İlhan Selçuk'un önerisine Demirel'in yanıtı: "Demirel'in Müslüman, Başbakan Erdoğan'ın İslamcı; Demirel'in dindar, Başbakan Erdoğan'ın dinci" olduğunu yazan İlhan Selçuk, Demirel'in dinciler karşısında denge ve sağduyuyu temsil ettiğini ve kucaklayıcı söylemi olduğunu belirtti. 9.Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Habertürk'ün Basın Kulübü'ndeki açıklamalarının yankıları sürüyor. Üniversitede türban yasağı hakkındaki görüşleri nedeniyle Başbakan Erdoğan'ın Demirel'le polemiğe girmesi sonrasında İlhan Selçuk Cumhuriyet'teki köşesinde Demirel'in bir partiye girmese de "muhalefetin başına geçmesi"ni önerdi. Hiçbir partiye girmeyen Demirel'in böyle bir işlev üstlenmesine muhalefet partilerinin karşı çıkmayacağını da yazdı. Demirel'in hükümeti eleştiren çıkışları siyasete dönme işaretleri mi?9. Cumhurbaşkanı'na dünkü görüşmemizde bu soruyu yönelttik. Yanıtı şu oldu:"Ben parti siyaseti içinde değilim. Türkiye'de ve dünyada gördüğüm sorunlarla ilgili görüşlerimi açıklıyorum. Bu ülkeye 50 sene hizmet etmiş biri olarak, bir vatandaş olarak görüşlerimi söylüyorum. Bu alınganlıklara sebep olmuş olabilir. Bundan alınanlar olmuş olabilir. Ben vatandaşlık görevimi yapıyorum. Benim konumum bu
TSK'nın önlemlerinin Bağdat ve Kuzey Irak'ta paniğe yol açmasının nedeni, Türk askerinin sınır ötesi harekât yapması ve Kuzey Irak'taki askeri gücünü artırması düşüncesiydi.Ankara, bu tepkiler karşısında "gizli bir gündemi" olmadığı konusunda Bağdat'ı da, Washington'u da bilgilendirdi.Son günlerde Talabani'nin eski söylemi kullanmadığı gözleniyor.Ankara, Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmek gibi bir niyet taşımadığı konusunda Talabani ve Barzani'yi ikna etmişe benziyor.Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, "Irak'la görüş birliği kuruldu, pürüzler giderildi" biçimindeki açıklaması da bunu gösteriyor. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Irak sınırındaki yığınağı Talabani'nin ve Barzani'nin tepkilerine neden olmuştu. Türk askerinin Kuzey Irak'a girmesi olasılığına karşılık, iki lider sert demeçler verdiler. Talabani, Türkiye'ye karşı söylemini, "ABD de bizim gibi düşünüyor" diyerek güçlendirmeye çalışmıştı. Keza Washington'dan gelen açıklamalar da Türkiye'nin sınır ötesi operasyon yapmasına sıcak bakılmadığı yönündeydi. TSK'nın sınırda aldığı önlemlerin PKK'ya yönelik olduğu ve başka bir amaç taşımadığı ısrarlı vurgulandı. Bu yapılırken terörle mücadele çerçevesinde uluslararası hukukun
'TÜRBANLA OKUMAK İSTEYEN ARABİSTAN'A GİTSİN' DİYEN DEMİREL İLE ERDOĞAN ARASINDAKİ POLEMİK ŞİDDETLENDİ Demirel ise, Başbakan'ın tutumunu ve sözlerini, "öfke ve hiddet" olarak değerlendirdi. Demirel, Erdoğan'ı öfkesine ve hiddetine hâkim olmaya çağırdı. 9'uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in Habertürk'teki Basın Kulübü programında üniversitede türbanla okuma yasağına ilişkin olarak, "İzin veren ülkeler var, mesela Suudi Arabistan'a gidip okusunlar" anlamındaki sözlerine, Başbakan Erdoğan, dünkü grup konuşmasında yanıt verdi. Demirel'i kastederek, "Kimse bu ülkenin çocuklarına başka coğrafyayı adres gösteremez" diyerek yüklendi. Demirel, dün sorularımızı yanıtlarken, Erdoğan'a şöyle seslendi: "Siyasi iktidarın başı Sayın Başbakan, 'bu ülkenin evlatları bu ülkenin topraklarında okuyacaklardır, okumalıdırlar' diyor. Bu çok güzel. Yalnız bunu sağlamak siyasi iktidara düşer ve vaatleridir. Hadi buyrun, başı türbanlı kız çocuklarını bu ülkenin üniversitelerinde okutun. Ben çağırıyorum size; buyrun okutun. Niye okutamıyorsunuz? Engeller var diyorsunuz. Kaldırın engelleri. Engelleri kaldıramıyorsunuz. Gücünüz yetmiyor. Gücünüz yetmiyor, öfkeleniyorsunuz. Öfkelenmek çare değildir ki!
Yalova'da iskambil kâğıtları gibi çöken üç blokun altında üç can veren Gamze Hoca, sorumlulara verilen cezanın 50 YTL ve ertelenmiş 2'şer yıl hapis olduğunu öğrenince, duygularını böyle yansıttı. "Marmara depreminin üzerinden 7 yıl geçti ama bizim içimizdeki depremler hiç durmadı. 316 canın bedeli 50 YTL ve ertelenmiş 2 yılsa, bundan sonra da hiç durmayacak demektir" diye açtı içini... Başlık bana değil Gamze Hoca'ya ait. Gamze Unay (Aktaş) 17 Ağustos 1999 depreminde 15 yaşındaki oğlunu, annesini ve halasını kaybetmiş bir öğretmen... "Ateş düştüğü yeri yakar" sözü ne kadar doğruymuş. Marmara depreminde binlerce can yitirdik. Binlerce aile yerine konulamaz kayıplar verdi. Tarifsiz acılar içinde adalet aradı. Çocuklarını, annelerini, babalarını, eşlerini, kardeşlerini yitirmiş bu on binlerce insanı Türkiye çabuk unuttu. "Adalet" tozlanmış dava dosyaları içinde anlamını yitirdi, onlar için...Her duruşma, her "savunma" içlerindeki depremi tetikledi yıllarca... Umutlarını hep bir sonraki duruşma gününe ertelediler. Acıyla yaşamayı öğrendiler. Hatta bazıları o acıyı, kaybettiklerinden kalan bir parça diye sevdi bile... "Eğer yaşasaydı..." diye başlayan cümlelerle sevgiye sarmaya
Başbakan Erdoğan, bu çıkışı nedeniyle Baykal'a küstüğünü açıklarken, Komisyon Başkanı Köksal Toptan, itirazları incelemeye değer gördüğünü belirtti.Söz konusu fıkranın maddeye nasıl ilave edildiği ise açıklık kazanmadı. Bu düzenlemenin hangi aşamada metne girdiği konusunda çeşitli iddialar gündeme geldi. Ancak üstlenen kişi veya kurum olmadı. CHP lideri Deniz Baykal'ın uyarısıyla Terörle Mücadele Yasası'nın 6. maddesi tartışma konusu oldu. Baykal'ın, bu düzenlemenin Abdullah Öcalan'ın da etkin pişmanlıktan yararlanmasına olanak sağladığı ve 2 yıl sonra tahliyesinin gündeme gelebileceğini belirtmesi, tasarının alt komisyona havale edilmesine yol açtı. Alt komisyon yeniden inceleyerek, üst komisyona öneride bulunacak. Adalet Bakanı Cemil Çiçek ise terörle mücadele konusunun partiler üstü bir konu olduğuna vurgu yaparak, muhalefetten gelecek önerilere açık olduklarını ve katkı beklediklerini söyledi.Çiçek, sorularımızı yanıtlarken şu değerlendirmeyi yaptı:"Terörle mücadele konusu politika malzemesi olmamalıdır. Bu nedenle iktidar veya muhalefet tüm partiler bu gözle bakmalıdır. Bu konuda onlardan katkı ve öneri bekliyoruz. Türkiye'de bir parti hariç hiçbir parti ve kişi bu yönde bir
Bu duruma ilk itiraz Kürt liderlerin yönetimindeki Irak'tan geldi. Irak Ankara'ya nota verdi, yanıtını aldı. Bağdat'ta Cumhurbaşkanı Talabani, Kuzey Irak'ta bölge başkanı Barzani, Türkiye'ye dönük mesajlar verdiler. Bu mesajlar arasında tehdit niteliği taşıyanlar da vardı.Irak'ı ABD ile birlikte yöneten Kürt liderler, TSK'nın sınır ötesi operasyonunu kabul etmeyeceklerini belirtiler. Barzani, "Kürdistan kendini savunacaktır" anlamında beyanlarda bulundu.TSK'nın sınır ötesi operasyonlara yönelmesini ABD yetkilileri de "tasvip ve tavsiye" etmeyeceklerini açıkladılar. (Dışişleri Bakanı Rice ve Ankara Büyükelçisi Wilson) Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Irak sınırındaki birliklerini hem sayısal hem de nitelik olarak takviye etmesi dikkatle izleniyor. TSK'nın en nitelikli birliklerinin bu bölgeye sevk edildiği biliniyor. Irak'ın TSK'nın yığınağına ve PKK'yla ilgili operasyonlarına karşı gösterdiği tepki ile ABD'nin "Irak hükümetini bekle" önerisi çelişkiler taşıyor.Bağdat'ın yaptığı itiraz şu anlama geliyor:"TSK Irak toprağına geçemez. Irak topraklarından Türkiye'ye geçerek eylem yapan PKK'lılarla Türkiye topraklarında mücadele edebilirsiniz ama onlar Irak topraklarına geçtiklerinde
Bu hareketliliğin nedenleri Genelkurmay Başkanı Org. Hilmi Özkök tarafından baharla birlikte terör hareketlerinin artması ve kontrol edilmesi gereken alanın genişlemesi olarak açıklanmıştı.Ankara'daki siyasi kaynaklar bu gerekçelere şunu da ekliyorlar:"Askeri önlemlerin artırılması bahar aylarıyla birlikte teröristlerin hareketlenmesiyle ilgilidir. Tabii, Irak'ta hükümet kurulmasının gecikmesi, bu konudaki belirsizliklerin artması ve durumun da terör örgütü tarafından kullanılması önemli bir faktördür."Bu mesaj belli ölçülerde ABD Dışişleri Bakanı Rice'a da aktarılmış durumda. ABD, PKK konusunda Türkiye'ye Irak hükümetini adres gösteriyor ve üçlü mekanizmadan söz ediyorsa da ortada etkin bir Irak hükümetinin bulunmayışı Türkiye'nin askeri önlemlerini artırmasına neden oluyor.Bu gerekçe, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ün, "Irak kendi sınırlarını kontrol edinceye kadar Türkiye bu önlemleri almaya devam edecektir" sözüyle de teyit edilmiş oldu. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Güneydoğu'daki birlik sayısını artırması ve Irak sınırı boyunca önlemlerini yoğunlaştırması dikkatlerin Türkiye'ye çevrilmesine neden oldu. Ankara'nın Rice'a yansıttığı hassasiyetlerden birini de Kerkük konusu
Ankara'nın ve Washington'un bu belge için ziyaret öncesinde hazırlık yaptıkları ve Rice Ankara'ya gelmeden Türk tarafının bir "kâğıt" hazırladığı anlaşıldı.Belge üzerinde ilkesel mutabakat hızla sağlandı ve dün Rice Ankara'dan ayrıldıktan sonra, iki ülke bürokratları vizyon belgesi üzerinde görüşmeleri sürdürdüler. Belge teati edilmiş oldu.Başbakanlık ve Dışişleri kaynaklarına göre belge, Türkiye'nin ve ABD'nin "Soğuk Savaş sonrası dinamik şartlara ortak bakışını" içeriyor. Aynı kaynaklar ortak vizyon belgesinin amacını ise şöyle açıklıyor:"Türk-Amerikan ilişkilerini günlük dalgalanmalardan kurtarmak. İki ülke kamuoyunda günlük dalgalanmalara göre oluşan yanlış algılamalara fırsat vermemek. Bölge ve dünya olaylarına bu belgede çerçevesi çizilen ortak vizyonla bakmak ve iki ülke ilişkilerini bu ortak bakış içinde algılayıp değerlendirmek."Başbakanlık kaynaklarına göre, iki ülke arasındaki günlük dalgalanmaların yarattığı olumsuz algılamanın en önemli nedeni, Türkiye ile ABD arasında temel alınacak bir belgenin olmayışı ve ilişkilerin bir sistematiğe bağlanmamış olmasıydı. Belge bu sistematiğin kurulmasını amaçlıyor. ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın Ankara ziyaretindeki yeni