Mükemmel F.Bahçe

23 Ocak 2010

Ligin ikinci devresine ve ağır hava şartlarına rağmen mükemmel bir fizik gücü ve kazanma hırslarının doruk noktasında ve kıyasıya yarışmaktaydı Fenerbahçe, Denizli ile...
Daum’un cezalı ve sakatlar dışındaki isimlerden sahaya sürdüğü 11 ve çift santrforla oynama değişimi çok da mantıklı ve geçmişten pek farklı bir olumlu tablo yaratıyordu ağır sahanın inanılmaz zor koşulları geceye hakim olsa da...
Sağda Bekir’in, Gökhan’ı aratmayan çabukluğu, defansif dönüşleri ve kanat bindirmeleri, göbekte hem Lugano hem de Bilica’nın göz alıcı top kesişleri, tek topları emniyetle kullanmaları ve de yan toplarda rakip kalede yarattıkları tehlikeler hem sarı-lacivertli ekibin artıları olarak göz dolduruyor hem de Denizli defansının yavaş yavaş yorulmasını sağlayıp oyundan düşme emarelerini gündeme getiriyordu. Hele Santos’un sol kulvardaki bilinen özelliklerinin üstüne çıkması bölgeyi sahiplenmesindeki müthiş başarılı tablosu Fenerbahçe’nin dünkü olağanüstü oyununda yarışmaya vitrin yaratıyordu sanki...
Evet, Denizlispor’da şampiyon unvanlı rakibi karşısında ezilmeden oynuyor, hatta yaptığı kontra çıkışlarla da hayli dikkat topluyordu tribünlerden ve ekranlardan... Ancak sarı-lacivertli

Yazının Devamı

Gol ve futbol şöleni

19 Ocak 2010

Antalya ve Fenerbahçe gruptaki ince hesaplara fazla girmeden gerçekten gol ziyafeti ve futbolun içindeki estetik düşüncelerden mükemmel organizasyonlar sunmaktaydılar seyredenlere...
Gerçi, Antalya da kazanıp Fenerbahçe’nin arkasından ikinci ekip olarak kupaya devam etmek adına bayağı ağırlık koyuyordu yarışmaya...
Hele Yalçın’ın şık kafa golü de tam zamanında gelince oyuna hem denge geliyor hem de Antalya’nın kazanma umutları biranda ayaklanıp renkleniyordu kendi evinde...
Ancak puan yarışması stresi olmayan bu maçta Fenerbahçe’nin paslaşma yüzdeleri de hızlı ve çok sivri atak çıkışlarını gündeme getiriyor ve iki takımın karşılıklı futbol sunuşları tribünleri gerçekten mutlu ediyordu.
Dos Santos dün maçın en mükemmel ismiydi Antalya’da... Alex’in kaptanlık ve gol yaratma konusundaki özeni artık herkesce bilinmekte... Bunlara Emre, Gökhan Gönül, Selçuk gibi isimler de “çabuk düşünüp çabuk oynama maharetlerini” kesintisiz bir akım içerisinde çimene yaydıkça futbol oyunu gerçekten kendine özgü bir anlam kazanıyordu dün gece...
İşte böylesine olumlu duyguların paylaşıldığı bir ilk 45 dakika zevkle yaşanıyordu Antalya’da...
* * *

Yazının Devamı

Kaptan

11 Ocak 2010

Futbolu özlemişliğin gözlere hakim olduğu hayat dolu bir kupa mücadelesi vardı Eskişehir’de.
Devre arası hazırlıklarının en hızlı temposunun yaşandığı şu günlerde Fenerbahçe de, Eskişehirspor da kıvamında bir devre arası çalışması geçirdiklerini her halleriyle müjdeliyorlardı sanki sevenlerine. Eskişehirspor orta alanda Alex - Cristian - Emre - Topuz ve Özer gibi top cambazlarına pas yaratma bölgeleri bırakırsa, canının çok yanacağının bilincindeydi hani. Sarı-lacivertlilere, orta sahada ani pres bindirmeleri, hazırlık toplarına daha düşünce anında fiziki müdahale hamleleriyle tavır koymaları, Es Esler’in ve Rıza Çalımbay’ın bu oyuna akılcı bir taktikle girdiklerinin net görüntüleriydi doğrusu...
Evet uzun bir sakatlık sonrası tekrar formasına kavuşan Deivid sağ, sol kanat demeden tüm boş alanlara deparlıyor, uzun paslardan kapacağı toplarla gol yaratmanın en müsait anlarını çok da hassas bir şekilde kovalıyordu. Özer - Cristian - Emre ve Alex’e nefes alma şansı bile vermiyordu neredeyse Es-Es’in defans elemanları ve özellikle de orta alan nöbetçileri.
Tabii Burak başta olmak üzere Doğa ve diğer hücum oyuncularının Fenerbahçe’yi durdurduktan sonra özellikle de ilk yarıda

Yazının Devamı

Öksüz seneler!

24 Aralık 2009

Fenerbahçe - Altay kupa oyununu seyrederken insan, sahadaki yarışma kadar Altay klasiğinin hatıraları içinde düşünce tüneline kapılıp “İzmir’imiz futbol olarak neden birinci ligde olabilme rütbelerinden uzaklarda yaşıyor?” hüzünlerine dalıp gidiyor...
Fenerbahçe, bilinen özellikli yedekleriyle donanımlı bir ekip anlayışıyla oynuyordu Altay’la... Orta alandaki top kapma kapışmalarından genellikle sarı-lacivertli ekip galip çıkıyor, başta Özer Hurmacı olmak üzere Mehmet Topuz - Cristian - Santos - Semih - Deniz ve Bekir gibi usta ayaklarda kalan toplar süratle Altay kalesine doğru gol yaratma pasları olarak yönleniryordu...
Bu oyun bir kupa maçıydı. Fenerbahçe’nin Türkiye Kupası yarışmalarında lider olmak konusunda çeyrek asrın üstünde bir “kazanma rötarı” vardı. Sarı-lacivertli camia bu “öksüz geçen seneler” adına üzüntülü zamanlar yaşıyordu işin doğrusu... İşte, Fenerbahçeli futbolcular bu sene bu meseleyi bir onur konusu haline getirirlerse o zaman gruptan sıyrılıp çıkmak ve finallere ulaşıp bu nasırlaşmış hasreti bitirmek başarısı doğabilir sarı-lacivertli forma ve camiası için...
Ayrıca TRT’nin ve Ziraat Bankamı’zın bu kupaya sponsor olmaları da Türkiye Kupası’nı bir anda

Yazının Devamı

Fenerbahçe rüzgârı...

21 Aralık 2009

Trabzon’daki anlamlı maçta kıyasıya yarışan iki büyük takım, şan ve şöhretlerine çok da uygun kalitede geçen bir 90 dakika yaşamaktaydılar.
Evet, Fenerbahçe ilk 11’ini çabuk düşünüp, çabuk oynayan isimlerle donatmıştı... Tek top ve topsuz oynama gereklerini dikkatle, itinayla yerine getiren bir orta alan zenginliğine önem vermişti bay Daum. Cristian - Mehmet Topuz - Emre - Özer gibi teknik kapasiteleri yüksek oyuncular bir araya gelince oynanan futbolun zevki de doğal olarak üst seviyelere çıkıyor...
Bu orta alan gerçeğine bir de Andre Santos’un sol kanatta, Gökhan Gönül’ün ise sağ kulvardaki top kullanma maharetiyle ileride Alex’in bilinen top cambazlıkları eklenince işte o zaman ortaya devamlı pas yapan, gol pozisyonları üretmek adına sayısız fırsatlar yaratan bir takım ahengi çıkıyor doğal olarak. Tabii Trabzonspor’un da Şenol Güneş’le yenilenen oyun formatı, doğru isimleri doğru yerlerde oynatma akılcılığı ve de 90 dakika itinayla korunan oyun disiplini de ilave olunca sahneye ideal bir Trabzonspor gerçeği çıkıyor.
Tüm hatların sahadaki görev yerlerinde bölgelerini kaybetmeden oynamaları bile bordo-mavili takıma farklı ve çok olumlu bir hava getiriyordu dün gece. Ayrıca

Yazının Devamı

Avrupa Ligi’ne devam

18 Aralık 2009

Fenerbahçe grubunda lider olmanın huzur ve keyfiyle oynamaktaydı rakibi Sheriff önünde...
Bekir-Deniz, kalede Volkan Babacan ve Uğur Boral’ı ilk tertipte sahaya sürüp o formaların asları Gökhan-Mehmet Topal-Volkan Demirel’i kenara alan Daum’un aklı “çok da doğru olarak” Trabzon derbisine takılıydı anlaşılan... Bir de ileride Semih-Güiza ikilisini uç adamlar olarak oynatmanın da hiç bir zorluğu olamayacağı bir geceydi Daum için...
Uğur Boral’ın stattaki buz gibi havayı ısıtan müthiş vuruşuyla gelen golün asist ustası kimdi, Semih değil mi? Yani Semih’in orta alanda da çok uğraş verdiği, pas alış - verişlerinde çeşitli ustalıklar sergilediği hakikati bizlere çok hoş geldi de acaba Daum hoca Güiza beceriksizliği yanında Semih’in bu çalışkanlık gösterilerine acaba önem verdi mi?
Ülkesine dönen Carlos’un yerine gerçek bölgesi ve formasına kavuşan Andre Santos’un dün geceki göz alıcı temposu ve rahatlığı sarı-lacivertli kadroda önemli bir bilmecenin çözülmesi gibi huzur verici bir hava yaratmaktaydı.
Ayrıca Gökhan Gönül’ün kanadında forma giyen Bekir’in ilk yarıdaki teklemeleri yanında ikinci 45’te havaya girip defansif ve ofansif olgulara kolayca ayak uydurması da hem ilginç hem de

Yazının Devamı

F.Bahçe zar zor

13 Aralık 2009

Fenerbahçe’nin son haftalarda yaşadığı stres ve korku dolu haftalar dün geceki Ankaragücü oyununda da gündemini korumaktaydı.
Koca bir sezona hazırlanmış Fenerbahçe’nin lige başarılı sonuçlarla gelip sekiz hafta üst üste kazanması iyi de sonrasındaki haftalarda düşüşe geçip yerlere serilmesi aslında çok hazin bir durum...
Sarı-lacivertli kadronun tüm hatlarını sarıp sarmalamış olan “dağınıklık ve paslaşma kaosu” gerçekten tedavisi uzun sürecek bir hastalığı anlatıyordu sanki bizlere... Ankaragücü’nün oyun alanında kurduğu kazanma planı Fenerbahçe’nin oyun kurucularını erkenden presleme ve kazandıkları topları da en yakınlarındaki renkdaşlarına aktarmaktı. Öyle de yaptılar Ankaragücülüler... Hiç gösterişe girmeden Alex-Cristian-Özer-Mehmet Topuz ve Selçuk gibi isimleri çok zaman başarıyla kilitlediler. Ve sarı-lacivertli takımın kolunu-kanadını oynatamaz hale getirdiler. Defansta Lugano’nun ilk goldeki kademe yanlışı, Bilica’nın başıbozuk öne çıkışları, geriye dönüşteki rötar hataları Daum tarafından iyice izlendi mi dersiniz? Roberto Carlos sol kanatta takımını kurtarmaktan çok “şu sıkıntı dolu haftalar bitse de memlekete dönsem” angaryacılığını sergiliyordu sanki boş

Yazının Devamı

Sesli düşünceler

11 Aralık 2009

Futbol dünyamız kendine özgü polemiklerle uğraşıp, lig haftalarının bilinen demeç çarpıklıklarını manşetlere taşırken, “Milli Takım’ın başına yerli mi, yabancı mı” konusu gerektiği kadar tartışılmıyor sanırız.
Fatih Terim’den sonra doğan boşluğa bir yabancı teknik adam yakıştırmak daha düşünce kavramında yanılgının başlangıcıdır bizce... Bu davaya, yani yerli hocalarımız konusuna uzun yıllarını harcamış biri olarak, Futbol Federasyonu’nun, futbolun geleceğini bir yabancıya bağlama düşünce ve çalışmalarını esefle karşılıyorum... Puppo Sandro isimli sempatik bir İtalyan, Türk Milli Takımı’nın başında bu işlere bakarken, ay-yıldızlılar büyük bir handikapın içine düşmek üzereydi o eskimiş yıllarda.

Neden yabancı?
Arkasından gelen devrede milli forma kendine yeterli bir yerli hoca bulamamış ve 5 yıl süreyle Libya dahil her rakibine yenilerek ve tek golü dahi sahiplenemeden futbol tarihimizin en fukara grafiğine sürüklenmişti. İşte o devrelerde komutanlar bizi işbaşına getirdiler de rahmetli Sabahattin Ermanların, Sahir Gürkanların sonraları Kemal Ulusu ve Yılmaz Tokatlı paşaların da gösterdiği hassasiyetlerle Coşkun Özarı başta olmak üzere Candan Tarhan, Metin Türel, Gündüz Tekin

Yazının Devamı