Alman vatandaşı bir Türk kadının türbanı nedeniyle konsolosluk işlemlerinde sıkıntı yaşadığını belirtmesi üzerine Erdoğan, uygulamaya tepki göstererek Almanya Büyükelçimiz Mehmet Ali İrtemçelik'ten bilgi istedi.İrtemçelik'in merkezin talimatlarıyla işlem yaptıklarını söylemesi üzerine, "Yazılı talimat mı?" diye sorması, daha sonra da, "Böyle bir genelge olduğunu zannetmiyorum, istedim, bakacağız" demesi, elçilik uygulamasını onaylamadığını gösteriyordu. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Berlin'de Türk vatandaşlarıyla yaptığı toplantıdan gergin anlar yansıdı ekranlara. Yaşanan gerginlikle ilgili olarak sorularımızı yanıtlayan Büyükelçi İrtemçelik konuya açıklık getirdi."Başbakan Erdoğan size hangi konuda serzenişte bulundu?" sorumuza, "Sayın Başbakan'ın bana dönük bir serzenişi olmadı. Vatandaşların şikâyeti oldu, durumu izah ettim" karşılığını veren İrtemçelik, şöyle konuştu:"Bir kişi büyükelçilik ve konsolosluktan dışlandıkları anlamında şikâyet dile getirince, ben şikâyet konusunun pasaportlarla, fotoğraf gerektiren diğer işlemlerle ilgili olduğunu söyledim. Bu konuda son dönemlerde şikâyet gelmiyordu. Çünkü, uygulamanın vatandaşlarımızın lehine olduğunu anlatıyorduk.
Rahşan Hanım, GATA'ya taşınmış durumda. Ziyaretçilerle görüşüyor, fırsat buldukça, daha önce de yansıttığımız gibi yabancılara satılan topraklar konusunda çalışıyor. Rahşan Hanım'ın, az da olsa çalışabilmesi, dışarıda bekleyenlere moral veriyor. Bülent Ecevit'in sağlık durumunda değişiklik yok. İçeride doktorların, dışarıda Ecevit'i sevenlerin bekleyişi sürüyor. Bülent Bey de GATA'nın doktorları da pes etmiş değiller. Beyin fonksiyonlarında henüz dönüş yok, ancak vücudun beslenmesi ve güçlenmesine dönük olarak "beslenme solüsyonu" uygulamasına geçilme aşamasında. Doktorlar, bunun, serum yerine sıvı gıdayla beslemeye geçilmesi olduğunu belirtiyorlar. Bunun vücudun gücünü, direncini artıracağını kaydediyorlar.Bu en azından azalan umutların sıfırlanmadığını düşündürüyor.Umut hep Ecevit'le anılmış, onunla örtüşmüş bir kavram. Beslenme solüsyonu Ecevit'in için "Allah'tan umut kesilmez" sözünü olumlu yönde yorumlatacak bir durum da Rahşan Hanım'ın GATA'da uzun kalmaya uygun hazırlık yapması. Doktorların bu yönde tavsiyede bulunmuş olmaları. Dışarıda umutla bekleyen Ecevit dostları bunu da iyiye yorulacak bir işaret olarak algılıyorlar. GATA'nın önündeki kulis bu ve benzeri, minik ama
Baykal, dünkü görüşmemizde, laiklik konusunda gösterdiği duyarlılığın, iktidar tarafından çarpıtılarak yansıtılmaya çalışıldığını vurguladı ve şöyle devam etti: CHP lideri Deniz Baykal, "Türkiye'de ilk kez hükümete rağmen, hükümete karşı laikliği korumaya çalışıyoruz" diyerek "Çağrım bütün vatandaşlarımızadır; laikliğe demokratik yoldan sahip çıkalım" dedi. "Laiklik, laikliği korumak, cumhuriyete sahip çıkmak denilince akla asker gelmesin. Biz laikliğe demokratik yoldan, sivil toplumun sahip çıkmasını istiyoruz. Benim verdiğim mesaj budur. Bizim istediğimiz; bazı kurumların demokrasiyi zedeleyerek cumhuriyeti, laikliği korumaları değil, sivil toplumun korumasıdır. Vatandaşlarımızın laikliğin ciddi tehdit altında olduğunun bilincine varmalarını ve CHP'nin öncülüğünde sandıkta laikliğe sahip çıkmalarını istiyorum." 'Akla asker gelmesin' Baykal, laikliğe yönelen tehdide işaret ettikçe, bu tehdide yöneltenlerin "Askere davetiye çıkarıyor" türünden saptırmalar yaptıklarını belirterek, şöyle konuştu:"Cumhuriyeti, onun temel ilkelerini korumak herkesin görevidir. Laiklik ilkesinin içini boşaltmak isteyenler, biz bu tehlikeye dikkat çektikçe, aman istikrarı bozmak istiyorlar, askeri
Hastanenin karşısına kurulmuş çadırlarda oturuyoruz. Önümüzden çeşit çeşit Ecevitler geçiyor, Anadolu'nun dört bir yanından gelmiş insanlar. Her birinin elinde bir "Ecevit hali" var:Kimi mavi gömlekli genç bir Ecevit posterini kaldırmış, gösteriyor. Kimi maden işçilerinin karşısında nutuk atan kasketli bir Ecevit posterini kucaklamış, turluyor. Kimi Ecevit fotoğrafları ve ay-yıldızdan oluşan gömleğini tutmuş, gösteriyor. "Ben 62 yaşındayım" diyor, "30 yıldır bu gömlek bende. 1974'te Kıbrıs'ta yapıldı bu gömlekler. Üzerine resim basılmış değil. Gömleğin kumaşı böyle. Ecevit'e gideceksem, hep bu gömleği giyerim." 70'lerden bu yana çeşitli seçim dönemlerine ait Ecevitler geziyor havada. Ve en çok bilinen Ecevit bağırılıyor hep bir ağızdan ara sıra:"Halkçı Ecevit!"Slogan atılınca bir koşuşturma oluyor. Birbirlerine soruyorlar:"Ne oldu? Hastaneden çıkan mı var, haber mi geldi?""Yok" diyorlar:"Zonguldak geldi... Eskişehir geçiyor, Karabük iniyor..."Herkes birbirine bir Ecevit anısı anlatıyor. Kiminin buğulu, kiminin yaşlı gözü..Böyle GATA'nın önü... GATA'nın önünde Ecevit'in her halini görmek mümkün... Tıp dünyasından ünlü bir dostumuz arıyor, "Bakın" diyor:"Ecevit hastaneye geldiğinde
Yine nefis Türkçesiyle konuşmaya başlasa...GATA'nın doktorları, beynindeki ödemin dağıldığını, beyin kanamasının önemli hasar bırakmadığını, yakında taburcu edileceğini açıklasalar...Karaoğlan'ın bunu da atlattığını, Phoneix gibi küllerinden yeniden doğduğunu ilan etseler...Bu satırları yazdığım geç saatlere kadar hep böyle hayaller kurduk; böyle açıklamalar bekledik...Ama gelmedi... Bir mucize olsa, Bülent Ecevit uyansa; beyin fonksiyonları geri dönse, günlerdir bağlandığı solunum cihazından ayrılsa, cihazsız nefes almaya başlasa... GATA'nın içinde ve dışında bekleyenler "Keşke Kocatepe Camii'ne gitmeseydi, kendisini zorlamasaydı beyin kanaması geçirmezdi" diye hayıflanıyorlar.Ama, Kocatepe Camii'ne gelmesi Ecevit'e yakışan bir dik duruştu. Tam da Bülent Ecevit'i tarif eden bir boy gösterişti bu...Sağlık sorunlarına karşın, kendini zorlayacağını bile bile geldi Ecevit Kocatepe Camii'ne...Danıştay'a yapılan menfur saldırıdan çok endişelenmişti. Bir süredir, zor koşullarda olmasına karşın ses vermeye, sinyal göndermeye çalışıyordu. Siyasi gidişi iyi görmüyordu. Rejim açısından endişe taşıyordu.Danıştay'a yapılan saldırının anlamını biliyordu.Bu nedenle gitmek, demokratik, laik
Demirel'den Rahşan Hanım'a moral: Siyasetin bu iki çınarı yıllarca iki rakip olarak mücadele ettiler. Biri başbakansa diğeri ana muhalefet lideriydi. Türk siyasetine damga vuran bu iki lider, son dönemlerde artık rakip değil, Cumhurbaşkanı ve Başbakan olarak çoğunlukla aynı taraftaydılar.Bülent Ecevit, Süleyman Demirel'in atadığı son Başbakan'dı. Ecevit de son başbakanlığında, Cumhurbaşkanı Demirel'in bir dönem daha Çankaya'da kalması için uğraş verdi. 5+5 formülünü yaşama geçirmeye çalıştı.Demirel-Ecevit ikilisi ve bu ikilinin ilişkisi bir bakıma Türkiye'nin demokrasi tarihidir. İkisinin de siyasi yaşamları neredeyse Türk demokrasisiyle yaşıttır. 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, GATA'da Rahşan Hanım'ı ziyaret etti, yetkililerden Ecevit hakkında bilgi aldı. Cumhurbaşkanı Demirel, GATA'da ziyaret ettiği Rahşan Hanım'ı rahat ve ümitli gördüğünü söyledi dünkü görüşmemizde:"Rahşan Hanım'ı iyi gördüm. Rahattı. Onun rahat oluşu bana da ümit verdi. Ona, 'Bülent Bey inatçıdır, dirençlidir, atlatır' dedim. Doktorlar da bilgi verdiler. Anormallik olmadığını söylediler. 'Endişeye mahal yok' dediler. Buna sevindim. İnşallah toplarlar. Böyle durumlarda daha uzun uyuttukları da oluyormuş,
RAHŞAN ECEVİT: DUALARIM BÜLENT'LE "Hâlâ göremedim, ama dualarım Bülent'le. Daha önce de çok zor sağlık sorunlarını atlattı, umarım bunu da atlatmayı başarır. Çok zor anlar geçirdi."(Rahşan Hanım, Bülent Bey'i iki gün daha göremeyeceğini düşünüyordu ama tekrar GATA'ya döndüğünde doktorlar görmesine izin verdiler. Rahşan Hanım, yoğun bakımda Ecevit'i gördükten sonra odasına daha moralli döndü.) Rahşan Hanım, güçlü, mücadeleci, dirayetli kişiliğiyle tanınır. Kolay pes etmez... Dün de koltuğunda dimdik oturuyordu. Kendini bırakmamış, umutsuzluğa kapılmamıştı. Geceyi nasıl geçirdiğini sorduğumda, "Tabii çok üzüntülü ve endişeliydim" diye yanıtlayarak, devam etti:"Ama doktorlar sakinleştirici bir hap verdiler. O beni biraz rahatlattı. Sanıyorum heyecanlanıp rahatsızlanmamdan çekindiler."Rahşan Hanım, Bülent Bey'in rahatsızlandığı anı şöyle anlattı:"Kocatepe Camii'nde, menfur saldırıda öldürülen Danıştay üyesi Özbilgin'in cenazesine katıldık. Orada biraz heyecanlanmış, üzülmüştü. Yorulmuştu ve terlemişti. Bu olay onu yıkmıştı. Eve geldik. Duş alıp dinlenmeye çekildi. Dinleniyordu ama uyumuyordu. Ben kötüleştiğini, fenalaştığını anladım. Hemen Recai Bey'i ve Tolga Bey'i (koruma müdürleri)
CHP lideri Deniz Baykal ve Grup Başkanvekili Kemal Anadol'la birlikte biz de Hacettepe Hastanesi'ne ulaştık. Ankara Valisi ve Emniyet Müdürü, Baykal'a olay hakkında bilgi verdiler. Prof. Dr. Uğur Erdener de yaralıların durumu hakkında bilgi aktardı. Rektör Prof. Dr. Tunçalp Özgen'in, başından yaralanan Danıştay 2. Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin'in, Dekan Prof. Dr. İskender Sayek'in de 2. Daire Başkanı Mustafa Birden'in ameliyatında olduğunu belirtti. Verdiği ilk bilgiler Özbilgin'in yaşama şansının çok az olduğunu gösteriyordu, nitekim kurtarılamadı.Baykal kaygılıydı. "Korkarım Türkiye siyasi cinayetler sürecine sürükleniyor, siyasete kan bulaştı" diyerek, bu kaygısını dile getirdi. Danıştay'a yapılan saldırıyı duyup kapısına ulaştığımızda binadan çıkanlar şok içinde Hacettepe Hastanesi'ne koşturuyorlardı. Otoparkta birikmiş vatandaşlar bir yandan Danıştay mensuplarına destek olmaya çalışıyor, bir yandan da saldırıyı kınıyorlardı. Danıştay'a yapılan bu menfur saldırının, siyasetin merkezine oturtulmaya çalışılan laiklik ilkesi ve türban davasıyla ilgisiz olduğunu söylemek mümkün değil. Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu'nun daha birkaç gün önce bu yönde yaptığı uyarılar