiyet, annenin kendini tatmini haline gelebiliyor. İşte bu, tehlikeli çünkü o zaman anne, çocukla inatlaşır hale geliyor ve tabaktakinin bitmesi konusunda ciddi mücadele başlıyor.
Büyükler bile, her gün aynı düzende yeme sorumluluğunu yerine getiremezken çocuğa bu konuda aşırı yüklenmek doğru değil. Çocuklar, bazı gün çok iyi yer, bazı gün de adeta bir lokmayla günü geçirir. Ateşli bir hastalık yüzünden iştahsızlık veya oyuna dalıp yemeği atlama, her gün yapılan bir davranış olmadığı sürece sorun yaratmaz. Çocuğun büyümesi normalse, gün içinde koşup oynayacak enerjiyi buluyorsa endişeye gerek yok.
Çocuğa iyi örnek olmak çok önemli. Çocuklar, ailedeki beslenme alışkanlıklarından etkilenir. Sebze sevmeyen bir anne-babanın çocuğuna sebze yedirmesi zor