Doğan Heper

       İSTANBUL bizim hayatımız.
       Onun için çok sık yazıp çiziyoruz.
       İstanbul için çırpınan çok insan var.
       Bir grup da "İstanbul Konseyi"ni kurmuş, 1997'den beri çalışıyor.
       Çağdaş ve güzel bir İstanbul için görüşleri ve faaliyetleri var.
       Bu tip gönüllülere, kendisini şehrine, İstanbul'a adamışlara o kadar çok ihtiyacımız var ki...

       ENFLASYON hedefini dikkate almayan sektörlerin başında "özel eğitim sektörü" geliyor.
       En kutsal varlık çocuk ya, öyleyse yüklen velilere.
       Anneler, babalar evlatlarının hatırı için, daha doğrusu geleceği için ne yükleseniz kaldırır.
       Bu anlayıştan cesaret alarak yola çıkan özel okul sektörü zam yolunda velilerin koşacağı mesafeyi kendisi tayin edip duruyor.
       * * *
       BU aslında zannedildiği kadar kolay çözümlenebilecek bir sorun değil.

       EKONOMİ etkisini yalnız ekonomistler üzerinde hissettirmediği için hepimiz o konuda konuşuyoruz.
       Enflasyon düşüyor, kalkıyor. Döviz iniyor, çıkıyor. Faizler artıyor, eksiliyor. Maaşlar Türk parası ile ödendiği için enflasyonist ortamda değer kaybediyor.
       Dolarla borçlanan başka, Türk parası ile borçlanan farklı ödemede bulunuyor.
       Kiralar yüzde yirmi beş zamla sınırlanıyor.
       Şimdi ister ekonomist olun, ister emekli, işçi bu konular hepimizin hayatını, yaşamını yönlendiren, şekillendiren, ilgilendiren konular değil mi?
       * * *

       MHP'nin dört üyesinin SEKA komisyonunda Yılmaz'ın aleyhinde oy kullanması koalisyonu karıştırdı, dolayısıyla Türkiye'de istikrar özlemi içinde olanları endişelendirdi.
       Ecevit; "İstikrar için hükümet devam etmeli" derken, iki ortağını da uyardı: "Gerginliği tırmandırmayın, başlayan sarsıntı devam ederse, bunun sorumluluğunu hiçbir parti, hiçbir lider taşıyamaz, bunun altında ezilir." TOBB Başkanı Fuat Miras da dün "Hükümeti bozmanın tarihi hata olacağını" söyledi. Miras, "Bunun hesabını topluma iki parti de veremez" dedi.
       * * *
       YÜCE Divan yolunu açan SEKA komisyonundaki durum Meclis'te tekrarlanırsa ANAP hükümetten çekilecekmiş izlenimini veriyor. ANAP yetkilileri sözlerinden dönmezse sonuç koalisyonun dağılması olacak. Sözün kısası ANAP, Mesut Yılmaz'a Yüce Divan yolunun açılmasının sorumlusu olarak MHP'yi görüyor ve durumu; "güvenmediğiniz kişiyle ortaklık yapamazsınız" diye tercüme ediyor.
       ANAP'ın bu hassasiyetine MHP Genel Başkanı Bahçeli'nin tepkisinin sert olduğu görüldü.
&n

       NE tesadüftür ki; Çankırı'da Çerkeş merkezli deprem olduğu gün Türkiye'deki iki önemli tünel de yine gündemdeydi.
       Önce Bolu Tüneli.
       Bu tünel uzun süre tartışıldı ve depreme karşı güvenli olduğu birkaç kez tekrarlandı.
       Ama görüyoruz ki; 12 Kasım Düzce depremi nedeniyle Bolu Tüneli'nde meydana gelen 100 metrelik bir çöküntü alanı, giderek 300 - 350 metreye yayılıyor.
       Bunu Karayolları Genel Müdürlüğü açıklıyor.
       Şimdi yapılacak olan ne?

       Meclis soruşturma komisyonlarının politikacıların elinde sıhhatli kullanılmadığı, adeta siyasi bir silah haline getirildiği görülüyor.
       Meclis'in en önemli denetim mekanizması soysuzlaştırılıyor. Çeşitli pazarlıklarla, aka kara, karaya ak denilebiliyor.
       Sonuçlar, izleyenleri şaşırtıyor.
       Öyleyse bu yolun yerine, yolsuzluklar için normal mahkemelerin yolunun açılmasında yarar var.
       Bunun şekli, usulü bugünkü üçlü koalisyon döneminde herhalde en rahat şekilde saptanabilir.
       Tansu Çiller'in de katılımıyla, yani DYP'nin oylarıyla da yargının yetkisi gerçekleştirilebilir.

       GÜNEYDOĞU gündemde.
       Askerin gündeminde, ABD'nin gündeminde.
       Aslında hiç gündemden düşmedi denilebilir ama bugünlerde daha bir yakından bakış söz konusu.
       Genelkurmay; 1994'ten bu yana terörle mücadelede başarı grafiğinin hızla yükseldiğini açıklıyor.
       Asker; bölge halkıyla her türlü sosyal ilişkiyi sıklaştırarak sürdürüyor. Sağlık, eğitim, ulaşım gibi sorunlara çareler üretiyor.
       ABD Büyükelçisi Mark Parris de Güneydoğu'da geziyor, görüyor ve izlenimlerini açıklıyor.

       Umut Operasyonu bitmeden, Paraşüt Operasyonu geldi ve onu unutturdu. Şimdi de Yılmaz operasyonu.
       Gündem gündemi yiyor.
       Son olaydan sonra soru şu?
       Kriz var mı?
       Hükümet tehlikede mi?
       Hükümet ortakları arasında en azından bir soğukluk doğar mı?