“Akşam saatlerinden itibaren inanılmaz acıkıyorum. Kendimi tanıyamıyorum, sabah hep pişmanlıkla uyanıyorum” diyorsanız yalnız değilsiniz. Bunun temelinde yatan faktörler ve çözüm önerilerini sıralayalım
Takip ettiğim danışanlarım içinde “Sanki iki farklı insan gibiyim. Gün içinde hiç acıkmıyorum, her şey akşam başlıyor” diyen çok fazla kişi oldu. Eğer siz de benzer şikayetlerden muzdaripseniz, belki aşağıdaki ipuçları bu sorununuzdan kurtulmakta faydalı olabilir.
Kalorileri dağıtamıyor olabilirsiniz
“Sabah aç hissetmiyorum, bu yüzden kahvaltı etmiyorum, böylece saat 14.00-15.00’e kadar kalori almadan kendimi tutuyorum ama gece yarısı iştah canavarım uyanıyor” diyenlerdenseniz, yaptığınız hata da çözüm de cümlenizin içinde saklı. Sabah kahvaltısında iştahlı olup gece iştahı köreltmek için öncelikle akşam yemeklerinizin boyutlarını sınırlandırın, birkaç gece atıştırmalıklara direnin, göreceksiniz ki sabah çok aç uyanacaksınız ve gün içinde dengeli seçimler yaptığınızda gece acıkmayacaksınız. Aç olmasanız bile, sabahları küçük de olsa bir şeyler yemeye özen gösterin. Kendinize, çocuklarınıza davrandığınız gibi davranın, onların nasıl öğün atlamalarına, kahvaltı
Son zamanlarda özellikle de kadınların, çeşitli sindirim sorunları yaşadığına tanık oluyorum. Aşağıdaki önerileri, günlük yaşam ve beslenmenize dahil etmekte fayda var. Bunları uygulayan danışanlarımın iyi sonuçlar aldıklarını gördüm. Benzer sıkıntılarınız varsa sizin de işinize yarayabilir
Sindirimle ilgili yaşadığınız her türlü sorun, geniş bir yelpazede incelenmeli çünkü besin zehirlenmesi, safra taşı, Crohns hastalığı, ülser, reflü, spastik kolon veya divertikül gibi çok farklı nedenden kaynaklanıyor olabilir. Bu yüzden eğer sıkıntılarınız uzun süre devam ederse mutlaka bir hekime başvurun.
Kabızlığa karşı lif takviyesi
Lif bakımından zengin sebze ve meyveler, sindirim sisteminizi düzenler. Günlük 25-35 gr. lif alımı önemli. Düzenli lif alımı; kilo kaybına yardımcı olur, kan şekerini düzenler, hemoroiti önler ve kalp hastalıklarından korur. Yulaf, sebzeler, kabuklu meyveler ve baklagiller lifin iyi kaynaklarından.
Sakız çiğnemeli mi?
Sakız çiğnemek her bireyde farklı etki yapabiliyor. Bazen sakız, reflü ve mide yanmanızı engelleyebilir ancak nane aromalı olanlardan uzak durun. Bazen de sakız çiğnemek hava yutmaya ve gaza neden olur.
Kilo verin
“Yiyiyorum yiyiyorum kilo alamıyorum” ya da “Diyet yapsam da bir türlü kilo veremiyorum” diyorsanız sorunu metabolizmanızın hızında aramakta fayda var. Ama bu kader değil, vücudunuzu daha hızlı çalıştırabilirsiniz
Her bireyin yediklerini yakma enerjisiyle bedenin kullandığı miktar birbirinden farklı. Tıpkı aynı model bir arabanın 1200-1400-1600 veya 1800 motor gücüne sahip olması gibi. Arabanın iç dizaynı, dış yapısı, rengi, üretim yılı, her şeyi aynı olabilir ama motor gücü farklıdır. İşte aynı yaş, aynı boy, aynı cinsiyette benzer yaşam şekline sahip iki kişinin aynı yemekleri yemelerine rağmen birinin kilo alması, diğerininse hep formda olması gibi. Muhtemelen A kişisinin vücudu günlük 1600 kalori yakıyor, B kişisiyse sadece 1200. Bu durumda A kişisi daha formda yaşıyor hatta daha şanslı diyebiliriz.
Kaderinizi değiştirin
Peki bu şans doğuştan mı gelir, değişemez mi? Doğuştan metabolizması hızlı olan çok şanslı bir grup olmakla birlikte düşük metabolik hıza sahip olmak kaderiniz değil. Metabolizmanızı hızlandırmanız mümkün. Nasıl mı?
İşte yapmanız gerekenler
1-Kas yapın: Kas kütleniz ne kadar fazlaysa, yağ yakma kapasitesi ve yediklerinizi yakma hızınız o kadar iyi
Gözlemlerim, dost sohbetlerim ve danışanlarımın anlattıklarına bakınca, kalabalık akşam yemeklerinin giderek azalmakta olduğunu görüyor ve çok üzülüyorum. Oysa, aile sofrasında geçirilen zaman, çocuğun doğru yeme alışkanlıklarına sahip olması açısından çok önemli
Amerika Beslenme ve Diyet dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre; aileleriyle yemek yiyen çocuklar, daha az yağlı besleniyor, çocuklarda obezite görülme oranı düşük oluyor, psikolojileri daha iyi seyrediyor ve özellikle kız çocuklarında yeme bozukluğu daha nadir gelişiyor.
Yapılan bir diğer çalışmada da, çocuklarınızla yemek pişirmenin onun matamatik ve dil eğitimlerinde yardımcı olabildiği yönünde sonuçlar ortaya çıkıyor. Kendi başlarına bir şeyler yapabilmek özgüvenlerini gelişimine faydalı olacağından sağlıklı yeme alışkanlıklarını geliştirmede de yardımcı olabilir deniliyor.
Yemek miktarını ayarlayın
Çocuklarımız da yetişkinlerle aynı besinlere ihtiyaç duyar, ancak sadece miktarları değişir. Miktar, vücut ağırlıklarıyla doğru orantılıdır. Ebeveynler için asıl sorun bu farklılıkları bilmek ve bunlara uymak, besinleri çocuklara uygun hale getirmek ve yemek için doğru zamanı ve yeri seçmektir.
Sofranızda
Güçlü kemikler ve beslenme denilince akla ilk gelen kalsiyum olsa da aslında en az o kadar önemli olan bir besin öğesine dikkatinizi çekmek istiyorum; D vitaminine
Son birkaç yıldır güneşe çıkamayan pek çok bireyle tanıştım. Tedbirli olmak da fayda var ama araştırmalar, güneş ışınları sayesinde vücudun ürettiği D vitaminin yetersizliğinin kanser, diyabet, bazı otoimmun rahatsızlıkları ve hatta kilo almaya da sebep olduğunu gösteriyor.
D vitamini, kalsiyum metabolizmasını düzenleyerek vücut tarafından emilimini sağlar. D vitamini eksikliğinde kemikler güçsüzleşir. Yetişkinlerde D vitamini azlığı, kemiklerde deformasyon ve osteoporoza sebep olur. Çocuklardaysa, raşitizme...
D vitamini, güneş ışınlarıyla vücut tarafından üretilir. Karaciğer ve böbrek, bu öğeyi aktif duruma getirir. Bunun için güneşin tepede olduğu saatler dışında, haftada 2-3 gün 15-30 dakika ışıktan yararlanılmalı. Koyu ten rengine sahip bireylerde D vitamini sentezi daha zordur. Açık tenlilerdeyse 10-15 dakika güneşten faydalanmak yeterli olur.
D vitamini ve kanser
Yapılan çalışmalarda, D vitamininin kolon kanseri riskini azaltabileceği tespit edildi. Meme, prostat ve diğer kanser
türleri için
Sütün kalitesini düşürmemek ve bebekte alerji riski oluşturmamak için annelerin emzirme döneminde beslenmelerine özen göstermeleri gerekir
Emzirmenin ne kadar önemli olduğunu artık her kadın biliyor. Anne sütü alan bebeklerin, almayanlara oranla kulak enfeksiyonu, mide virüsleri ve alerji gibi hastalıklara yakalanma oranları daha düşük. Ayrıca anne sütü bebeğin ileri dönemde obezite riskini azaltıp, zekasına önemli katkıda bulunuyor. Aynı zamanda emziren annenin de meme ve yumurtalık kanserine yakalanma, depresyona girme riski daha düşük.
Tüm bu yararlarına rağmen, bazen anneler zaman yetersizliği veya meme ağrısı yüzünden süt vermek istemeyebiliyor. Hatta açık alanlarda çekinme/utanma/ayıplanma duyguları nedeniyle süt vermek yerine bebeği biberonla beslemek tercih ediliyor.
Bebeğini emziren annelerinse beslenmelerinde dikkat etmesi gereken bazı noktalar var. Bebekler, anne sütüne karşı alerji geliştirmez. Ancak bazen annenin beslenmesiyle süte geçen maddeler, onları rahatsız edebilir. Bebekte aşırı ağlama, kusma, ishal, karında şişkinlik ve yanaklarda döküntüler gelişebilir. Eğer bir besin grubundan şüphelenirseniz, bir hafta süreyle bu besinlerden
Çalışmalar; beslenmenin, çoğu kanserde etkili olduğunu gösteriyor. Doğru beslenme ve günlük diyette sağlıklı seçimler yapmak, kanser hücreleriyle savaşmada, genel sağlık durumunu iyileştirmede yarar sağlıyor
Türkiye’de en sık görülen kanserler; erkeklerde akciğer, prostat, kalınbağırsak, rektum, mide ve pankreas. Kadınlardaysa; meme, akciğer, kalınbağırsak, rektum, serviks, over, mide ve pankreas. Deri kanseri sıklığı her iki cinste de yüksek olmakla birlikte, habis melanom dışındaki deri kanserleri tedaviye iyi cevap verdiklerinden ölüm oranları çok düşük. Henüz genlerimizde bulunan şifreleri değiştiremesek de, beslenmemizi düzenleyerek kanserden korunmaya çalışabiliriz. Araştırma sonuçlarına göre aşağıdaki besinler kanser savaşçısı olarak öneriliyor:
Balık: Balık tüketiminin, kanser riskini azalttığına dair birçok çalışma var. Yağlı balıklar somon, ton ve uskumru, yüksek oranda omega-3 içerir. Omega-3, kanser hücrelerinin büyümesini yavaşlatır. Özellikle akciğer, meme, kolon ve prostattaki tümörlerde etki gösterir. Dünya Sağlık Örgütü, haftada en az 2-3 kez balık tüketimi öneriyor.
Yeşil yapraklı sebzeler: Günlük beslenmeye yeşil yapraklı sebzeleri
Cildinizi dışarıdan krem ve farklı tekniklerle desteklemenin yanı sıra besinlerin de gücünü keşfetmeniz için, yeni okuduğum bir makaleyi sizlerle paylaşmak istedim
Güzel ve parlak bir cilde sahip olmayı hepimiz istiyoruz. Günümüz teknolojisinde nano boyutta hazırlanmış kremler ve ameliyatsız cilt gençleştirme metotları her gün gelişiyor. Oysa besinlerin gücü, elimizin altında, yeter ki dengeli şekilde tüketelim ve farkında olalım. Daha parlak ve elastik bir cilt için hangi besinin nasıl işe yarayacağına bakalım. Ancak genetik faktörlerin de bu konuda etkili olduğunu da unutmayın.
Cevizle cildinizi yumuşatın: Ceviz, cildin elastikiyetinin gelişmesini sağlayan, omega-3 yağ asitleri içerir. Kuruyemişler içerdikleri bakırla kolajen yapımını destekler. Her gün ara öğün olarak 2-3 tam ceviz tüketmek, cildin dokusunu iyileştirir.
Sebzeler kaz ayaklarıyla savaşıR: Araştırmalar, yeşil ve sarı renkli sebzeleri düzenli olarak tüketen bireylerin özellikle göz çevresinde daha az kırışıklık olduğunu ortaya çıkardı. Ayrıca yeşil ve turuncu sebzelerde bulunan karotenlerin, cildin güneşe karşı hassasiyetini azalttığı biliniyor.
Ayçiçeği çekirdeğiyle canlanın: Ayçiçeği