Tobias’ın Cumartesi kabusu

30 Ekim 2013

10. HAFTA

Tobias mavi formasıyla yatmıştı o akşam. Evleri Essen-West tren istasyonunun yakınında olduğu için mi, yoksa heyecandan mı bilinmez; ama sabah 8’den beri ayaktaydı. Babasıyla maç öncesi programını tartışmaya başlamıştı bile. Tam öğle yemeğini nerede yiyeceklerini tartışırlarken, bir anda sustu. Pencereden dışarı bakıp suratını buruşturdu ve "geliyorlar" dedi. "Buraya mı?” diye sordu babası. “Burada ne işleri var bu heriflerin? Şehrin göbeğine gidiyorlar… ne işleri var?”

Tobias ve babasının keyfini kaçıran, bırakın 143. derbi gününü, normal bir iş gününde bile şehrin o kısmında olmaması gereken 400 kadar sarı formalı Dortmund taraftarıydı. Gövde gösterisi ve provokasyondan başka hiçbir amacı olmayan bu fanatik taraftar grubu, geçen sezon Dortmund'a ellerini kollarını sallayarak giren Schalke taraftarına ve onlara müdahale etmeyen polise kendi bildikleri yoldan ders vermeye gelmişlerdi.

Bu anlam verilemeyen olayın akabinde, işler trajik olmadan önce trajikomik gelişti. Ortamın gerginliğine tuz biber ekercesine, ufak bir tren kazası sebebiyle o yöndeki hatlar durdu. İstasyonda biriken Dortmund taraftarı, Schalke'nin kalbi sayılabilecek bir noktada küçük çaplı bir Truva etkisi

Yazının Devamı

Ağlardayım, Öyleyse Golüm

22 Ekim 2013

9.HAFTA

"Her kararımdan kuşku duyabilirim, ama ağlardaki toptan kuşku duyamam; ne var ki, üç direğin arasından geçen top ağlarla buluşur ve öyleyse futbol topu için şu kesindir: ağlardayım, öyleyse golüm."

Bir futbol hakeminin gol kararı vermesi için oldukça geçerli bir argüman olabilir yukarıdaki. Cuma akşamı Hoffenheim-Leverkusen maçını yöneten hakem Felix Brychiçin de öyleydi. Hukuk doktorasına sahip hakemin yönettiği yüzlerce maçta, ağlardaki top hep üç direğin arasından geçerek ağlara takılmıştı. Dahası kuşkuculuğu Descartes seviyesine taşıyacak; "öylemi, yoksa böyle mi?" diye "felsefe yapacak" zamanı yoktu maç içinde. Bir ömür değil, saniyeler içinde varmalıydı yargılarına. Yaptığı işin temeli buydu.

Medeniyetin beşiği Almanya'nın en yeni stadyumlarından birinde, yan ağların sağlamlığından kuşku duyamazdı. Hele ekibi ve kendisi o ağları kontrol etmişken. Sahi, nasıl kontrol etmişlerdi ki, Stefan Kiessling atak yönüne göre soldan atılan kornere yükselip kafa vurduğunda top sol direğin solundan geçmesine rağmen ağlarla buluşmuştu.

Hayır, top sol direğin sağından geçmiş olmalıydı. Belki Hoffenheim’lı Eugen Polanski, aut atılacağını sandığı için istifini bozmandan

Yazının Devamı

Muhtemel Olmayan İhtimaller

8 Ekim 2013

8. HAFTA

Bundesliga’nın 8. haftası da geride kalırken, bu sezon oynanan 72 karşılaşmada stada gidip de gol görmeyen ya tuvalet, ya da sosisli sandviçve bira sırasındaydı.Çünkü ligin başından beri, muhtemel sonuçlardan en istenmeyeni “0-0” gerçekleşmemekte ısrar ediyor. “0-0” gerçekleşmeye dursun, gerçekleşen çok daha az ihtimalli sonuçlarla doluydu bu hafta sonu. 8. haftanın muhtemel olmayan ihtimaller turuna başlıyoruz:

5 Ekim 201316:30,Wolfsburg (Braunschweig’dan 35 km uzakta)

Geride kalan 7 haftada 6 mağlubiyet 1 beraberlik alabilmiş Braunschweig, evinde 3’te 3 yapan komşuWolfsburg’a konuk oluyordu. Bu maçla ilgili en önemli soru Wolfsburg’un kaç farkla kazanacağıydı. Ancak 0-0 giden maçta 31. dakikada beklenmedik bir durum gerçekleşti. Braunschweig rakip kaleye çektiği ilk şutta golü buldu. Bu golle Braunschweig bu sezon oynadığı 8 maçta ilk defa ilk yarıda gol attı ve bir maçta ilk defa öne geçen taraf oldu.

Peri masalı burada da kalmadı. 7 haftadır ligin şamar oğlanına çevrilen Braunschweig,bu sefer ışığı gördü ve onur mücadelesini devam ettirdi. Rakipten 6 km daha fazla koştular ve maçın sonuna kadar 1-0’la geldiler. Sonra 86. dakikada muhtemel olmayan bir

Yazının Devamı

Haftanın Gereğinden Fazla Ofansif 11’i

1 Ekim 2013

7. HAFTA

Yaklaşık 1.5 sezondur Almanya Panaroma “haftanın karması” kısmında, o haftanın en başarılı futbolcularından bir 11 oluşturuyoruz. Bu hafta da istisna değil, ancak Cuma, Cumartesi ve Pazar günleri toplam 36 golün atıldığı 9 maçta, farklı takımlardan o kadar çok isim kendinden söz ettirecek performanslar gösterdi ki, sadece haftanın 11'ini oluşturmak değil, hepsinden tek tek bahsetmek gerek.

İşte nedenleriyle ve detaylarıyla yanlış yerdeki doğru adam Müller, Freiburg'u sürklase eden Rolls Reus, eli işte gözü oynaşta Lewandowski, harikalar diyarındaki Sidney Sam, liseli profesyoneller ve 1. Bundesliga’da 7. haftanın gereğinden fazla ofansif 11’i:

Kaleci

Thorsten Kirschbaum: Yeni teknik direktör Schneider’in gelişinden beri Stuttgart kayda değer bir çıkış yakaladı. Bir takımın kendi bünyesinden çıkardığı hocayla bir anda bu tempoyu yakalaması, yani “dereyi geçerken at değiştirmemeyi tercih etmesi” önemli bir örnek. Braunschweig her ne kadar ligin gidici takımı olduğunu çoktan kanıtlasa da, Stuttgart’ın 0-4’lük galibiyeti çok uzun süredir yaşanmayan bir skordu. Kaleci Kirschbaum da kurtardığı toplarla bu skorun gol yemeden yakalanmasının en önemli sebeplerindendi,

Yazının Devamı

Pep oraya, Pep buraya

24 Eylül 2013

6. HAFTA

Bundan iki hafta önce Bayern Münih kendi sahasında Hannover'i ikinci yarıda bulduğu gollerle 2-0 yendi. Maç sonunda futbolcuların çoğu "zorlandık, ama önemli olan 3 puan" mealinde klişe demeçler vermekle meşguldü. Ancak Bayern cephesinde bir adam futbolculara hiç katılmıyor, hatta o öfkeyle basına yanlış bir şeyler söylememek için kendini sakinleştirmeye çalışıyordu.

Sinirden kıpkırmızı kesilmiş bu adam, bugünün Bayern sportif direktörü, 80 ve öncesi nesil için Alman futbolunun efsane isimlerinden Matthias Sammer'den başkası değildi. Aşağıdaki metin Sammer'in o maçtan sonra verdiği demecin naçizane çevirisidir:

"Bazen çok uyuşuk, arzudan uzak ve rutin bir futbol oynuyoruz. Hocamız takıma hep söylüyordu. Ben de bazı futbolcularla bizzat kendim konuştum. Ama artık herkesin önünde söylemenin zamanı geldi. Hırstan uzağız. Koşuyoruz, ama bu tek başına yeterli değil. Arzu ve hırs da futbolun ana bileşenleri arasında. Bunu da biraz düşünmemiz lazım.

Son 14 ayda 5 kupa kazandık. Franck Avrupa'da yılın futbolcusu oldu ve belki dünyanın en iyi futbolcusu seçilecek. Her şey göz kamaştırıcı ve bu benim hiç hoşuma gitmiyor. Bütün bu başarılardan sonra tekrar işin başındayız. Artık bu

Yazının Devamı

Lucescu'nun kartları

17 Eylül 2013

5. HAFTA

Geride bıraktığımız Haziran ayı Shakhtar Donetsk'in önemli isimlerinden Henrikh Mkhitaryan'ın Liverpool'a transfer olacağı dedikodularının ayyuka çıktığı bir dönemdi. O dönemde bu kaliteli ismi kaybetmek istemeyen Mircea Lucescu, üstü kapalı bir şekilde Liverpool'u hedef alan mantıklı argümanlarla Mkhitaryan'ı bu transferden vazgeçirmek istedi. Öncelikle "farklı bir sistem ve oyun yapısı içinde yeteneklerinin kaybolabileceğinin altını çizdi ve yine de gitmek istiyorsa en üst seviyedeki Bayern, Barcelona, Real Madrid gibi kulüplere imza atması gerektiğini söyledi. Zira ona göre Shakhtar bu takımlardan dışındaki her takıma kafa tutabilecek güçteydi.

Henrikh bugün Dortmund forması giyiyor. Enteresan bir şekilde Lucescu'nun dediğine benzer bir hamleyle Bayern'e imza atan Mario Götze yerine. Bu noktada, Lucescu'nun geçen sezon elendiği Dortmund'u en üst düzey klüplerin arasında saymaması gayet doğal. Zira, saha dışında Dortmund belki de asla; bir Real Madrid, Barcelona, hatta Bayern Münih olamayacak. Ancak, Lucescu kendi içinde mantıklı olan argümanlarını Mkhitaryan'ın önüne koyarken, belki de planlamadığı tek kısım "farklı sistem ve oyun anlayışında yeteneklerin

Yazının Devamı

Alman Potuk

3 Eylül 2013

3.HAFTA

3 büyüklerden biriyle adı uzun süre anıldıktan sonra, bir diğerine imza atan futbolcuları sayın desek aklınıza ilk kimler gelir? Tarık Daşgün? Okan Koç? Mehmet Topuz? Miroslav Stoch? Alper Potuk? Peki bu tarz transferler sadece Türkiye'de yaşanır diye mi düşünüyorsunuz? O zaman, gelin size Kevin Prince Boateng'in Almanya’ya dönüş hikâyesini anlatalım.

Milan'da hatırı sayılır bir süre futbol oynamış ve adı bir ara Galatasaray'la da anılan Boateng'in kim olduğu, Avrupa futbolunu biraz takip eden her futbolseverin malumudur. Ancak, Almanlar'ın gözünden bakıldığında farklı bir adamdır Boateng. Ya da Milan'lı Boateng'den başka şeyler de gelir akla.

Öncelikle Bayern'li Jerome Boateng'in kardeşidir. Berlin gettolarından çıkan 2 kardeş Avrupa futbolunda isim yapmaktayken, abileri George Boateng onları bir süre hapishaneden izlemiştir.

Özellikle Prince, değiştirdiği takım sayısıyla ve futbolunun yanında hırçınlıklarıyla da manşetlerde yer bulmuştur. Kardeşinden farklı olarak Alman milli takımı yerine Gana'yı seçse de, 2010 FA Cup finalinde Portsmouth forması altında Chelsea'li Ballack'ı ciddi şekilde sakatlayarak dünya kupasını kaçmasına sebep olunca, Alman milli

Yazının Devamı

Kırmızı

27 Ağustos 2013

3. HAFTA

Miroslav Stoch, geçtiğimiz hafta PAOK formasıyla Schalke deplasmanında skoru 1-1’e taşıyana golü atarken, Fenerbahçe taraftarını da takımlarının transfer politikasını sorgulamaya iten isim olmuştu. Stoch’un o golü İstanbul’dan böyle görünürken; Gelsenkirchen’den bakıldığında, geçen sezondan beri bir türlü tam olarak dağılmayan kara bulutların, bir süre daha Veltins Arena üzerinde dolaşacağını işaret ediyordu.

Zira 3. hafta itibariyle Schalke sezona öyle şanssız bir giriş yaptı ki, en arabesk Türk filmi senaryolarına dahi taş çıkartacak bir durum söz konusu.

İlk hafta sezon başının formsuz takımlarından Hamburg’la içerde 3-3 kaldılar. Ertesi hafta işler biraz daha kötüleşti: Wolfsburg deplasmanında maçı “4-0”, Huntelaar’ı da “4 hafta” kaybettiler.

Geçtiğimiz Cumartesi ise Hannover deplasmanında daha 14. dakikada kaptan Höwedes gole giden rakibi çelmeyle durdurunca doğrudan kırmızıyla oyundan atıldı. Devamında verilen penaltıyla 1-0 geriye düştürler ve maçı da 2-1 kaybettiler.

Bütün bunlar yetmezmiş gibi, 85’te Christain Fuchs da ikinci sarıdan oyundan atıldı ve haftaya zor Leverkusen deplasmanına çok eksik bir kadroyla gidiyor olacaklar.

Özetle Schalke

Yazının Devamı