Yaşasın, yaz bitti!

7 Eylül 2010

Faktörlü güneş kremi muhabbetlerinden sıkılan, yazın en moda kokteyli sorusuna cevabı olmayan, gürültülü ve pahalı tatil beldelerine gitmeyi zul gören kış insanları! Yaşasın, yaz bitti!

Başlığa inanmaz gözlerle bakmayın. Sayıları hayli az da olsa yazdan sıkılan insanlar var. Ben de onlardan biriyim. Yazın insanın omuzlarına yüklediği deniz-güneş programı yapma zorunluluğundan, bezdiren havasından çok yoruluyorum. Bronz tenle dolaşmak da umrumda değil. Manasız paralar harcatmak üzerine kurulu tatil ‘belde’lerimize gitmeyerek de hiçbir şey kaçırdığımı düşünmüyorum.
“O zaman otur oturduğun yerde” diyeceksiniz. Valla, ben de öyle yapıyorum. Peki, bu yazın tadını hem evden uzaklaşmadan hem de anlamsız harcamalara kalkışmadan nasıl çıkardım? Büyükada’yı ve Sedef Adası’nı keşfederek. Büyükada’da Eddie’de güneşi batırdım, Sedef Adası’nda Club Ada’da koli basili öncesi Marmara Denizi’ni buldum. Çocukluğumu hatırlayıp suyun tadını çıkardım. Daha ne olsun?
Şimdi zaman, benim gibi şehir insanlarının zamanıdır. İstanbul’da sonbahar hem şerbet gibi havasıyla, hem de yaz bezginliğinin ardından gümbür gümbür gündemiyle belli ki harika geçecek. Sarkis sergisi, yaklaşan Kutluğ Ataman

Yazının Devamı

Ne sihirdir ne keramet...

2 Eylül 2010

Size büyük gelen kıyafetlerden uzak durun: Kıyafetlerin üzerinize tam oturduğundan emin olun. Bazen bir beden büyük giyinmenin kusurları örttüğü fikrine hepimiz kapılıyoruz. Kimi moda trendler de kadınlara bunu buyuruyor: ‘Boyfriend’ jean modası gibi... İşin sırrı bedeninize en uygun ölçüyü seçmekte. Aynı şekilde fazla dar kıyafetlerden de sakınmak gerekiyor. Kötü bir seçim örneği olarak skinny jean’leri gösterebilirim. Etrafa bir bakın; göbeği mantar gibi fışkırmış bir sürü kadın göreceksiniz.
V yaka üstler giyin: V yaka tişört ve bluzlar bedenin üst kısmında daha ince bir beden illüzyonu yaratmada çok faydalı.
Üste oturan ceketleri tercih edin: Ceketler hem iş hem de hafta sonu için gardıropta kesin yer bulması gereken parçalar. Bir kere göbeği kamufle etmede kesin çözüm sunuyorlar. Ceket seçiminde dikkat edilmesi gereken birkaç detay var. Öncelikle kruvaze kesim modellerinin ince kadınlara yakıştığını kabul edeceksiniz. Seçiminizi tek düğmeli modellerden yana kullanacaksınız. Düğmesi kapandığında yakası V olan modelleri tercih ederseniz daha uzun boylu görünürsünüz. Sonra ceketin göğüs kısmının oturduğundan emin olmanız gerek. Üst düğmesini kaparken hiç rahatsızlık

Yazının Devamı

Moda haftası da geldi geçti

31 Ağustos 2010

Sıcağı sıcağına gelişmeleri hafta sonu okudunuz. Kısa bir özet: Defileler tıklım tıklımdı, defile girişlerinde inanılmaz bir izdiham vardı. Kendisi de moda haftasında aktif görev alan Ruken Mızraklı olmasa hiçbir yere giremeyecektim. Dergi olsun tasarım olsun; ekmeğini moda sektöründen kazananlar girişlerde sosyeteden, magazin dünyasından hanımların kendilerini itip kakmalarından, yok saymalarından dolayı pek kızgındı.
Herkes aşırı kalabalığın 2010 projesi kurulunun ekstradan dağıttığı davetiyeler yüzünden olduğunu konuşuyordu. İTÜ Taşkışla’nın avlusu İstanbul’un en hoş sürprizlerinden biriydi.

Defilelerden dedikodular
İTKİB ve Elle dergisi sayesinde pek çok ünlüyü, dünya moda basınının artık kendi de star olmuş isimlerini İstanbul’da görebildik. Elle’deki dostlar sayesinde bazılarıyla tanışabildik de... Fotoğrafları bir dönem gazeteleri her gün süsleyen Anna Kournikova’ya baktık, herhangi bir Rus kızından ötesini göremedik. Dünya standartlarında bir defileye en çok benzeyen, Aksu’ninkiydi. Zaten kendisi Londra Moda Haftası için çalıştığı ekibi Türkiye’ye getirmişti. Manken seçimi, mükemmel müzikleri, bir defile olduğunun unutulmadığı koreografisi en az Aksu’nun kırılgan,

Yazının Devamı

BANA KIYAFETiNiN HiKAYESiNi ANLAT!

26 Ağustos 2010

Hollandalı tasarımcı Naomi Maraavi, bir türlü ayrılamadığınız eski giysilerinizden yeni kıyafetler türetiyor, içlerine de hikayelerini işliyor


Bir yanda yeni arzu nesneleri yaratmak için çırpınan devasa bir hazır giyim sektörü, bir yanda el sürdüğü her tasarıma karakter katmak için uğraşan bağımsız tasarımcılar... Moda dünyasının evrimini, bu iki eğilim tanımlayacak gibi görünüyor. Şimdi, büyük markalar her sezon ayakkabı topuğunu dahi yeniden keşfediyor ki, kadınlar bir başka botu, çizmeyi daha almayı istesin. Elindekinin artık ‘tükenmiş’ olduğuna inansın. Öte yandan bu açgözlülüğe Don Kişot misali karşı durmaya çalışan, sesi şimdilik cılız çıksa da ismini duyurmayı başaran isimler var. Naomi Maraavi de onlardan biri.
Doğrusu Naomi’nin hikayesini okuyunca biraz kaçık olduğunu düşünmemek, elde değil. Her şeyden bir şey yaratmaya çalışıyor, çünkü... Ancak onun farkında olmadan bugünün tüketicisinin şehvetle istediği ‘tek ve benzersiz’ olma talebine de cevap verdiğini düşünüyorum. Lüks sektörü de birbirinden acayip buluşlarla, kişiye özel geliştirdiği nüanslarla aynı şeyin peşinde koşmuyor mu? Mesela son zamanlarda her şeyin üstüne adınızın baş harflerini işleme modası,

Yazının Devamı

YAZ BiTMEDEN YAPILACAKLAR LiSTESi

24 Ağustos 2010

Marketler sıra sıra kırtasiye raflarıyla dolmadan evvel yaza özel yaşamanız gereken sekiz keyif...


Yaz, başladığında hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor. Yapacak ne çok şey var deyip heyecanlanıyorsunuz. Başlangıçta motivasyonunuz çok yerinde, bir konserden diğerine koşturup tatil planları yapıyorsunuz. Sonrası sıcaklardan şikayetle geçiyor ve bir bakıyorsunuz eylül olmuş. Okula dönüş temalı her şey size kışın geldiğini hatırlatıyor.
Şimdi resmi olarak yazın bitmesine iki-üç hafta kaldığını farzediyorum ve ‘yazın mutlaka yapılmalı’ listemi sizinle paylaşıyorum. Belki bu listeye bir çizik atmak, gelecek sonbahar depresyonunuzu hafifletebilir.


Yazının Devamı

Yeni bir film yeni bir kadın tipi

19 Ağustos 2010

Her dönem iddialı bir filmin ya da dizinin ortaya çıkışıyla yeni bir kadın tipinden de söz ediliyor. Kadınlar başroldeki bu kadınla kendilerini özdeşleştiriyorar. Onun giydiği markalar, kıyafetleri biraraya getirişi, saçı- makyajı, o dönemin ‘olmak istenen kadın’ modelini de tarif ediyor. ‘Charlie’nin Melekleri’ de böyleydi, bir dönem saç modeliyle kuaförleri epey meşgul etmiş olan Meg Ryan filmleri de.
Elizabeth Hoyt’un çok satan romanından, bizzat başrol oyuncusu Julia Roberts’ın girişimiyle sinemaya uyarlanan ‘Eat Pray Love’, (bizde ‘Ye, Dua Et, Sev’ adıyla çevrildi) belli ki film tarihine yeni bir kadın tipi sunan bir diğer çalışma olarak geçecek. Filmde her daim sıcak ve çekici Julia Roberts ulaşılabilir fiyatlı tasarımlarıyla tanınan J. Crew’un kıyafetleri içinde dolanıyormuş. Roberts’ın nefis dudakları ve hep doğru biçimde gölgelendirilmiş iri gözleri yine rol çalıyormuş. ‘Eat Pray Love’ filminin en konuşulan sahnelerinden biri de, fazla pizza yemekten muzdarip iki kadının soyunma kabininde kıyafetlere sığamayıp kahkahalara boğuldukları sahneymiş.

Yemekle barışmak mı?
Henüz bizde vizyona gimeyen filmin kadınları yemek yemekle barıştıracağı, bu filmin moda duruşunun

Yazının Devamı

2010 YAZINDAN ARTA KALANLAR

17 Ağustos 2010

Bu yazdan geriye bana ne kaldı diye soranlara cevabım birkaç konser, birkaç lokanta olurdu. Konserleri yazdım, sıra lokantalarda


Alıştığım adresler dışında yeni yerler denemekten imtina eder oldum. Keşif koşullarım da giderek sertleşiyor: Bir kere fikrine güvendiğim birinin deneyip onaylaması lazım. Ya da ekipte önceden tanıyıp bildiğim birinin varlığı. Aksi halde paranızın karşılığını alamamaktan, boşa vakit harcamaktan dolayı gerilmek işten değil!
Hafızamda felaket sıcak oluşuyla yer edecek 2010 yazının hayatıma kattığı birkaç gastronomik keşif oldu:
1. Münferit: Ferit Sarper’in geç ve güç bir sürecin ardından açtığı, lakin tek bir atışta mutlu sonu yakaladığı lokantası. Meyhane deyince aklımıza artık Nevizade-Asmalımescit’teki tıkış tıkış, ne yediğinizi anlamadan karnınızı doyurduğunuz; lezzetsiz yemeklerin kötü bir servisle sunulduğu süfli lokantalar gelmiyor! Sarper, klasik meyhane mönüsüne alışılmadık kombinler yaparak geliştirdiği lezzetleriyle Beyoğlu yeme-içme sahnesine yenilik getirmeyi başarıyor. Gece, Yeniçarşı caddesi üstünde sokakta yemek yiyebilmek de herkesin hoşuna gidiyor. Rahmi Koç’tan Ajda Pekkan’a, hayli kozmopolit bir kalabalığı ağırlıyor

Yazının Devamı

Lady Gaga tatile çıksın!

12 Ağustos 2010

Lady Gaga iki yıl boyunca konserlerinin, kliplerinin yanında MTV Müzik Ödülleri’nde, Grammy ödül töreninde, Amerika’nın ünlü şovları Today ve Saturday Night Live’da, hatta Miss Universe güzellik yarışmasında boy göstermiş. Vanity Fair’den Elle’e, Cosmopolitan’a, New York dergisine kadar iddialı yayınların kapaklarında görünmüş. Şarkıcının aylardır devam eden turnesi de taa Nisan 2011’de bitecekmiş. Paparazzilerin her dakika peşinden koşması, neredeyse her gününü görüntülemesi de cabası... Kısaca aşırı dozda Lady Gaga’ya maruz kalma durumumuz sözkonusu...
Onun şarkıları pop türüne özel ‘sabun köpüğü’ klişesinin en iyi örneklerinden. Popüler müziklerin çaldığı neredeyse her yerin ‘play list’inde varlar. Üstüne bir de remiksleri de dönüp duruyor. ‘Poker Face’, ‘Paparazzi’, ‘Alejandro’, ‘Telephone’ gibi şarkılar dillere takılmış olsa da, şarkıcıya bu denli çok haber malzemesi olmuş birine göre hayli az ürettiği eleştirisi getiriliyor.
Müzik basınının ilk günden itibaren büyük destek verdiği isim olan Lady Gaga’ya aynı ‘dostların’ şimdi de farklı bir tavsiyesi var: “Bir dur, Gaga...” diyorlar.
Ne Beyonce ne Christina Aguilera; Madonna’nın tek varisinin Lady Gaga olduğunu belirten

Yazının Devamı