Erol Yaraş

Erol Yaraş

ege@mil­li­yet.com.tr

Tüm Yazıları


Önce, yönverenleri yazıp yazmamayı çok düşündüm. Bana göre, “İzmir’e Yön Verenler” adı altında plaket ve sertifika alanlara yalnız ben mi itiraz ediyorum diye de çok düşündüm.
Sonra gördüm ki bu konuda yalnız değilim, birçok İzmir sevdalısı da benimle hemfikir. Onların da bu seçime itirazları oldukça fazlaydı....
Onlar da, sahneye çıkıp, plaketini sertifikasını alıp poz verenlerin birçoğunun bu ödülü hak etmediklerini düşünüyorlardı. Dün Feyzi Hepşenkal da farklı bir bakış açısıyla bu konuyu gündeme getirdi.
Ödülü hak edenler yok muydu?
Elbette birçoğunun bu ödül hakkıydı.
Benim itirazım gerçekten ödüllendirilmesi gereken birçok ismin veya kurumun unutulmuş olmasıydı.
İsim mi istiyorsunuz Capital ve Ekonomist yöneticileri hemen vereyim;
İzmir’e çok güzel bir üniversite kazandıran, inşaat ve otomotiv gibi alanlarda başarılı yatırımları olan
Abdullah Kavuk niye yoktu?
Folkart projeleriyle İzmir’in çehresini değiştiren, İzmir’de gerçekleştirdiği sosyal sorumluluk projeleri ve sponsorluk destekleriyle İzmir’in son 5 yılına damgasını vuran Mesut Sancak unutulacak bir isim miydi?
Son 27 yılda İzmir’e 1.5 milyar dolarlık katkı sağlayan ve mali destek arayan bir çok hayırsever kurumun en büyük destekçisi, yıllardır kentsel dönüşümün kavgasını veren EGE-KOOP Genel Başkanı Hüseyin Aslan bir sertifikayı bile hak etmiyor muydu?
Vergiyse vergi, sosyal sorumluluksa sosyal sorumluluk projelerinin yanı sıra İzmir’e 500 milyon dolara yakın yatırım yapan İDÇ Grubu niye orada yoktu?
Bu isimleri daha da çoğaltabilirim. Bir İzmirli olarak artık “çayın taşıyla çayın kuşunu vuranların” bu şehre “yön verebileceklerine” inanmıyorum. İnanmadığım gibide ödüllendirilip başköşeye oturtulmalarını kabullenemiyorum.
İzmir’de bir devir çoktan kapanmıştır.
Bunu hazmedemeyip kabullenemeyen bazı uzantılar, istedikleri kadar dirensinler, artık devletten aldıkları bedava araziler üzerine iş yapıp daha sonra bunları yüksek paralara satma devri bitmiştir.
Geçen gün Abdullah Kavuk kendisi ile yapılan bir söyleşide, bu tipleri çok güzel tarif etmiş.
Bakın bu 100 kişiyi gerçek yatırımcı işadamı nasıl anlatıyor:
“Bizim Malatya’da da, Malatya Gelişim Grubu diye bir şirketimiz var. Orada yapılan işle ilgili babamın bir rüyasıydı. İşte alışveriş merkezine, otele kentin ihtiyacı var diye...Bizi de zoraki götürdü oraya ortak etti. Şimdi bakıyorum. Bir tane okul yapıp devlete teslim etti, bir tane fakülte yaptı üniversiteye teslim etti, kar da aramıyorlar insanlar. İzmir’de böyle bir şey yapabilir misiniz? Kamu kaynağı ile kurulan KİPA’nın paralarını alıp ceplerine koymadılar mı hepsi? Götürsün dağıtsınlar bakalım, verebiliyorlar mı? Bak, buna dikkat et, kamu kaynağıyla! Kamunun yerini kullandılar, parayı aldılar, Çünkü niye?
Açık açık söylüyorum. KİPA satıldı, neyle kuruldu? Üniversitenin arazisiyle kuruldu. Kim faydalandı? 100 kişi faydalandı. Yapsınlar İzmir’e bir şey, ne yaptılar? Ne yaptılar? Gelsinler çıksınlar ortaya ‘şunu yaptık’ desinler!”
Ağzına sağlık Abdullah Kavuk, benim itirazlarımı bundan güzel anlatamazdın.

Haberin Devamı

İTO da yakında patlar

Haberin Devamı

Son haftalarda İzmir Ticaret Odası oldukça hareketli günler geçiriyor. Tartışmaların boyutları TOBB koridorlarında dolaşıyor.
Ekrem Demirtaş, dört yönetim kurulu üyesini bir de Brütüs olmakla eş değer görünce ”Baş Brütüs” olabileceğini düşündüğüm Necmi Çalışkan’ı aradım ve sordum...
“Brütüs sen misin?” diye.
“Kesinlikle kabul etmiyorum” ama “Brütüs varsa Sezar ve Kleopatra kim?” diye o da bana sordu.
Çalışkan’la telefonda uzun ve özel bir sohbet yaptık. Belgeler olmadan da zor konuşulacak konulara girdik.
Çalışkan’ın anlattıklarını yazamıyorum ama son cümlelerini sizlerle paylaşayım;
“Ben üyelerimizden topladığımız paraları kimseye çarçur ettirmem. Kişisel ranta dayalı olaylara hayır derim. İlkelerime aykırı olaylar olmuştur. Yollar ayrılmıştır. Koku dışarıya çıkmaya başladı. ”
Konuşmadan anladığım şu, biz İTO ve ona bağlı kurumlarla ilgili bugünlerde fragman seyrediyoruz esas film yolda.