Elmanın faydalarına her gün yenisi ekleniyor. Şimdi bu faydalara genel olarak bakalım ki, her gün bir tane yemeyi unutmayalım
Binlerce farklı çeşidi olan elmayı her mevsim yiyebiliyoruz. Elmayı soymadan yemeniz en makbulü çünkü kabuğunda çeşitli lifler ve vitaminler barındırıyor.
Kolesterolü düşürmeye yardımcı olur: Bir orta boy elma, yaklaşık 4 gr. lif içerir. Çeşitli çalışmalara göre, günde iki adet orta büyüklükte elma yemek, kolesterol seviyesini yaklaşık yüzde 16 oranında düşürür. İçeriğindeki çözünebilir lif pektin, kötü kolesterolü (LDL)’yi düşürürken, iyi kolesterol (HDL) oranını yükseltir. Bir besinin iyi lif kaynağı kabul edilmesi için en az 2.5-3 gr. lif içermesi gerekir. Elmayı iyi lif kaynakları arasında sayabiliriz. Günde yaklaşık 25-40 gr. arasında lif alımı önerilir, kadınlar için 25 gr. erkekler içinse 38 gr.’dan daha fazla lif tüketilmesi önemli.
Tok tutar: Elmanın içeriğinde bulunan lif, aynı zamanda uzun süre tok hissetmenizi sağlar. Bir büyük boy elma yaklaşık 95, ufak boysa 60 kaloridir. Fazla kalori almadan uzun süre tok kalmak kulağa oldukça hoş geliyor değil mi? Ancak elma yediğinizde daha fazla acıkıyorsanız üzerine tarçın
Yoğurt için neredeyse “Her derde deva” demek gerekiyor. Günde 2-3 porsiyon az yağlı yoğurt tüketenler, hiç tüketmeyenlere göre yüzde 50 daha az yüksek tansiyon riski taşıyor
Özellikle uzun yıllar sağlıklı yaşayan bireylerin beslenmelerine baktığınızda yoğurt hemen dikkat çekiyor. Binlerce yıldır beslenmede önemli yer tutan yoğurt, Orta Asya’dan tüm dünyaya benzer isimle yayılmış. Yoğurdun pek çok faydası var, bunlardan biri de yüksek tansiyon hastalarını ilgilendiriyor.
Günde 2-3 porsiyon yiyin
Günlük beslenmelerinde yoğurda yer verenler, yoğurt yemeyenlere oranla daha az hipertansiyon riski taşıyor. Son çalışmalar, yoğurdun kan basıncı kontrolü ve hipertansiyonun önlenmesinde etkili olduğunu gösteriyor. Her gün en az bir porsiyon yoğurt tüketen bireylerde, tüketmeyenlere göre, yüksek tansiyon oluşma oranı yüzde 31 daha az. Günde 2-3 porsiyon az yağlı yoğurt tüketenlerse hiç tüketmeyenlere göre, yüzde 50 daha az yüksek tansiyon riski taşıyor.
Yoğurt; kalsiyum, potasyum, fosfor, riboflavin, iyot, çinko, B5 ve B12 vitamini bakımından zengin. Çeşidine göre vitamin-mineral içerikleri değişiklik gösterebiliyor. Yoğurt, aynı zamanda yağda eriyen vitaminler ve görme
Probiyotikler, alınan kalorilerin sindirimini ve vücutta enerji kullanımını düzenleyerek kilo kaybına yardımcı oluyor. Metabolizmayı düzene soktuğu için obeziteyle savaşta etkili olabileceği düşünülüyor
Vücudumuzu zararlı bakterilere karşı koruyan, enfeksiyonların önlenmesine yardımcı olan, bağışıklığı güçlendiren ‘dost bakteriler’ var. Bunlara probiyotik adı verilir. Probiyotikler, özellikle sindirim sisteminin düzenli çalışmasında önemli. Bunları, sindirim sisteminizi düzenlemek veya antibiyotik kullanımına bağlı gelişen ishali durdurmak için kısa süreli kullanmış olabilirsiniz. Yeni yapılan çalışmalar, diyete eklenen probiyotiklerin kilo kaybını desteklediğini ortaya koyuyor.
Diyetinize probiyotikleri eklemeden önce neye yardımcı olduklarını bilmek önemli. Probiyotik besinler, bağırsaklara yararlı canlı bakteriler içerir. Doğal olaral fermente edilmiş süt ve süt ürünlerinde veya diğer fermente yiyecek ve içeceklerde bulunur, aynı zamanda ‘supleman’ (toz ve tablet) olarak kullanılır.
Probiyotikleri, mucize yaratan diyet hapları olarak görmek yanlış ancak diyetinize devam ederek ve aldığınız kaloriyi takip ederek olumlu sonuçlara ulaşabilirsiniz.
Bağışıklığı
Kan basıncının kontrolünde doktor ziyaretleri, ilaç tedavisi ve beslenme şekli önemli. Çalışmalar, bazı bitkisel takviyelerin, yüksek tansiyonun tedavisini desteklediğini gösteriyor
Yüksek tansiyon (hipertansiyon), damar içi basıncın artmasına bağlı olarak gelişiyor. Amerika’da bir milyondan fazla kişi, her yıl kardiyovasküler hastalıklar yüzünden hayatını kaybediyor. Ülkemizdeki duruma bakacak olursak, 2003’te yapılan Türk Hipertansiyon Prevalans Çalışması’nı referans olarak kabul edebiliriz.
Bu araştırma sonuçlarına göre;
* Türkiye’de, 18 yaş üzeri yetişkinlerde, hipertansiyon görülme sıklığı yaklaşık yüzde 31.8.
* Kadınlarda bu oran, yüzde 36.1, erkeklerdeyse yüzde 27.5.
* Yetişkin her üç kişiden biri yani ortalama 15 milyon kişi hipertansiyon hastası.
Yüksek tansiyona iyi geldiği belirlenen bazı bitkisel takviyelere göz atalım:
Çeşitli bilimsel çalışmalar, insanların yüzde 43’ünün gündüz uyanık ve atik olmak için kafein tükettiğini gösteriyor
Yetersiz veya kalitesiz uyku sonrası yataktan halsiz ve sersemlemiş kalktığınız, iş nedeniyle tüm gününüzü dikkatli geçirmeniz gereken zamanlar mutlaka olmuştur. Özellikle böyle günlerde çabuk ayılmak ve güne adapte olmak için sert bir kahve içerken buluruz kendimizi.
Son çalışmalar, kafein bağımlılığının genetik olabileceğine işaret ediyor. Araştırmacılar, benzer gen dizilimine sahip bireylerin, farklı genlere sahip olanlara göre, günde 40 mg. daha fazla kahve içtiğini söylüyor. Genler ve kafein bağımlılığı arasındaki ilişkiye şaşırmış olabilirsiniz, bilimadamlarının araştırmaları devam ediyor, bakalım gelecek çalışmalar bizlere neler gösterecek.
Bugünkü bilgiler ışığında; kahve, çay, kafeinli soğuk içecekler veya çikolata tüketimi, dikkati artırıyor ve adrenalin seviyesini yükseltip, sersemlik halini azaltıyor. Bu içecekler, uyanık olmayı sağlıyor ancak fazla miktarda alımı, gece uykusunu etkileyebiliyor.
Uyarıcı etkisi var
Gerçek şu ki, kafeinli bir içecek içildikten 30-60 dakika arasında kana karışıyor ve 4-6 saatte etkisi azalıyor. Bu nedenle
Yüksek lifli beslenme, sağlık açısından çok faydalı olmakla birlikte bazı bireylerin sindirim sistemlerinde rahatsızlığa sebep olabilir. Şişkinlik, hazımsızlık veya gaz şikayeti ortaya çıkabilir
Lifli besin denince akla ilk olarak yeşil yapraklı sebzeler ve meyveler gelir. Lif yani posa, vücudumuzun sindiremediği veya kana emilimini yapamadığı kompleks karbonhidratlara verilen isim. Posalar çözünen ve çözünmeyenler olarak ikiye ayrılır. Çözünen posalar suda erir, çözünmeyen posalarsa erimez.
1-Çözünmeyen posalar: Tam buğday unundan yapılmış ürünler, buğday ve mısır ekmeği, meyve kabukları, kök sebzeler dahil birçok sebze bu gruba girer. Çözünmeyen posaları, bağırsak kaslarını harekete geçiren ve sindirime yardımcı olan posalar olarak adlandırabiliriz. Her ne kadar çözünmeseler de atık maddelerin bağırsak içindeki hareketini sağlarlar. Bu nedenle de ‘vücudun süpürgesi’ olarak bilinirler.
2-Çözünen posalar: Kurubaklagiller, bezelye, yulaf, arpa, elma, portakal, havuç gibi birçok meyve ve sebze bu gruptan. ‘Psyllium’ tohumunun kabuğu da bu gruba dahil. Çözünen posalar, dışkıya yumuşaklık, jel kıvamı ve hacim kazandırarak bağırsakların düzenli çalışmasını
Sulu, yağlı ve çiğ besinler daha tok hissetmemizi sağlar. Yemeğe çorbayla başlamak, yağlı balıkla ve sebzeyle devam etmek, aşırı beslenmeyi engeller
Sonbahara geçişte en çok konuşulan şeylerin başında diyetler geliyor. Yaz ayında kontrolü tamamen bıraktıysanız şimdi az yemeye başladığınızda doymama sorunuyla karşılaşabilirsiniz. Mide hacminiz genişlediği için ufak öğünler, aç hissetmenize sebep olabilir. Lif içeriği yüksek, su oranı iyi ve düşük kalorili bazı besinler daha uzun süre tokluk verir. Bu besinlerden bazıları şöyle:
Bezelye: Diyetteki bireylerin öncelikli olarak vazgeçtikleri sebzelerin başında bezelye yer alır ancak bilinenin aksine oldukça tok tutucu bir alternatiftir. Bir kupa bezelye yaklaşık 7 gr. protein ve 6 gr. lif içerir. Protein içeriğiyle metabolizmayı destekler. Gönüllüler üzerinde yapılan bir çalışmada, bireylere yemekten yarım saat önce farklı protein kaynakları verildi. Bezelye yiyenlerin daha tok hissettikleri ve daha az yemek yedikleri görüldü. Hızlı ve doyurucu bir öğün için bezelyeli-kepekli makarna tercih edebilirsiniz.
Yağlı balıklar: Ana öğünlerde tüketilen protein her zaman daha uzun süre tok kalmanızı sağlar. Protein bakımından zengin
Son bilimsel çalışmalar, faydaları saymakla bitmeyen yeşil çaya yeni özellikler ekledi. Buna göre yeşil çay, tepeden tırnağa vücudun her hücresi için yararlı
Yeşil çay, köken olarak diğer çaylardan çok farklı olmamakla birlikte yüksek anti-oksidan kapasitesiyle içeceklerin baştacı sayılabilecek nitelikte. Özellikle sonbahara girdiğimiz şu günlerde elimiz artık sıcak içeceklere doğru kayıyor. Sindirim sorunları yaşayanlar için yeşil çayın ayrı bir önemi var. Bazı çalışmalara göre yeşil çay tüketimi, sindirimi rahatlatıyor.
Hepsi aynı bitkiden geliyor
Çay, Asya kökenli küçük bir ağaç olan ‘camellia sinensis’ bitkisinin yeşil yapraklarından elde ediliyor. Bugün severek içtiğimiz siyah, yeşil ve oolong (beyaz) çayları aslında hep aynı bitkinin yaprakları, sadece yaprakların bize ulaşma şekli farklı. Çaylar toplandığı zaman yapraklar hemen oksitlenmeye başlıyor. Siyah çayda yaprakların tamamen okside olmasına izin veriliyor. Yeşil çayda, oksidasyon sürecine giren enzimler ısı yoluyla aktivitesini yitiriyor ve böylece kuruma sürecinde yapraklar yeşil kalıyor. Beyaz çaydaysa çay yaprakları ısıya tâbi tutulmadan evvel kısmen oksidasyona bırakılıyor.
Çay, beş bin