Kasım ayı soğuk algınlığı, nezle ve grip ile birlikte geldi demek mümkün. Öyle ki birçok insan yaşadığı ağır grip ve soğuk algınlığından şikayetçi. ‘Grip mi, yoksa Kovid-19 mu?’ düşüncesi ise bir diğer çelişki… Grip mevsimi veya hastalık dönemlerinde, insanlar genellikle bağışıklığı artırdığına inanılan bazı yiyecekleri veya vitamin takviyelerine yöneliyorlar. Sizce bağışıklık sistemimizi güçlendirmek için sadece bu besinleri tüketmek yeterli midir? Eminim ki siz de hastalık dönemlerinde bağışıklık sistemini desteklemek için elinizden geleni yapıyorsunuzdur. Bağışıklık sisteminin özellikle tek bir besinden etkilenmediğini hatırlayın. Vitamin ve mineralleri içeren dengeli bir diyet, yeterli uyku ve egzersiz, düşük stres gibi sağlıklı yaşam tarzı faktörler vücudu enfeksiyon ve hastalıklarla savaşmak için hazırlar. Peki ya kaçınmamız gerekenler? Gelin bağışıklık sisteminizi olumsuz yönde etkileyebilecek faktörleri hatırlayalım.
Bol C vitaminine gerek var mı?
Grip mevsiminde bağışıklığı güçlendirmek denince
Filizlendirilmiş bakliyat son yıllarda merak edilen popüler bir konu. Filizlenmiş tahıllar ve baklagiller pişirilebilir ve yemeklere eklenebilir veya un haline getirilerek farklı şekilde kullanılabilir. Peki nedir bu bakliyatların yararları?
Kasım ayının ilk haftasını geride bırakırken 2023 yılı ile ilgili beklentiler konuşulmaya başladı bile. Pandemiyle geçen 3 yılın dünyanın dört bir yanında zorluklar ve değişimler getirdiği, günlük alışkanlıklarımız ve davranışlarımızın önemli ölçüde değiştiği bir gerçek. Bu nedenle 2023’de de gıda sağlık ve beslenme endüstrisinde büyük bir değişime hazır olalım. Siz de yeni yılı beklemeden beslenme planınıza daha fazla meyve, sebze, kurubaklagil, tam tahıl ekleyin, hem gezegen hem de kendiniz için kırmızı et tüketiminizi azaltarak bitkisel besinler tüketiminizi artırmayı hedefleyin.
1 Kasım Dünya Vegan Günü idi. Dünya genelinde bitkisel bazlı beslenmeye olan artış devam ediyor. Bu noktada “Vegan” terimi aslında diyetin ötesinde yaşam tarzı seçeneklerini de kapsıyor. Veganlığa giden
Hoş geldin kasım. Siz de yeni aya yeni hedefler ile girenlerden misiniz? Yeni ay, yeni hedefler ile geliyor. Kilo vermek, spora başlamak, yeni bir hobi edinmek gibi... Mevsim değişiyor ve kış geliyorken yaşam tarzı alışkanlıklarınızı gözden geçirmenizde fayda var. Gelin kasım ayına Üç hedef ile hoş geldin diyelim.
Diyet-egzersiz ikilisini unutmayın
Düzenli olarak egzersiz yapıyor musunuz? Cevabınız “Hayır” ise beslenme ve egzersizin birbirinin yol arkadaşı olduğunu hatırlayın. Kilo vermek ve sağlıklı bir vücuda sahip olmak için diyet ve egzersizi birleştirin, ikisi beraber olunca biri diğerinin açığını kapatabiliyor ve yaşam kalitesinden ödün vermeden kilo kaybı sağlanıyor. Exercise Immunology dergisinde yayınlanan çalışma haftada 150 dakikalık, koşu veya bisiklete binme gibi düzenli orta yoğunlukta egzersiz yapmanın bağışıklık sistemine destek olabileceğini belirtiyor. Yeni başlayanlar kendilerine küçük hedefler koyup zamanla bu hedefleri büyütebilirler. Örneğin, kısa mesafe hafif tempoda yürüyüş ile egzersizi hayatınıza dahil edebilirsiniz.
Diyet ve
Gün içinde almamız gereken enerjinin yüzde 30’unun yağlardan sağlanması gerekiyor. Peki, doğru yağları tüketip tüketmediğinizden emin misiniz? Buna karar verebilmek için yağları biraz daha yakından tanımaya ne dersiniz?
Yağlar, günlük beslenmemizin önemli bir kısmını oluşturuyor. Beslenmede her besin grubunda olduğu gibi yağlarda da dengenin ve çeşitliliğin sağlanması çok önemli. Yağları doymuş ve doymamış yağlar olarak sınıflandırdığımızı hatırlatmakla başlamak istiyorum. Genelde doymamış yağlar oda ısısında sıvı halde, doymuş yağlar ise katı halde bulunuyor. Yağda eriyen A, D, E, K vitaminlerinin, vücut tarafından daha kolay emilmesi için dengeli yağ tüketiminin önemli olduğunun altını çizmek istiyorum. Sağlıklı yağ tüketiminin kardiyovasküler hastalıklar başta olmak üzere birçok hastalığa iyi geldiğini söylemek mümkün.
Ayvalık’taki zeytin hasadı şenliğinden.
Sağlıklı yağlarla yapılan birkaç çalışmadan söz ederek başlamak istiyorum. The American Journal of Clinical Nutrition dergisinde yayınlanan bir araştırma,
Obezite, psikolojik ve fizyolojik sorunlar ile ekonomik yükü giderek artan kronik bir hastalık. Son yıllarda küresel sağlık sorunu olduğundan bahsetmek mümkün.
Sıklığı giderek artıyor, öyle ki son zamanlarda ‘yeni nesil koronavirüs’ olarak tanımlanıyor. Koroner kalp hastalığı, yüksek tansiyon, diyabet, gut, bazı kanser türleri, karaciğer yağlanması, uyku apnesi, depresyon gibi birçok hastalığın altında yatan nedenlerden biri olabileceğini de unutmamak gerek. Her geçen gün obezite ve sağlık ile ilgili pek çok çalışma yayınlanıyor. Geçtiğimiz ay yayınlanan iki2 güncel çalışma konu ile ilgili bakın neler söylüyor.
Unutmayın, her şey sizde başlayıp bitiyor
Nietzsche’nin “Her şey sende başlar, sende biter” sözünü hiç detaylıca düşündünüz mü? Bu bakış açısı, yaşamımızdaki tüm davranışlarımız için geçerli. Yapacağınız tüm seçimler sizi doğrudan etkiliyor ve aslında hepsini bir bütün olarak değerlendirmek gerekiyor. Aynı durum obezite için de
25 Ekim Dünya Makarna Günü. Hazırlaması basit, her yaş grubuna hitap eden makarnayı eminim ki sevmeyen yoktur. Makarnanın sizi daha uzun süre tok tutmasını istiyorsanız kepekli veya tam buğday olanlarını tercih edebilirsiniz.
Diyet yaparken ekmek, pilav, makarna, patates gibi besinleri tüketmekten kaçındığınız oldu mu? Aslında diyet yapan bireylerin düştüğü en önemli hatalardan biri tam burada başlar. Vücuda yeterli miktarda karbonhidrat vermemek istemediğimiz bir durumdur. Diyet yaparken listeden ilk çıkarılan şeyler arasında ise makarna yer alır. Örneğin danışanlarımın diyetlerine makarna veya ekmek yazdığımda, çoğunun ilk sorusu, “Diyette tüm bunlar serbest mi?” oluyor. Her zaman söylediğim gibi, “Diyette yasak yok, porsiyon kontrolü ve denge var. Kilo vermeye çalışırken bazı gıdaların yasaklanmasının sizi strese sokup aynı zamanda ‘ya hep ya hiç’ tutumunu beraberinde getirebileceğini unutmayın!” Kilo verme konusunda hiçbir besinin tek başına mucizevi bir etkisi olmadığı gibi fazla kiloların sebebini de tek bir besine veya besin
Meme kanserinin, ülkemizde kadınlarda görülen her dört kanser türünden biri olduğunu biliyor muydunuz? Dünya çapında en sık görülen kanser türlerinden olan meme kanseri, kadınlarda kanserden kaynaklı ölümlerin en yaygın nedeni. Gelişmiş ülkelerde her sekiz kadından birinde hayatı boyunca bu kanser türünün gelişeceği öngörülüyor. Gelişmiş ülkelerde meme kanseri görülme sıklığının azaldığı görülürken ülkemizde son 20 yıla bakıldığında iki kattan daha fazla artış görüldüğünü hatırlatmakta fayda var. 40 yaş üzerindeki kadınlarda görülme sıklığı daha yüksek iken, 50-59 yaş aralığında bu oran en yüksek seviyeye ulaşıyor.
Ekim ayı 2004 yılından beri Dünya Sağlık Örgütü tarafından meme kanserinde erken teşhisin öneminin vurgulanması ve farkındalığının oluşması için Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı olarak kutlanıyor. Ben de Meme Kanseri Bilinçlendirme ve Farkındalık Ayı‘nda sizlere güncel çalışmalardan bahsetmek
Dünyanın bir bölümü açlık çekiyor, diğer tarafta fazla kilolu ve obez bireylerin sayısı artıyor. Gıda israfı yaşanan bir dünyada, bireysel sağlık ve iyileşmeden söz edilebilir mi? 2030 yılında 670 milyon insan açlıkla mücadele edecek. Oysa sağlıklı ve sürdürülebilir beslenmeyle açlığa son verilmiş bir dünya mümkün.
Bugün 16 Ekim, Dünya Gıda Günü. 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün (FAO) doğum günü de sayılan bu özel günde, dünya genelindeki açlık, obezite, gıda güvenliği gibi önemli konularda farkındalık yaratmak hedefleniyor. Daha iyi üretim, daha iyi beslenme, daha iyi bir çevre ve daha iyi bir yaşam kimseyi geride bırakmadan mümkün ve bu noktada herkesin üzerine düşen görevler var.
2050 yılına kadar 10 milyarı bulacak nüfusu beslemek için hiç kimseyi geride bırakmayan büyük bir dönüşüm gerekiyor. Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları odağında “Açlığa son”