Siyaset, iş ve basın dünyasınden temsilcilerin katıldığı geceye Erol Evgin, Nükhet Duru, Nilüfer ve Emel Sayın şarkılarıyla renk kattılar.Geceye başlamadan önce kuliste sohbet ettiğimiz CHP lideri Deniz Baykal, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmaya kilitlendiğinin artık anlaşıldığını vurguluyordu. Baykal, Erdoğan'ın AKP içinden bile başka bir adaya tahammül edemeyeceğini gösterdiğini belirtti. Koç topluluğu 80. kuruluş yıldönümünü, doğum yeri olan Ankara'da düzenlediği bir geceyle kutladı. Baykal, Erdoğan'ın, "CHP'nin Abdüllatif Şener'i destekleyebileceği" yönündeki açıklamasına, "AKP'ye virüs bulaştırmaya çalışıyorlar" diyerek tepki gösterdiğini anımsattığımızda şöyle konuştu:"Ne demek AKP'ye virüs bulaştırmak? Virüs nedir, mikrop. Abdüllatif Şener virüs mü, mikrop mu? AKP'nin kurucusu. Başbakan'ın arkadaşı. Başbakan Yardımcısı. Virüs bu mu? Bu nasıl mantık? Başbakan'ın bana teşekkür etmesi gerekir. Ana muhalefet içimizden bir arkadaşı uygun görüyor diye teşekkür etmeli, olumlu yaklaşmalı. Ama bunu yapmıyor. Çünkü bir tek ben olurum diyor. Ben de ona niye olmayacağını söylüyorum."Baykal, Erdoğan'ın cumhurbaşkanı olmak için AKP içinden başka adaya tahammül
Altı gün gibi çok kısa bir süre içinde aynı yere üç kez bomba atılması düşündürücü bir durumdur.İki yönden:1- Saldırıyı yapanların vermek istediği mesaj,2- Güvenlik güçlerinin durumu.Teröristler aynı yere kısa sürede üç bomba atarak, "saldırı"da kararlı olduklarını göstermişlerdir. Cumhuriyet gazetesini özel olarak hedef seçtikleri mesajı vermek istemişlerdir. Üç bomba Cumhuriyet'i sindirmeye, korkutmaya yöneliktir.Güvenlik güçleri açısından baktığımızda ise aynı yere altı gün içinde üç bomba atılması ve faillerinin bulunamaması güç bir durumdur. Teröristler, güvenlik güçlerine de mesaj yollamışlardır. Arka arkaya aynı yere üç bomba atılmasına karşın teröristlerin yakalanmamış olması güvenlik güçlerini giderek daha zor duruma düşürecektir.Eylemlere "amatör" bir hava verilmeye çalışılması da dikkat çekicidir. Ancak, aynı adresi üç kez bombalamak amatör işi sayılamaz. Cumhuriyet gazetesini hedef seçmiş olan bu teröristlerin arkasında kimlerin olduğu çok önemlidir. Cumhuriyet gazetesinin İstanbul'daki merkezine altı gün içinde üç kez bombalı saldırı yapıldı. Son dönemde yaygınlaşan terör, neden basını ve özellikle Cumhuriyet gazetesini hedef alıyor?Basın ve özel olarak da Cumhuriyet
Başbakan yazıyı okuyunca neden kızdı? Yazıyı gerçekten yırttı mı?Önce Başbakan Erdoğan'ın tavrından başlayalım.Başbakan, Fethi Dede'nin Atatürk'e yazıp deftere yapıştırdığı yazıda kendisine ve bakanlara ağır hakaretleri okuyunca tepki gösteriyor ama yazıyı yırtmıyor. Ayrı bir kâğıda yazılıp yapıştırıldığı için yerinden çıkarıyor ve beraberinde getiriyor. Başbakan, tepkisini konsolosluk yetkililerine yansıtıyor ve bu defterlere yazılanların kontrol edilmesini, Türkiye Cumhuriyeti'ne ve onun kurumlarına hakarete izin verilmemesini istiyor.Yazı, basında hakaret sözcükleri sansürlenerek yayımlanıyor.Geçen hafta da Bakanlar Kurulu toplantısından sonra Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek tarafından canlı yayında sansürsüz okunuyor. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Selanik'te, Fethi Dördüncü'nün Şeref Defteri'nde görünce sinirlendiği yazısını, Adalet Bakanı Cemil Çiçek, televizyondan neden sansürsüz okudu? Çiçek, yazıyı Bakanlar Kurulu'nda alınan bir karar gereğince mi okudu? Erdoğan'ın okunması için onayı var mıydı?Çiçek, bu sorularımızı yanıtlarken, "Önce" dedi, "Şunu açıklığa kavuşturayım. Elbette Başbakan'ın bilgisi ve izni vardı, çünkü biz yazıyı ondan aldık."Sonra şöyle
Bu ittifak modeline "İtalya'daki Zeytin Dalı" gibi dense de Ecevit bu tür yakıştırmaları doğru bulmuyor. Ecevit, dün bu konudaki sorularımızı yanıtlarken, "esas olanın halkın sağduyusunun göstereceği yol ve model" olacağını belirtti. Ecevit, "çok dikkatli adım atmaya çalıştıklarını" da vurguladı.Ecevit, Büyükerşen'in toplumun her kesiminde takdir edilen, saygın bir isim olduğunun altını çizerek önerisinin gündeme gelmesinden sonra kamuoyundan çok olumlu tepki aldıklarını da kaydediyor. Eski Başbakan Bülent Ecevit'in gündeme getirdiği Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen liderliğindeki "ittifak modeli" kulisleri hareketlendirdi. Ecevit, bu modeli ortaya atarken keskin çizgilerle ayrılmış, kategorize edilmiş tanımlar yapmaktan kaçınıyor. Kendini solcu olarak tarif edenlerle, sağcı olarak tarif edenlerin nasıl bir yanıt vereceklerini beklemek gerektiğini söylüyor. Ecevit, soldan ve sağdan daha çok temel ilkeler etrafında ittifak yapabilecek partilerin birlikte hareket etmesini hedefliyor. Kendini sağcı olarak tanımlayan ama temel ilkeler, nitelikler konusunda ortak yaklaşım gösteren partilerle, kendini demokratik sol-sosyal demokrat olarak tanımlayanların ittifakına işaret ediyor. Sağ-sol
Sezer'in görev süresinin bitiminden önce istifa etmesi, CHP'nin de "sine-i millet" kararı alarak Meclis'ten çekilmesiyle, AKP'nin erken seçime gitmeye mecbur bırakılacağı da Sezer-Selçuk görüşmesine dönük bir senaryo olarak ortaya atıldı.Ancak, CHP lideri Baykal, Çankaya'dan böyle bir izlenim almadığını, olasılık içinde görmediğini, ayrıca bir "çözüm" de getirmeyeceğini düşünüyor. İlhan Selçuk'un Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'le görüştükten sonra, Cumhurbaşkanı'nın daha fazla inisiyatif alacağına işaret eden yazısı kulisleri hareketlendirmişti. Baykal'a göre Sezer'in önceden istifası söz konusu değil. Böyle bir yöntem de CHP'nin sine-i millete dönmesi de bir çözüm üretmiyor. Baykal, şu yorumu yapıyor:"O olacak iş değil. Ne olacak? Sayın Sezer istifa edecek, sonra CHP çekilecek ve erken seçim olacak! Bir kere Sayın Sezer istifa ederse, toplanıp yeni cumhurbaşkanını seçerler. Meclis çoğunlukları buna uygun. Ondan sonra da seçim kararı alabilirler. Bu nedenle söz konusu senaryo gerçekçi, uygulanabilir bir yol değil." Sezer'in istifası CHP lideri, Çankaya için "makul bir AKP'li" formülünü gerginlik yaratmayacak bir yol olarak görüyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:"Neden Tayyip
Çörtoğlu, sözü eğip bükmeden, açık ve net mesajlar verdi. Danıştay Başkanı, konuşmasında isim belirtmese de hukukun üstünlüğü, laiklik ilkesi yorumuyla Başbakan Erdoğan ve TBMM Başkanı Bülent Arınç'a yanıt verdi. Ulus tanımıyla da PKK çizgisindeki siyasi parti ve kuruluşları ağır biçimde eleştirdi. Danıştay Başkanı Sumru Çörtoğlu'nun, Danıştay'ın 138. kuruluş yıldönümü töreninde yaptığı konuşma, son günlerde tartışılan konular açısından dikkat çekiciydi. Çörtoğlu, hukukun üstünlüğü yorumu yaparken son dönemde Erdoğan dahil bazı bakanların, Danıştay'ın hükümet icraatını engellediği yolundaki eleştirilerine karşılık verdi. Danıştay'ın hukuka uygun icraata engel olmadığını, aksine hukuka uygunluğu bağladığını vurguladı. Eleştirilerin hukukun üstünlüğü ilkesine farklı yaklaşımlardan kaynaklandığına dikkat çekti.Çörtoğlu, Şemdinli örneğiyle yargının siyasallaşmasının toplumda yarattığı endişeye vurgu yaparken, diğer yandan yargıçların yayın yoluyla hedef gösterildiğini belirtti. Erdoğan'a yanıt Danıştay Başkanı'nın laiklik yorumu da bu ilkeyi tartışmaya açan TBMM Başkanı Bülent Arınç'a yanıt niteliğindeydi. Anayasa'da laiklikten ne anlaşılması gerektiğinin açık ve net biçimde ortaya
Dikkat çeken bir diğer haber de Laricani'nin Ankara'ya hareketiyle birlikte İran ordusunun PKK kamplarını füzelerle yoğun şekilde vurduğuna ilişkin haberlerdi.İran'ın Ankara Büyükelçiliği'nde düzenlenen yemekte de Laricani yine PKK konusuna vurgu yaptı. İran Ulusal Güvenlik Konseyi Genel Sekreteri Ali Laricani, Ankara ziyareti boyunca, "ABD'nin PKK ile görüştüğü"ne vurgu yaptı. Laricani, ABD-PKK görüşmeleri hakkında Ankara'yı detaylı biçimde bilgilendirdiklerini de söyledi. Görüşmenin yerini ve zamanı da açıkladı: Musul'da ve Kerkük'te bir ay kadar önce... PKK, Türkiye'nin en hassas konusu. Tahran, son dönemde öne çıkardığı PKK politikasıyla bir taşla iki kuş vurmayı hedefliyor. PKK kamplarını vuran İran, Ankara'ya iki mesaj veriyor:1- ABD'den beklentilerinizi biz yerine getiriyoruz. ABD'den Kandil'i, PKK kamplarını vurmasını bekliyorsunuz ama onlar değil, biz vuruyoruz. PKK'yla mücadelede gerçek müttefikiniz Washington değil, Tahran'dır.2- Nükleer faaliyetler nedeniyle tırmanan ABD-İran gerginliğinde Washington'un değil, İran'ın yanında olmanız gerekir. Bir taşla iki kuş 1- PKK ile mücadelede Ankara'yı memnun ederek Türkiye-ABD yakınlaşmasını çatlatmak ve İran'a karşı
"Türkiye'de din siyasete alet edilmemelidir. Esas olan budur. Dindar-dinci ayrımı üzerine politika üretmek veya önermek doğru değil. Bu mantık şöyle işler: Laike karşı dindar, dindara karşı dinci, dinciye karşı köktendinci. Siyaseti böyle ayrımlara dayalı yapmak doğru değildir. Türkiye'ye bir fayda sağlamaz. Türkiye, demokratik, laik bir cumhuriyettir. Din ve dince kutsal sayılan simgelerle siyaset yapmak, halkı kamplara bölmek yanlış bir uğraştır."Baykal, 9. Cumhurbaşkanı Demirel'in bilgi birikimiyle ve deneyimleriyle görüşlerini açıklamasının her zaman yararlı olacağını da vurguladı. CHP lideri, buna karşılık, din ve dine yaklaşım esas alınırsa, bunun sonunun Taliban anlayışına kadar varacağını vurguladı. CHP lideri Deniz Baykal, son günlerde İlhan Selçuk'un yazısıyla gündeme gelen 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in bir partiye mensup olmadan muhalefet liderliği yapması önerisini değerlendirirken şöyle dedi: Baykal, dün sorularımızı yanıtlarken, laik-dindar-dinci ayrımının şöyle çalışacağını kaydetti:"Öncelikle halkı laik-dinci diye ayırmak büyük bir felakettir. Büyük yanlıştır. Bu yaklaşım içinde dindar-dinci ayrımı yapmak da aynı niteliktedir. Eğer siz dinin siyasete