Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Ali Em - Anayasanın 10. maddesinin üçüncü fıkrasında “Çocuklar, yaşlılar, özürlüler, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleri ile malul ve gaziler için alınacak tedbirler eşitlik ilkesine aykırı sayılmaz.” Yine 61. maddesinin üçüncü fıkrasında “Yaşlılar Devletçe korunur. Yaşlılara Devlet yardımı ve sağlanacak diğer haklar ve kolaylıklar kanunla düzenlenir” hükümleri yer alır.

Anayasanın bu hükümlerinde yer alan yaşlılarla ilgili konuların uygulamada işlerlik kazandırılması öncelikli olmalıdır. Bu bağlamda, toplumsal yaşam içerisinde bireylerin varlıklarını koruma, haklara sahiplenme görev ve yetkileri hukuk devletinindir

Haberin Devamı

Hukuk devleti bu görev ve yetkilerini, hukukun üstünlüğü çerçevesinde kullanır ve yerine getirir. Hak kökünden gelen hukuk, toplumsal yaşamı düzenleyen ve ihlallere karşı yaptırım gücünü belirleyen kurallar bütünüdür.

Bu anlamda toplumu meydana getiren bireylerin, sosyal yaşamlarının, insan hakları temelli olarak bir bütünlük içerisinde düzenlenmesi bir gereklilik olarak görülmelidir. İnsan yaşamı, zamanlama süreci içinde değerlendirildiğinde; çocukluk, gençlik ve olgunluk ve yaşlılık yaş grupları olarak ayrılır. Türk hukuk sistemine göre, çocukluk, sıfır yaşla başlar ve on sekiz yaşın doldurulmasıyla sona erer. Bu yaş grubu içerisine giren çocukların hukuki durumları iç hukukumuzda, çocuk hakları sözleşmesinde ve diğer hukuki mevzuatta düzenlenmiştir. Yaşlılarla ilgili bir bütünlük içerisinde yaşlılık hukuku düzenlemesi olmayıp, yaşlılarla ilgili konuları içeren düzenlemelerin dağınık bir şekilde muhtelif kanun, tüzük, yönetmeliklerde kısmen yer aldığı görülür. Örneğin, Türk Medeni Kanunu, Tapu Kanunu, Sosyal Güvenlik Kanunu, Noterlik Kanunu gibi.

Yaşamın son evresi

Ülke nüfusunun önemli bir bölümünü teşkil eden yaşlıların, hukuksal statü, hak ve sorumluluklarını belirtmeden önce, yaşlılıktan ne anlıyoruz? Öncelikle bu kavramı açıklamakta konunun anlaşılması bakımından fayda görülür. Yaşlılık, toplumun insan yapısına, zamana, iklim koşullarına ve kişiden kişiye değişkenlik gösteren insan yaşam sürecinin son evresidir. Dünya Sağlık Örgütü yaşlılıkla ilgili yaptığı bir ayrıma göre, 60-74 yaş arasındaki kişileri “yaşlı” 75-89 yaş arasındakileri “ileri yaşlı” 90 ve üstündekileri “ihtiyar” olarak kabul etmektedir. Yaşlanma ise, insan hayatında ruhsal ve fiziksel olarak değişimlerin yaşandığı, önlenmesi geciktirmeyle mümkün olan bir süreçtir. Önemli olan bu süreci sağlıklı, verimli ve olumlu yaşamaktır.

Haberin Devamı

Yaşlılığın başlangıcı muhtelif kanunlarımızda altmış beş yaş ve üstü kabul edilmektedir. Bu yaş grubunda bulunanların sayısının Ülkemizde günden güne, oransal ve sayısal olarak arttığı, bu sayı, toplam nüfusa oranlandığında 2016 yılında yüzde 8,2 iken, bugün yüzde 9 u aştığı, toplam nüfusun dokuz milyona yaklaştığı görülmektedir. Yaşlı sayısının artması, sosyal yaşamın birçok alanını etkilemekte, bu durumunda hem bu yaş gruplarını için, hem de dışında kalanlar yönünden sorunlar yarattığı bilinir. Öyleyse bu yaş grubu insanları için ne yapılmalı, yaşam tarzları nasıl düzenlenmeli? Sorularına yanıt verebilmek için Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Bir milletin, yaşlı vatandaşlarına ve emeklilerine karşı tutumu, o milletin yaşama kudretinin en önemli kıstasıdır. Mazide muktedirken bütün kudreti ile çalışmış olanlara karşı minnet hissi duymayan bir milletin istikbale güvenle bakmaya hakkı yoktur” özdeyişi kaynak alınarak konunun çok yönlü değerlendirilmesinde toplum yönünden fayda görülür.

Haberin Devamı

HUKUKSAL YÖNDEN YAŞLILAR: Yaşlıların hakları ve yaşam koşulları bakımından, hukuksal açıdan konuya yaklaşıldığında, mevcut hukuksal düzenlemelerin yeterli olmadığı değerlendirilmeli ve eksiklerin bir bütünlük içerisinde öncelikle giderilmesi, sorumlular yönünden bir görev bilinmelidir. Altmış beş yaş ve üstü insanların varsa sosyal güvenlikleri bu yaşa geldiklerinde emekli olmaktalar ve aktif yaşam hayatından pasif bir yaşama geçtiklerinde kendilerini bir boşlukta hissettikleri, birçoğunun işe yaramaz duygusuna kapılarak, yalnızlık sendromuna girdikleri görülür. Bu geçiş aşamasını dengeli ve sağlıklı geçirebilmeleri için, aktif çalışma dönemlerinde edindikleri bilgi, birikim ve becerilerini isteğe bağlı olarak kullanabilmelerine olanak sağlayıcı meşgale veya çalışma alanlarının kurulması, bu husustaki sınırlayıcı ve engelleyici mevzuat engellerinin kaldırılmasının, bu yaş grubunda bulunanlara yeni sosyal yaşamlarına intibak kolaylığı sağlayabileceği gibi, bilgi, birikim ve becerilerini toplumun yararına kullanacakları bilinmelidir.

BİREYSEL YÖNDEN YAŞLILIK: Birey, sosyal yaşamında, bireysel olarak yaşlılığın bir ayrıcalık yaratmadığını hissederek yaşaması kendisi açısından önem arz eder. Bu bağlamda yaşlı kişilerin, sağlıklı bir yaşam süreci yaşayabilmesi bakımından, fiziki olarak düzenli egzersizlerini yapmaları, Akdeniz usulü beslenmeleri, kendilerini yalnızlığa itmeden, sosyal yaşama katılmayı görev edinmelidirler.

GÖREV VE SORUMLULUKLAR: Kamu kurum ve kuruluşları bu yaş gruplarına, çocuk yaş gruplarında olduğu gibi sahiplenmeleri, onlar için yapılması gerekenleri bir düzen içerisinde planlayarak yaşama geçirmeleri, sosyal sorumlulukları gereğidir. Merkezi idare, özellikle bu yaş grubunda bulunanların, sağlık ve huzur içinde yaşamlarını sürdürebilmelerini temin için; sosyal yaşam evleri, sosyal tesisler ve beden ruh sağlığını koruyucu kurumları kurmak suretiyle sosyal yaşamlarını kolaylaştırabilirler.

Yerel idareler ise, coğrafi yetki sınırları içerisinde bulunan bu yaş gruplarına bireysel veya toplu olarak takip programları yaparak, aile içerisinde veya sosyal yaşam merkezlerinde ihtiyaçlarını karşılamaları yanında, alanlarında hizmet veren sosyal hizmet uzmanları, gerontologlar, psikologlar ve sosyologların içerisinde yer aldığı üniteler açarak hizmetlerinden öncelikle yararlandırılmaları bir gereklilik olarak yerine getirilmeli ve ayrıca, bu yaş gruplarına çağın gelişimine uygun yeni bilgi ve beceriler kazandırıcı birimler oluşturulmaları da bir ihtiyaç olarak değerlendirilmelidirler.

HUKUKUNU OLUŞTURMAK: Hukuk kuralları, toplumsal yaşamda, bireylerin yaşam standartlarını düzenler, hak, yetki yükümlülüklerini belirler ve kamu düzenin korunmasını ve sürekliliğini sağlar. Ülkemizdeki altmış beş yaş ve üstü insanlar yaşlılık grubuna girdiğine göre, bu yaş grubunun Türk Hukuk sistemi içinde yerinin belirlenmesi, hak ve yetkilerinin korunması, devletin ve kişilerin bu yaş gruplarına karşı yükümlülük ve sorumluluklarını konu alan bir hukuk dalının oluşturulması gerekmektedir. Hukukun temel ilkesi insan olduğuna göre, Yaşlılık Hukuku ihtiyacının bir an önce gerçekleştirilmesi, bir zorunluluk olarak görülmelidir.