Feyzi Hepşenkal

Feyzi Hepşenkal

feyzihepsenkal@mynet.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Ekranda yine bir “SON DAKİKA” yazısı belirdi. Baktım hemen. Bakan Fatma Şahin demiş ki:
“Kadına şiddet uygulayan erkek elektronik kelepçe ile izlenecek.”
Aklıma gelen ilk şey şu oldu:
“Elektronik kelepçeleri üretenler de, alıp satanlar da Türkiye sayesinde köşeyi dönecek!”
Ne çare.
Tipik bir “Güleriz, ağlanacak halimize” durumu daha işte!
* * *
Kadın olmak her yerde zor mutlaka.
Türkiye’de ise iyice zor.
Aktardığım “SON DAKİKA” gelişmesi yaşanırken, yine bir kadının dramını anlatan bir haber okuyordum aslında.
Bebeği olmadığı için “tüp bebek tedavisi” gören kadının başına gelenleri, hayret ve dehşet içinde anlamaya çalıyordum.
Olay Konya’da yaşanmış.
Kadın 28 yaşındaymış.
Beş aydır tedavi altındaymış.
Rahimde yumurta toplanması için koluna serum takmışlar o gün.
Bayılmış.
Kendine geldikten sonra hastaneden çıkmış.
Bakmış.
Serum takılan kolu şişiyor.
Geri dönmüş telaşla.
Alkolle pansuman yapmışlar.
* * *
Sabahı zor etmiş o gece.
Ağrı, ıstırap içinde gittikçe şişen kolunu izlemiş çaresizlik içinde.
Tüp bebek tedavisi gördüğü özel hastanenin kapısını tekrar çaldığında...
Eyvah.
Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Hastanesi Kalp Damar Servisi’ne gitmesi gerektiği söylenmiş.
Gidiş o gidiş.
Üç kez ameliyat edilmiş orada.
Nafile.
* * *
Oradan Gülhane Askeri Tıp Akademisi’ne sevk edilmiş.
Bakmışlar ve kötü haberi vermişler mecburen:
“Kolunuz kangren olmuş, kesilmesi şart.”
Ve sol kolu kesilmiş tam dirsekten.
İnsan, kesilen kolunu ne yapar ki?
Herhalde çöpe atamaz.
Eşiyle beraber Üçler Mezarlığı’na gitmişler.
Kesilen kolunu toprağa vermişler.
* * *
Aynen dediğim gibi:
Kadın olmak zor.
Türkiye’de ise çok daha zor.


İsteyince oluyor

Başbakan eğer İzmir’de yıllar yılı dikildiği yerde duran viyadük ayakları için “ucube“ tanımını kullansaydı, hiç tartışma çıkmazdı.
Aksine.
Herkes kendisini ayakta alkışlardı.
Önünden, yanından, arkasından, altından kim bilir kaç yüz kere... Yok. Yok. Kaç bin kere geçtik ve her seferinde ama içimizden ama bağıra bağıra küfrettik.
Olmadı.
Ucubeler sanki dokunulmazdı.
Sonra iki akil adam çıktı.
Gecikerek de olsa anlaştı.
Ve Alsancak’taki viyadüklerden bir ayağın Alsancak Garı önüne, diğerinin doğrudan limana bağlanmasının yolu açıldı.
Çalışmalar başladı.
Karayolları İzmir 2. Bölge Müdürü Erol Altun, ilk müjdeyi verdi geçen gün:
“Alsancak Garı önüne inecek viyadük bu ay içinde hizmete açılacak.”
İkinci müjde sözün devamındaydı:
“Limana inecek olan diğer viyadük ise ağustos ayı içinde tamamlanacak.”
Şükür.
Çok şükür.



Tek karelik dil!

Türkiye’de kadın olmak