Erdoğan Şenay

Erdoğan Şenay

esenay@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Son üç maçta oynadığı bütün rakiplere yenilen Fenerbahçe, dün gece Bursaspor önünde de üç puanı kazanmasına rağmen öyle pek parlak bir lig oyununun gösterileri içinde değildi.
Bursaspor; oyuna mükemmel bir saha yaygınlığı kurarak başlamış, dar alanlarda yarattığı kısa, fakat keskin paslarla oyunu çok çabuk kanatlara yığıyor ve tribünlerde Fenerbahçe’nin ayaklanmasını bekleyen bizler, Yeşil - Beyazlılar’ın oyun düzenindeki toplu savunma - toplu çıkış gösterilerini seyrediyorduk... Fenerbahçe’den çok şeyler beklerken, Moshoeu’nun golüne kadar gelip, dayanan Bursaspor’un ağırlığını izliyorduk Kadıköy’de.
Golden sonra Denizli, dörtlü defanstan vazgeçip, Mirkoviç ve Mustafa Doğan’ı Rüştü’nün önünde nöbetçi olarak kullanıyor; Johnson, Ali Güneş gibi isimleri de hem Bursaspor’un orta alan harekatlarını preslemek, hem de kanatlardan ani kontrataklara "dur" demek için bu bölgedeki adam sayısını çoğaltıyordu. Bu düzeltmeden sonra top hakimiyeti de Fenerbahçe’ye geçiyordu bir zaman için olsa da... Hakan Bayraktar, Abdullah, Yusuf, Ali Akdeniz, Serhat büyük gayretlerle oyuna asılıyorlar, Ali Güneş’in sağ kanattaki çabaları ise Fenerbahçe’nin oyun temposu ve teknik kapasitelerine hiç de uyum sağlayamıyordu geçmiş haftalarda da olduğu gibi...
Andersson’un, Fenerbahçe’de geçmiş haftalardan beri devam eden dramatik futbolunun dün geceki Bursaspor bölümünde sempatik yönleri gündemdeydi. Hem atılan gollere asistlik yapması, hem de son golde vurduğu kafayla makus talihini kırması Andersson hikayesini biraz sempatik hale getirmişti Fenerbahçe formasında... Serhat’ın fuleli çıkışları, sağ ve sol kanattan çabuk ve içtenlik dolu hücum bindirmeleri Sarı - Lacivertliler’in gol şanslarını artırıyor, ancak ani ataklarda ters kulvarlara çabuk adamların çıkamayışı yüzünden Fenerbahçe birçok gol şansını da "heba" ediyordu göz göre göre maalesef...
İkinci yarıda da komple futbol adına sahayı ısıtmaya devam eden taraf Bursaspor olsa da, Fenerbahçe, Andersson’un golüyle sayıyı üçlemesini beceriyor ve korkulu bir rüya gecesinden üç puanla çıkarak, Şeker Bayramı’nın arife gününe doğru yürüyordu.