Saatlerin geriye alınması, kışın geldiğinin işaretidir. Bu yıl kasım denince akla ilk gelen kışsa, ikincisi de herkesin hasretle beklediği uzun bayram tatili
Bayramda İstanbul’un nasıl olacağını merak ediyorum doğrusu. Kiminle konuşsam bir yerlere gidiyor. Şehrin şık semtlerindeki kafelerde, restoranlarda yapılan muhabbetlere kulak misafiri oluyorum. Allahın imkanı bol sevgili kulları uzun tatilden yararlanıp Amerika’ya gitmeyi aklına koymuş! Uçak biletleri, ucuz olsun diye 7-8 ay evvelinden alınmış. Yolunuz açık olsun! Burada kalanları sakin, trafiksiz, bu nefis şehrin tadını çıkaracakları bir hafta bekliyor olacak.
Bayrama çeyrek kalaİstanbul, kasımın ilk hafta sonunu da boş geçmiyor. Daha önce yazdığım, 7 Kasım’da Fest Turizm’in bir İznik gezisi var, mesela... Bir de aynı tarihte yapılacak bir müzayede İstanbul’u sevmek için yeni nedenler, küçük hatırlatmalar yapıyor olacak. Point Hotel Barbaros’ta yapılacak mezat, Denizler Kitabevi’nin bir organizasyonu. Hani Galatasaray’dan Tünel’e doğru giderken Rus Konsolosluğu’nu geçince, solda vitrini şahane gravürlerle, haritalarla süslü olan dükkan. Bir ara kapanacağı dedikodusu çıkmıştı da Beyoğluseverleri almıştı bir hüzün. Neyse,
Buyrun burdan yakın! Bir yandan filmin en can alıcı sahnesinde kahraman sigara içiyor diye ekranı çiçeğe boğanlar! Bir yandan da içki ve uyuşturucu ve belaya olan düşkünlüğü herkesçe bilinen bir yıldızı gençlere yönelik bir markanın yüzü yapanlar!
Kate Moss uyuşturucu kullanırken fotoğrafı yayımlandığında Chanel parfümleriyle olan kontratını kaybetti. Ama moda dünyası Moss’u dışlamak bir yana ona arka çıktı ve kendisi her zamankinden daha çok para kazanmaya başladı. Her gün tabloidleri maceralarıyla süsleyen bir figür olmaya devam etmesine rağmen...
Şimdi benzer bir vaka, ilki bu kış olmak üzere dört sezon boyunca cool İngiliz markası Fred Perry’nin yüzünün Amy Winehouse olmasıyla yaşanıyor. Rakibi Lacoste’a nazaran daha genç bir kitleyi heyecanlandıran bir marka, Fred Perry. Yeni kampanyasında bayıldığımız bir arıza olan Amy Winehouse ile çalışmışlar. Ahlak bekçisi gibi konuşuyor olmayalım ama Amy Winehouse’un gençlere ‘model’ olarak sunulacak tek bir özelliği yok, Allah için. O acayip renkteki sesini muhteşem kullanabiliyor olmanın dışında...
Aslında bu durum hoşuma gidiyor, Fred Perry’yi de konvansiyonel düşünmeyip radikal olabildiği için takdir ediyorum. Ünlülerin
Kışın en popüler etkinliği sinemaya gitmek ve patlamış mısır yemek olanlar, bu servis sizin için
iPhone telefonla yapılabilenler herhalde benim gibi teknolojiden ödü kopanları ekstra şaşırtıyordur. Misal, en yakın otoparkı size bildiriyor, en yakın sinemada kaçta hangi film varsa onun haberini geçiyor, sonra en yakında bilmem ne üyesi kim varsa arkadaş ediniyormuşsun. Mesela bahsettiğim seans ve film bilgisi, sinemalar.com sitesinin bir hizmetiymiş. Kışın en popüler etkinliği sinemaya gitmek ve patlamış mısır yemek olanlar, bu siteyi ve servisi aklında tutsun...
Sinema demişken...Geçen gün hoş bir haber aldım, Maçka’daki G-Mall sineması salonlarında bir sinematek projesi varmış. Filmekimi biletleri için yeterince atik davranamayan, bu yüzden açıkta kalan pek çok talipliden biri olduğum için yıl boyunca ödüllü, festival filmlerini izleyebileceğim bir salon fikrine bayıldım. Mars Entertainment ekibinin çalışmalarını uzaktan ilgiyle takip ediyorum. G-Mall’da Dot Tiyatro’va verdikleri destek bilmem ne kadar algılanıyor? Yine de şiddetli salon sıkıntısı çeken tiyatrocular ve sadık izleyicilerden hayır duası aldıklarını tahmin edebiliyorum! Sinematek projesiyle takdir
Disiplinli bir yoga öğrencisi olmaktan hocalığa meyledenlerin dikkatine! Dünyanın en önemli hocalarından biri ders vermeye İstanbul’a geliyor
Kalamış’ta semtin nezihliğine, sakinliğine yakışır bir noktada Yoga Rooms adlı bir yoga merkezi var. Kısa zamanda adını duyurdu, zaten kendini büyük cümlelerle tarif eden bir stüdyo değil. Çevre halkı da mekanın bu sakin yaklaşımını sevdi belli ki...
Mekan sessiz sakin ilerliyor diyorum ama boyundan büyük görünen işlere de kalkışıyor bir yandan... Stüdyonun ortakları aktif iş hayatları gereği vızır vızır dünyayı dolaşırken yogaya dair her gelişmeyi istisnasız takip ediyorlar. Hayallerinden biri de Amerika’nın ünlü yoga okulu Yogaworks’ün hocalarını buraya eğitim vermek için getirtmekmiş. Okulun star hocası Jenny Arthur, 1990 yılından bu yana öğrenci yetiştiren, meşhur bir hocaymış. Öyle her davete olur demeyen Arthur, Kalamış’taki Yoga Rooms’un daha yolun başında bir stüdyo olmasına rağmen misafir ettiği uluslararası isimlerden pek etkilenmiş. Şimdi de 200 saatlik programla temel hocalık eğitimi vermeye İstanbul’a geliyormuş.
‘Niyeti ciddi’ yoga dostlarına buradan duyururum.
www.yogarooms.com.tr
Güneşli bir pazarın ardından sabah işe giderken elinize ilk geçirdiğiniz siyah hırka-gri pantolonu bu seferlik pas geçin!
Hafta başı... Güneşli, keyifli bir pazarın ardından sabah erken kalkıp işe gitmek bazen zor gelir. Üstüne bilumum sorumluluklar, yapılacak işler, daha iyi yapılması gerekenlerin stresi de eklenince düşündüğünüz en son şey, muhtemelen güne iddialı, şık bir başlangıç yapmak olacaktır. Eliniz gardıroptaki kötü ve durağan günlerin dostu griye, siyaha, kahverengiye uzanır hemen. Göze batmayan, derli toplu bir kombinden ötesini denemeye takatiniz yoktur.
Geçenlerde, ünlü Amerikalı tasarımcı Bill Blass’tan bir cümle okudum, pek hoşuma gitti. “Şüpheniz varsa kırmızıyı seçin” demiş tasarımcı. Herhalde böyle bir durumda çoğu kadının en son aklına gelen renk, kırmızı olacaktır. Ama biraz düşününce, neden olmasın? Hep renklerin insanların üstündeki dönüştürücü etkisinden söz edilmez mi? Kırmızının insanı daha dişi hissettirdiğine de itirazımız yok. Bir an evvel büyümeyi isteyen kızların kırmızı takıntısında bu hissiyatın etkisi yok mudur?
Tüm bu derinlikli(!) düşünceler bir yana, işiniz kırmızı elbise, ayakkabı giymeye müsait değilse, en azından kırmızı bir oje
Geçenlerde, olaylı Tophane hattındaki sergileri ve Beyoğlu galerilerini gezeyim dedim, yarım gün yetmedi! Tophane’den Tünel’e geldiğimde merdivenlerin dibinde başka bir kalabalık daha fark ettim. Bilsar’ın merkez binasının altında yeni açılan Bilsart’ın trafiğiymiş meğer!
Bilsar’ın sahibi Selman Bilal, birikimini ve enerjisini sadece tekstil işine vermeyi reddetmiş bir işadamı. Alt kattaki Bilstore Tünel mağazasını değerlendiriş biçimi de Bilal’in bu yaklaşımının sağlamasını yapıyor.
Öncelikle butik kısmından bahsedeyim: Mekanda Bilstore mağazalarına özgü konsept butik önerisi tekrarlanarak sunulmuş. Burada da cool markaların kıyafetleri, enteresan endüstriyel tasarımlar ve nefis kitaplar var. (Francis Bacon kitabında gözüm kaldı mesela.) Aynı alanın bir köşesinde adı Bilsart olan farklı bir projenin doğumu da gerçekleşmiş. Burayı markanın diğer mağazalarından farklılaştıran da işte burası!
Burada Türk, yabancı sanatçı ve tasarımcılarla belli aralıklarla özel projeler gerçekleştireceklermiş. Öncelikleri sanatçının/tasarımcının dinamik, eğlenceli, taze ve yeni bir bakış açısına sahip olmasıymış. Yeri geldiğinde sanatçıya bütçe desteği de verilerek bu proje
Her gün bir yeni ismin eklendiği genç tasarımcılar listemin en başında, Zeynep Tosun yer alıyor
Moda haftasıydı alışveriş festivaliydi derken modaya, yeni isimlere gark olup duruyoruz. İnsan bu kıyamete bakınca memleketi güllük gülistanlık, tek derdi ne giyeceği olan insanlarla dolu bir yer zannediyor. Hoş, moda tam da bunun için icat edilmiş diyemez miyiz? Hayatın kasvetini azaltıp bir nebze eğlenmek için... Tabii moda endüstrisinin döndürdüğü koca bir sanayiyi de hafife alıyorum sanmayın!
Ardı ardına ben ve diğer moda yazan arkadaşlarım yeni isimleri duyurmayı görev edinmişiz, duydukça gördükçe aktarmaya da devam edeceğiz. “Bunca ismin arasında kimin yanına bir yıldız koyardın?” diye sorarsanız “Zeynep Tosun” derim.
Alberta Ferretti’nin öğrencisi
Zeynep Tosun, liseden sonra en popüler tasarım okullarından olan New York Parsons’a gitmeyi istermiş. Ancak her Türk gencinin düştüğü girdaba o da düşmüş, tasarım derken işletme okumuş. Kendini toparlaması uzun sürmemiş neyse ki, Milano’daki ünlü tasarım okulu Marangoni eğitimiyle ‘taçtan dönmeyi’ başarmış... Ama bence Tosun’un tasarımcı olarak eğitiminin zirveye vardığı nokta, ünlü İtalyan marka Alberta Ferretti’de staj yaptığı
Sanal alışveriş sitesi Limango’nun raporuna göre, Türkler internet üzerinden en çok ayakkabı, iç giyim ve spor malzemesi almayı seviyor
İnternet üzerinden alışverişin, geleceğin belki de tek alışveriş mecrası olacağı konuşuluyor. Ben alışveriş eylemin, mağazada dokunup bakmayı seven demode insanlardan olmama rağmen gidişatın tamamen değişeceğini de görmezden gelemiyorum. Etrafta kiminle bu konuyu konuşsam herkes ağız birliği etmişçesine Amazon’dan kitap alışverişi yaptığını söylüyor. Peki, o zaman internette dolanan onca kıyafeti, ev eşyalarını, kozmetik malzemelerini kim alıyor?
Bizim en beğenilen, tavsiye edilen alışveriş sitelerimizden biri,
Limango... Ünlü markalardan özel fırsatlar sunuyor, sadece referansla üye kabul ediyorlar. Yaptıkları bir araştırmanın
sonuçları ne zamandır merak ettiğim sorulara cevap oldu. Türkiye’de internet üzerinden kim, ne alıyor sorusunun