Annem işe giderken sabahları beni anneannem ve dedemin evine bırakırdı. Benim için orası anneanne okuluydu. Beni bugün ben yapan karakterimin oluşmasında onların büyük katkıları olmuştur. Dedem her sabah Milliyet okurdu. Bebekliğimde tanıştığım Milliyet’te şu an bir yazar olmanın gururu paha biçilemezdir. Ne yazık ki kovid döneminde bir gün arayla önce anneannemi sonra dedemi kaybettik. Benim yazarlığımı görmeye ömürleri yetmedi ancak eminim ki hayatta olsalardı bundan fevkalade gurur duyarlardı.
Geçtiğimiz günlerde koridorlarında emeklediğim, sonrasında gazete okuma alışkanlığını edindiğim, ilerleyen yıllarda her bayram el öpmeye gittiğim o evin kentsel dönüşüme girerek yıkılacağını öğrendik. Üzücü bir haberdi benim için ancak hayatın da her ne olursa olsun devam ettiğini, değişimin kaçınılmaz olduğunu simgeliyordu. Dedemin kütüphanesinin bir kısmını kendi evime taşıdım. Kitapları incelerken işte resimdeki yayınları buldum.
Şöyle bir geçmişe döndüm ve şunu tekrar anladım ki şu an aydınlanmış bir zihnim, akademik bir yatkınlığım varsa bunu Milliyet’e borçluydum. Yeni okuma öğrenmiş bir çocuğun dahi anlayabileceği kadar sade bir dille yazılmış; aynı zamanda en temel bilgilerin akılda kalmasını sağlayan kitaplar sayesinde okumayı sevmiştim. Dijital yerine kâğıda basılı yayınların ne kadar önemli ve farklı olduğunu bir kez daha anladım. Şimdilerde bir arama motoruna ya da yapay zekaya bir şey yazmanız gerekiyor ki bilgi edinebilesiniz. O da reklamların arasında boğulduktan sonra anca karşınıza yarım yamalak olarak çıkıyor. Örneğin Milliyet’in verdiği Genel Kültür Ansiklopedisi’nin önsözünde şöyle diyor: “Gazeteniz Milliyet, size her an elinizin altında bulunabilecek, kullanılması, taşınması, okunması son derece kolay olan bir kaynak eser daha sunuyor. Milliyet Genel Kültür Ansiklopedisi’nin maddeleri seçilirken günlük hayatta çok kullanılan, kelimeler, konular ve değimler ön planda tutulmuştur”.
Milliyet basında 75 yılını doldururken geride bıraktığı mirasın önemini anlıyoruz. Kaçınılmaz olan hayatın bir an bile durmadan devam ettiği ve değişmeyen tek şeyin değişim olduğudur. Bu 75 yıl içinde de elbette Milliyet de dedemlerin evi gibi “kentsel dönüşümler” geçirmiştir. Çağa ayak uydurmak için kendini yenilerken belki de eskinin tadını aradığımız dönemler de olmuştur, olmaya da devam edecektir. Ancak şu bir gerçek ki Milliyet sayesinde aydınlık, eleştirel düşünme kabiliyetine ve temel bilgilere sahip nesiller yetişmiştir. Türkiye’nin en çalkantılı dönemlerine tanıklık etmiş, sarsılsa da yıkılmadan ayakta kalmayı başarabilmiş Milliyet, her şeyden önce milletine emanettir. Abdi İpekçi, Metin Toker, Çetin Altan ve daha niceleri gibi üstatlarımızın ruhunu yaşatmak, Milliyet ile gazeteyle tanışmış biri olarak benim vicdani görevimdir.
Son olarak izninizle bu vesileyle beni Cumhuriyet’e bağlı, Atatürkçü ve yurtsever bir insan olarak yetiştiren anneannem ve dedem için iki satır yazmak istiyorum. Beş vakit namazını aksatmayacak kadar dinine bağlı, evinin her köşesini Atatürk resimleriyle donatacak kadar Atatürkçü, tam bir Cumhuriyet kadını anneannem Necibe Erdem’i ve Sakarya Savaşı’nda şehit olan babasını hiç görmemiş, ömrünü vatanına hizmete adamış dedem Albay Cihat Erdem’i rahmetle anıyorum. Onları çok özlüyorum. Dedeme kovid sebebiyle hak ettiği şekilde askeri bir törenle veda edememiştik. Bu hep içimde ukde kalmıştı; en azından bu yazıyla onu bir nebze olsun onurlandırabilmişimdir umarım.
Özay Şendir
Futbolcu transferi değil terörsüz Türkiye
6 Temmuz 2025
Abbas Güçlü
Üniversite tercihi ve mezuna kalmak?
6 Temmuz 2025
Zeynep Aktaş
Bankalar atağa geçti endeks pozitife döndü
6 Temmuz 2025
Ali Eyüboğlu
Şehirde festival ve cezaevinde konser
6 Temmuz 2025
Güldener Sonumut
Almanya’nın sıra dışı nükleer hevesi
6 Temmuz 2025