Bir varmış, yine varmış!

İnsan 18 veya 20 veya 25 veya 30 ve hatta 40 yaşında bir işe kalkışır.
Derler ki:
“Dur bakalım, daha çok gençsin!”
Ya da insan 60 veya 70 veya 80 ve hatta 90 yaşında bir işe kalkışır.
Derler ki:
“Dur bakalım, çok yaşlısın!”
Yok mu bunun arası?
Var.
Galiba 50’li yaşlar.
O zaman her şey serbest!
* * *
Oysa her iki durum için de söylenmiş güzel sözler var.
Gençse insan ve önüne set çekiliyorsa “Akıl yaşta değil, başta” diyebilir pekâlâ.
Aksine yaşı dert ediliyorsa, “İnsan hissettiği yaştadır” demeli meydan okurcasına.
Konu “yaş” olunca, mevzu da “yaş” oluyor!
Yani üzerinde fazla durulmaması gerekiyor.
Ne çare.
Bazıları için bu dertle uğraşmak kaçınılmaz hale geliyor.
Misâl.
Deniz Baykal.
Eminim bıktı artık iki de bir aynı muhabbetin mezesi olmaktan.
Nitekim geçenlerde patladı.
“Bugüne kadar kaç kurultay yaşadınız?” diye sorulunca ısrarla, o da şöyle yanıtladı:
“Geçmişe yönelik arşiv çıkarma yaşım henüz gelmedi!!!”
* * *
Birkaç gün önce haberini vermiştim.
Ben onun için böyle bir arşiv çalışması yaptım.
1973 yılında Meclis’e ilk girdiği dönemden, 2007 yılına kadar TBMM albümüne giren fotoğraflarını peş peşe sıraladım.
2011 yılına ait son görüntüyü de ayrıca aldım.
O günden bugüne çok şey değişmiş olabilir ama...
Deniz Baykal’ın hâlâ dinç ve yakışıklı bir adam olduğu gerçeğini yadsıyan biri olamaz asla.