Brokoli son yıllarda geleneksel sebzelerimiz kadar olmasa da sıkça sofralarımızda yer almaya başladı, umarım tüketim sıkılığı daha da artar. Lahana ailesinin bir üyesi ve karnabaharla yakından akraba olan brokoli, önemli anti kanser etkisi olan sulforafan ve indol fitobesinlerini içeriyor. Brokoli ve domates, ayrı ayrı kansere karşı etkinliği tanınmış iki sebze. Ancak yeni bir araştırma, ikisinin günlük diyette beraber tüketiminin prostat kanserine karşı daha da etkin olduğunu ortaya koydu. Brokoli ve domatesi beraber tüketmeye gayret edin. Size bu şekilde bazı tariflerde hazırladım, faydalı olmasını dilerim.
Beslenme bilimi yaklaşık 20 yıldır yapılan araştırmalarla birçok fitobesinin antioksidan olarak çalıştığını ve serbest radikalleri zarar vermeden önce etkisiz hale getirdiklerini biliyordu. Ancak yeni araştırmalar brokolideki fitobesinlerin çok daha derin bir seviyede işe yaradıklarını gösterdi. Bu bileşenler genlerimize detoksta görev alan enzimlerin üretimini artırması sinyalini veriyor. Kansere karşı hücre hasarına karşı bedenimizi koruyor.
Brokoli yemek için beş neden
1- Kardiyovasküler hastalıklar (KVH) ile egzersiz arasında önemli bir ilişki vardır. Özellikle tempolu şekilde ve düzenli yürümek KVH riskini azaltır.
2- Amerikan Kalp Birliği (AHA), alınan enerjinin yüzde 7’sinin altının doymuş yağ asitlerinden, yüzde 1’inin altının trans yağ asitlerinden, kolesterol için günlük 300 miligramın altında olmasını öneriyor. Yağ tüketiminde çeşitliliği önemseyin.
3- Omega-3 (EPA,DHA) yağ asitlerinin yeterli tüketimiyle KVH riski azalmaktadır. Omega - 3’ün en iyi kaynakları; soğuk sularda yaşayan somon, uskumru, ton gibi yağlı balıklarda Omega - 3 daha fazla bulunur. Ayrıca kanola ve soya yağı da bir miktar Omega - 3 içerir.
4- Çocuklar büyüme çağındayken daha sağlıklı besinlere yönlendirilmeye çalışılmalı, yağ ve şeker içeriği yüksek besinlerden uzak durulmalıdır. Bu yaşta gelişen alışkanlık, yaşam süresi ve hastalıklardan korunma konusunda etkilidir.
5- Türkiye’de yetişkinlerde kalp damar hastalıkları görülme sıklığının
Hayatta kalmak için oksijene ihtiyaç duyar, nefes alırken oksijen soluruz ama oksijen vücut için aynı zamanda riskli bir maddedir, çünkü molekülleri aşırı reaktif hale getirebilir. Oksijen içeren moleküller aşırı reaktif hale gelince de etraflarındaki hücre yapılarına zarar vermeye başlayabilirler. Kimyada oksijenle ilgili bu dengesiz duruma “oksidatif stres” adı verilir.
Selenyum oksijen moleküllerinin aşırı reaktif hale gelmesini engelleyen bir grup besinle birlikte çalışarak oksidatif stresi önlemeye yardımcı olur. Oksidatif stres kan damarı hasarının kaynağı olarak gösterildiği gibi birçok kalp hastalığı durumunda da düşük selenyum tüketiminin hastalığa katkısı olan bir faktör olduğu belirlenmiştir. Benzer şekilde oksidatif stresin eklemlerin içine ve etrafına zarar verdiği romatoid artirit hastalığında da beslenmede selenyum eksikliği, hastalığa katkısı olan sebeplerden biridir.
Ayrıca iyota ek olarak selenyum da tiroit bezinin düzgün şekilde çalışması için önemli bir mineraldir. Tiroidin en aktif şekilde hormon
Geçen hafta uzun süredir danışanım olan bir arkadaşım telefon etti. “Dilara ben nasıl zayıflayacağımı buldum” diye heyecanla anlatmaya başladı ve “besinlerin asit ve alkali olanlarını öğrenirsen bu iş bitiyormuş doğru mu?“ diye sordu. Bu konuda zaman zaman e-mail ile de soru geliyor. Asit ve alkalik yiyecekler konusu karışık bir konu çünkü yemek söz konusu olunca bu kelimeleri kullanmanın birkaç yolu var. Bu tanımlar batı dünyasındaki bazı akımlar ve yemek kitaplarının etkisiyle ülkemize ulaşıyor.
Asitli, asidik, alkalik, bazik yiyecekler
Yemek kimyası kitaplarında her yiyeceğin “pH değeri” denen bir değeri var. pH bir sıvının veya maddenin ne kadar asidik veya alkalik olduğunu ölçmek için yaratılmış özel bir skala. Okul yıllarından hepimiz kimya dersinden bu kavramı biliriz. 7.0 nötr olmak üzere 0 (en asidik) ilâ 14 (en alkalik) arasında değişiyor. Yani 0’dan 7’ye yaklaştıkça yiyecek daha az asidik veya 14’ten 7’ye yaklaştıkça daha az alkalik oluyor.
Örneğin misket limonunun oldukça düşük
Romatizma hastalıklarından olan romatoid artirit, eklemlerin etrafının ağrı ve işlev görememeye sebep olacak şekilde iltihaplandığı kronik bir hastalıktır. Bağışıklık sistemi hücreleri bu kronik enflamasyon sürecinde önemli bir rol oynadığından dolayı romatoid artirit genellikle otoimmün hastalık olarak sınıflandırılır.
Romatizma tek bir hastalık değildir, 200’e yakın hastalık bu sınıfına girer. Eklem romatizmaları olarak romatoid artirit, osteoartrit, yumuşak doku romatizmalarında ise fibromiyalji, boyun ağrısı, bel ağrısı en sık görülenleridir.
Romatizmal hastalıkların önemli bir bölümünün kesin nedeni bilinmemektedir. Kalıtsal özellikler bazılarında önem taşır. Eklemlerdeki yükü artıran şişmanlık ya da damar yapısını bozan sigara kullanımı gibi dış etkenler romatizma hastalıklarını etkileyebilir.
Beslenmenizi değiştirin
Romatizmal hastalıkların bir bölümünde hastalık çok uzun süre devam edebilir. Bu yüzden tedavide ilaçlar ve düzenli hekim kontrolü ihmal edilmemelidir. Yapılan tedaviler hastalığı tamamen yok etmese dahi günlük
Balık restoranlarına gidildiğinde eğer sağlığınız için dikkatli ve formuna özen gösteren gruptaysanız genel davranış balık dışında kalan diğer deniz ürünlerini temkinli tüketmek olur. Deniz ürünlerinden balık, tüm sağlıkçıların gözdesidir. Mutlaka her hafta 2 - 3 kez tüketilmesi önerilir. Deniz ürünleri ise kolesterol ve yağ açısından genelde tedbirli davrandığımız ve tüketim miktarını biraz sınırladığımız gruptur.
Karides deniz ürünleri içinde en sevilenlerden biridir. Güveçte karides, ızgara karides, karides salatası gibi birbirinden lezzetli ve özel pişirme şekilleriyle çıkar karşımıza. Karidesin besin öğelerine baktığımızda, iyi bir protein, selenyum ve B12 kaynağı olarak yüz güldürücüdür. Düşük yağlı ve düşük kalorili denilebilir ancak yüksek kolesterol içerir.
Proteine alternatif
Karides hayvansal proteine lezzetli bir alternatiftir 100 - 120 gram karides yaklaşık 23.7 gram protein (günlük ihtiyacın yüzde 30 - 40’ı) sağlarken sadece 112 kalori enerji verir
Avrupa ülkeleri ve Amerika, fazla protein yağ ve kalori alımıyla uğraşırken ülkemizde hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin özellikleri var olduğu için çocuklara yönelik öneriler yaparken çok dikkatli olmak gerekiyor. Fazla kilo ve obezite mücadelesi verilmesi gereken bir grup çocuğa karşın yetersiz protein ve enerji yüzünden bodur ve gelişme geriliği gösteren çocuklarımız da var.
Okul öncesi dönemdeki ve okul çağı çocukların beslenme tipi gelecek yıllarda oluşacak beslenme tiplerini de büyük ölçüde bizlere gösterir. Eğer çocuklar büyüme döneminde sağlıklı alışkanlıklar edinirlerse, birçok kronik hastalığın gelişim riskini büyük ölçüde azaltmış olurlar.
Fazla kilolu çocuklar ileride obez yetişkin olmaya adaylar ve bu nedenle yetişkinlikte kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, diyabet, safra kesesi hastalıkları, osteoartrit ve bazı kanser türleri açısından risk altındalar. Yetersiz protein ve enerji alanlar da farklı problemlerle karşı karşıyalar.
Günlük yaşamda etraftan destek almak bazen kişiye yarar sağlar. Ancak bazıları ise tam tersi destek almadan işlerini kendi kendilerine yapmaktan daha memnun olabilir ve başkalarının işlerine karışmamalarını isteyebilir. Bazı kişilerse kendilerine eşlik edilmesini sever. Başkalarıyla programları hakkında konuşur ve ilerlemelerini fark edince mutlu olurlar. Bu kişilere kilo verme programı boyunca biriyle ortaklık kurmak çok yardımcı olabilir. Farklı ortaklık türleri olabilir iş arkadaşı, anne, kardeş, patron veya sevgili gibi. En mantıklısı eşle olanıdır. Bir eş, gerçek bir yardımcı olabilir, ancak elbette her zaman değil. Bir program ortaklığı daha çok bir arkadaşlık gibidir. Alma ve verme prensibine dayanır. Bu ortaklığı sağlam tutmak için her ilişkide olduğu gibi çaba gerekir.
Ortaklık programlarıyla ilgili araştırmalar var. Bazı çalışmalarda, bir ortakla birlikte çalışmak gerçekten kilo kaybetme oranını artırmıştır, bazılarında ise ortaklık yaklaşımının sağladığı bir avantaj bulunamamıştır. Ortağınızla açık ve dürüst bir şekilde aşağıdaki konular hakkında konuşabilirsiniz.
Ortaklığa hazır