Bizde “Başkan” her şeydir değil mi?.. Büyük kulüp piramitinin en tepesindeki kilit taşı gibi.
Peki, Başkan’ın en önemli “sportif işi” nedir?
Teknik direktör tayini ve idaresi.
İyisini seçmekle bitmiyor iş; hatta o anda başlıyor. Hoca’nın verimini arttırmak başkanın ustalığına kalıyor.
Evet “usta” başkan var. “Kalfa” var. “Çırak” var.
Başarının tek parametresi bu değil tabi.
Ama birincisi.
“Sevgi” ve “tutku“nun zaaf sayıldığı, insanın aleyhine bu kadar zalimce kullanıldığı futboldan başka bir uğraş var mı acaba?..
İşte Beşiktaş, işte Samet Aybaba.
Yaşamındaki en büyük sevginin Beşiktaş, en büyük tutkunun Beşiktaş teknik direktörlüğü olduğunu biliyorlardı ya... Önce nazlana nazlana teslim ettiler hocaya takımı.
Buz gibi karşıladılar.
Sonra... “Futbolcusuz oynayacaksın” deseler bir çare bulacağını tahmin ettikleri için en başta onun kariyerini “feda” ettiler. Bir ara “yavru kartallar” arasından A takıma futbolcu monte etmesi gerekecekti neredeyse.
Aybaba sevgi ve tutkunun gücüyle takımı hiç umulmadık düzeyde tutsa da bitmedi...
Bu sefer “feda” aile boyunda!
Bravo Galatasaray taraftarına!.. Toplandı, yürüdü, Federasyon’un önüne geldi.
Kapkara çelengini koydu, açıklamasını yaptı.
Fena halde protesto etti Federasyon’u!
Zalim Federasyon yine mahvetmişti Cimbom’u!..
Bıktırmıştı.
Hesap vermesi lazımdı!
Fotoğraf bu.
En iyi yorumu Mourinho yaptı. “Ben de Şampiyonlar Ligi’nden elensem, Galatasaray gibi elenmek isterim” dedi !
Gerçekten, “kader”in eş anlamlısı gibi “kaçınılmaz” bir şey olan Real Madrid’e elenmek, ancak bu kadar onurlu bir futbol şöleniyle mümkündü.
Bu kadar acısız olabilirdi.
Hatta bu kadar keyifli!
***
Bitmedi.
Galatasaray bundan böyle “Avrupa Kombinesi” sahibi.
Fatih Terim’in son patlaması “yakıştı/yakışmadı” polemikleriyle geçiştirilecek bir olay değil!
Futbolumuzdaki “derin bir şüphenin” ilk kez futbolumuzu “bu kadar iyi bilen” bir teknik adam tarafından dile getirilmesidir ki, “nedenler ve sonuçlar” açısından üzerinde akıl yürütmek gerekir.
***
Sizce Fatih Hoca bir hakemin bir kararına çıldırıp mı gemileri yaktı?
Hem de fahiş hatalar yapmayan bir hakemin?
Hayır.
Onun huylandığı nokta başka.
Rekabet böyle olur!.. “Bizim futbolcuya çok ceza verdin, onun başkana az ceza verdin” tahrişleri rekabet değildir.
İkide bir laf sokuşturmak, arkadan dolanmak, boşluğunu kollamak, incitmek, kırmak da rekabet değildir.
Ürün satış mağazalarının camını çerçevesini indirmek, rakip formalara azgın boğa gibi bakmak, iletişimi “dil” denilen bir numaralı insanlık becerisinin “en düşük seviyesinden” kurmak hiç değildir.
***
Olsa olsa rekabetin “amiyane” şeklidir bunlar ve yapanlara utançtan fazla bir getirisi yoktur.
İlkel dışavurumudur. Zavallılık gösterisidir.
Camiaların sicilini bozması da ayrı mesele...
Galatasaray Kulübü, bugünler için kuruldu!.. Hatta bugün için!.. Real Madrid’i “yensin” diye.
Hamaset yapmıyorum, tarih öyle yazıyor.
Daha kulübün adı konmadığı günlerde - ki adını Dereağzı’ndaki seyirciler koydu- Ali Sami Yen’in beyninde çakan şimşek neydi biliyor musunuz?
Cevap, şimdi kızakta olan eski spor bakanı müşaviri, A’da Z’ya spor adamı ve bürokrat Atilla Ferah’ın “Gol Sesi” isimli kitabından (Şahane bir kaynak kitap ayrıca):
“Dönemin önde gelen bilim adamlarından Şemseddin Sami’nin oğlu Ali Sami, 1902 yılında Moda Burnu’nda İngilizlerin oynadığı futbol müsabakasını izlemesi ile başlayan futbol tutkusu ve sonucunda ‘Bir renge ve bir isme malik olmak ve Türk olmayan takımları yenmek’ için takım oluşturmak düşüncesi nihayet gerçekleşmişti”...
Neymiş Ali Sami Yen’in işaret ettiği kuruluş vizyonu?
“Renge ve isme malik olmak”.
Geçen yılın Kasım’ında, Ziraat Türkiye Kupası’nda Pendikspor’u yenip basın toplantısında medyaya çatan Aykut Kocaman “Umarım aynı sorulara başka yerlerde de muhatap bulursunuz” demişti.
Yani, “Benim gibi kibar medeni insanı buldunuz, olur olmaz sorularla karizmamı çizmeye çalışıyorsunuz” anlamındaydı bu.
“Sıkıyorsa aynı soruları Terim’e sorsanıza” yorumu bile çıkarılabilirdi biraz zorlayınca.
Evet... Teknik direktörlerin duruşu, tarzı, sertliği, yumuşaklığı o hocaların karizmalarının bir kısmı.
Ama sadece bir kısmı!..
Asıl önemli bölüm, “başarı”...
Başarılı olacaksın ki, sana saygı artacak.