Bilimsel çalışmalar, özellikle menopoz döneminde yaşanan değişiklikleri kontrol edebilmek için yeterli kalsiyum, magnezyum ve D vitamini alımının önemini vurguluyor
Menopoz dönemi her kadını farklı etkiler, bazısının hiç şikayeti olmayabilir ve yaşamlarındaki tek fark adet kanamalarının kesilmesidir. Ancak şikayet olmasa da bu dönemde hekimle görüşmekte fayda var. Çünkü azalan östrojen hormonu, vücuttaki doku ve hücreleri farklı etkileyebiliyor. Menopoz döneminde artan şeker, tansiyon yüksekliği, kemik erimesi gibi hastalıkların taramasının yapılması ve erken dönemde tedavisinin sağlanması, koruyucu sağlık hizmeti açısından önem taşıyor.
Aslında menopoz kadın hayatının bir evresi yani hastalık olarak değerlendirilmemeli. Menopoza giren bazı kadınların bu dönemde bel ve karın bölgesinde gözle görülür yağlanma söz konusu olabilir. Bunun nedeni, hormon düzeylerinin değişmesine bağlı olarak azalan metabolik hız. Bu yüzden menopoz öncesinde vücut ağırlığını dengede tutmak ve beslenme biçiminde değişiklikler yapmak için bir beslenme uzmanıyla görüşmek en doğrusu. Bu süreci hiç kilo almadan yönetebilen pek çok danışanımız var.
Beslenmedeki özel değişikliklerin başında
Diyet yaparken mükemmeli aramayın. Hata yaparsanız “Battı balık yan gider” diye düşünüp vazgeçmeyin. Fark yaratmak istiyorsanız sabırlı olmanızda fayda var
1-Su içmek için susamayı beklemeyin. Erkeklerin ortalama 2 bin 500, kadınların da yaklaşık 2 bin kalori ihtiyacı olduğunu düşünürsek günlük sıvı tüketimini 2-2.5 litre olarak önermek doğru olacaktır. Ancak sıcak havalarda vücudun su kaybı artar, özellikle sıcakta spor yaptıysanız veya hareketli geçen bir günde çok terlediyseniz sıvı alımını artırın. Su içmek zor geliyorsa, içine 1-2 damla meyve suyu veya taze meyve parçaları, nane, limon vb. ekleyin. Soğuk bitki çayları, şekersiz pişmiş kompostolar, limonata, ayran, kefir, soda en doğru seçimlerdir. Yeterli su alıp almadığınızı idrar rengini kontrol ederek anlayabilirsiniz. İdrarınız renksize yakınsa sıvı alımı yeterlidir.
2-Araştırmalar, günde 4-5 fincan yeşil çay içmenin yağ yakımına; özellikle de karın bölgesi yağlara pozitif etki yaptığını gösteriyor. Yeşil çayı içemiyorsanız tablet olarak da alabilirsiniz ancak yüksek tansiyon veya tiroid probleminiz varsa hekiminize danışmayı ihmal etmeyin.
Hatalarınızdan ders alın
3-En başarılı diyet uygulayan kişi bile,
Sürekli kilo verme fikri içinde yaşamak, insana hayatın içindeki pek çok stresten daha fazla yük kaynağı oluyor. Bireyin aklında bu soru ve neredeyse her lokmasındaki suçluluk hissi, yaşam keyfini elinden alıyor
Bu kısır döngüden çıkabilmek için davranışlara ve düşünce biçimine odaklanmak, hedefleri değiştirmek gerekir:
* İlk iş olarak kaloriden uzaklaşın, seçimlerinize odaklanın.
* Hayatınızda beslenmenizi etkileyen neleri düzeltmek istiyorsunuz?
* Yeme davranışınızı etkileyen seçimlerinizi değiştirmek için nereden başlayabilirsiniz?
* En kolay değişiklik hangisi?
* Kilo vermek dışında kendiniz için başka neler yapmak istiyorsunuz?
Hormonlarla ilgili bir sorununuz varsa hangi diyeti yaptığınızın, hangi egzersizi uyguladığınızın ve bu konudaki çabalarınızın tümü anlamsız hale gelebiliyor
Egzersize düzenli gidiyor, yediklerinize dikkat ediyor ama buna rağmen tartıdaki ibre hiç kıpırdamıyorsa, aşağıdaki bazı ilginç araştırma sonuçları sizi ilgilendiriyor olabilir
Genel olarak baktığınızda belki de aynı egzersizleri yapıyor ve aynı şekilde besleniyor olmanız iyi gibi görünse de vücudunuz kendini plato dönemine almış, tüm yaptıklarınız alışkanlık olarak algılandığı için artık tepki verilmiyor olabilir. Şimdi kendinize aşağıdaki soruları sorun, eğer birçoğuna “Evet” cevabını veriyorsanız kendinizin sabotajcısı olabilirsiniz.
Hep diyet ürünlerle mi besleniyorsunuz?
Yale Üniversitesi’ndeki bir çalışmaya göre; eğer yemeklerinizi sadece light olanlardan seçiyorsanız ghrelin hormonu salgınız bozulabiliyor. Ghrelin seviyenizi dengede tutmak için yemek yerken birazcık toleranslı davranabilirsiniz. Örneğin; salatanızı sadece yeşillik olarak tüketmek yerine içine ceviz ya da peynir ilavesi yapabilirsiniz, böylece salatanıza protein eklediğiniz için kendinizi daha çok doymuş hissedeceksiniz.
Plastiklere para mı veriyorsunuz?
Tüketiciler üzerinde yapılan bir araştırmada nakit ödemeye oranla kredi kartıyla alışveriş yaptığımız zamanlarda daha fazla yüksek
Beslenmede doğru seçimler, egzersizden alacağınız sonucun kalitesini belirler. Egzersiz yaptığınız günlerde özellikle, kas ağırlıklı çalıştığınızda besin gereksinimleriniz değişir
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, her yıl üç milyon kişi hareketsizlik sebebiyle hayatını kaybediyor. Düzenli egzersiz, kalp-damar hastalıkları, hipertansiyon, kanser, depresyon, tip 2 diyabet, osteoporoz ve kemik kırıkları riskini azaltmanın yanı sıra kas kitlesiyle fiziksel fonksiyonelliği koruyarak, yaşam süresini, kalitesini artırıyor. Bu şekilde baktığımızda sağlıklı olmak için egzersiz harika bir yol.
İlerleyen yıllara rağmen sıkı bir vücut istiyorsanız, kırışıklıklara ve sarkmalara meydan okumanın en güzel yollarından biri, kas kütlesiyle kas liflerinizi korumak. Çünkü yaşla iskelet kaslarımız azalıyor. Genç erişkinlerde vücut ağırlığının yüzde 40-50’sini oluşturan iskelet kasları, 75-80 yaşlarına gelindiğinde yüzde 25’lere düşebiliyor. Egzersiz yaparak form tutmak, kas kütlenizi artırmak ve yağ kaybetmek istiyorsanız beslenme planınızın da kontrollü şekilde takip edilmesi gerekiyor.
Spor öncesi ara öğün yapın
Egzersiz öncesinde aşırı miktarda besin tüketimi önerilmez, en az
Yeni araştırma sonuçlarına göre, özellikle çocukları hedef alan gıda reklamları obeziteye yakalanma riskini artırıyor. Mesela çikolata reklamları, çocukların okuldan çıkma ve yatma saatleri arasında daha çok yayınlanıyor
8. Uluslararası Beslenme ve Diyetetik Kongresi, 4-8 Nisan arasında Antalya’da yapıldı. Çok sayıda akademisyen, diyetisyen, beslenme bölümü öğrencisi, doktor ve firma katılımıyla gerçekleşen kongrede, Mezura Ekibi olarak hazır bulunduk. Kongrede sporcu beslenmesinden karaciğer hastalıklarına, sağlıklı yaşlanmadan bebek beslenmesine, gıda teknolojilerinden diyabete kadar çok geniş yelpazede önemli araştırma sonuçları sunuldu. Ancak en çok ilgi gören ve üzerinde durulan konu, obeziteydi. “Neden yemek yiyoruz?”, “Önemli olan kalori almak mı yoksa haz mı?”, “Reklamların çocuklar üzerindeki etkisi nedir, nasıl önlem alınır?” sorularının yanıtları oldukça dikkat çekiciydi.
Şimdi hareket zamanı
Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, hareketsizlik her yıl üç milyon kişinin ölümüne yol açıyor. Türkiye’de egzersiz yapanların oranı, yüzde 20-25 düzeyinde, yani daha fazla harekete ihtiyacımız var. Diğer taraftan ABD’deyle kıyaslarsak şöyle bir tedbir alma şansımız
“Ara öğün yapsak mı yapmasak mı?”, “3 öğün mü yesek yoksa 6 mı?” tartışmaları son günlerde kafa karıştırıyor. Ben de bu konudaki bazı araştırma sonuçlarını sizinle paylaşmak istedim
Genel olarak biz diyetisyenler, her zaman az ve sık yeme prensibinin, bireyin açlık hissi yaşamadan, kilosunu ve kan şekerini kontrol edebildiğini savunuruz. Ve programlarımızı kişiye özel olacak şekilde; yaşam tarzı, sevdiği besinler, çalışma hayatı ve seyahat planlarını dikkate alarak 5-6 öğün şeklinde düzenlemesini öneririz. Alınması gereken toplam kalorinin gün içine dağıtılmasının pek çok avantajı var.
Sıklık eşittir kalite mi?
Öğün sıklığı ve diyetin kalitesi arasındaki ilişkiye yönelik 20 yaşın üzerindeki 11 bin bireyle yapılan bir çalışmanın sonuçlarına göre; ara öğünlerin sayısının artmasıyla vücuda A, C, E, D vitaminleri, kalsiyum, potasyum, demir ve magnezyum alımı artıyor. Ara öğünleri düzenli tüketmek aynı zamanda bireye enerji sağlıyor. 65 yaş üzeri kişilerdeyse ara öğünlerde tüketilen içeceklerle yeterli sıvı alımı daha rahat sağlanıyor.
Genelde meyveler, yağlı tohumlar, tam tahıllılar, süt ve süt ürünleri sıklıkla ara öğün olarak tercih ediliyor. Hem pratik olan hem de kolay