Anlaşılıyor ki, Saddam Hüseyin, savunma hatlarını Irakın içlerine, yerleşim yerlerinin etrafına kurmuş. ABD ve İngiliz askerleri bu yerlere yaklaştıkça karşılık görüyorlar. İlk üç gündeki gibi rahatça ilerleyemiyorlar. Umm Kasrda, Nasıriyede, Necefte şiddetli çarpışmalar oluyor. ABDnin ilerleyişinde bariz bir yavaşlama görülüyor. Hatta, yer yer ilerlemenin durduğu haberleri de geliyor. Bu arada, ABD ve İngiliz kayıpları artıyor. Esir alınan ABD askerleri televizyonlarda gösteriliyor.Bu direnç savaşın sonucunu ne kadar etkiler bilinmez. Ancak, ABDnin güneyden başlattığı herakâtın, planlandığı gibi kayıpsız, rahat, kolay ve kısa bir sürede sonuca ulaşmasının zor olduğu açık. Irakın askeri direnişinin yanı sıra, ABDnin beklemediği bir olay da, Saddama karşı olduğu bilinen güneyde bile Irak halkının, ABD ve İngiliz askerlerini alkışlarla karşılamadığı.İkinci Dünya Savaşında Fransaya giren ABD birlikleri gibi çiçeklerle, alkışlarla, öpücüklerle karşılanmayı bekleyen ABD askerleri Irakta silahla, karşı ateşle karşılandılar.Uzmanlara göre, ABD ve İngilterenin güneyden başlattıkları savaş çok rahat gelişmeyince, Kuzeyde çok ciddi bir boşluk oluştu. Kontrol sağlamak da zorlaştı. Son iki
<#comment>#comment> ABD ve İngiltere’nin, Irak’ta beklediklerinden daha sert bir direnişle karşılaştıkları söylenebilir. Savaşın ilk üç gününde Irak ordusuyla karşılaşmadan ilerleyen ABD ve İngiliz güçleri Irak’ın içlerine girdikçe dirençle karşılaşmaya başladılar.
Anlaşılıyor ki, Saddam Hüseyin, savunma hatlarını Irak’ın içlerine, yerleşim yerlerinin etrafına kurmuş. ABD ve İngiliz askerleri bu yerlere yaklaştıkça karşılık görüyorlar. İlk üç gündeki gibi rahatça ilerleyemiyorlar. Umm Kasr’da, Nasıriye’de, Necef’te şiddetli çarpışmalar oluyor. ABD’nin ilerleyişinde bariz bir yavaşlama görülüyor. Hatta, yer yer ilerlemenin durduğu haberleri de geliyor. Bu arada, ABD ve İngiliz kayıpları artıyor. Esir alınan ABD askerleri televizyonlarda gösteriliyor.
Bu direnç savaşın sonucunu ne kadar etkiler bilinmez. Ancak, ABD’nin güneyden başlattığı herakâtın, planlandığı gibi kayıpsız, rahat, kolay ve kısa bir sürede sonuca ulaşmasının zor olduğu açık. Irak’ın askeri direnişinin yanı sıra, ABD’nin beklemediği bir olay da, Saddam’a karşı olduğu bilinen güneyde bile Irak halkının, ABD ve İngiliz askerlerini alkışlarla
<#comment>#comment> ABD ve İngiltere’nin, Irak’ta beklediklerinden daha sert bir direnişle karşılaştıkları söylenebilir. Savaşın ilk üç gününde Irak ordusuyla karşılaşmadan ilerleyen ABD ve İngiliz güçleri Irak’ın içlerine girdikçe dirençle karşılaşmaya başladılar.
Anlaşılıyor ki, Saddam Hüseyin, savunma hatlarını Irak’ın içlerine, yerleşim yerlerinin etrafına kurmuş. ABD ve İngiliz askerleri bu yerlere yaklaştıkça karşılık görüyorlar. İlk üç gündeki gibi rahatça ilerleyemiyorlar. Umm Kasr’da, Nasıriye’de, Necef’te şiddetli çarpışmalar oluyor. ABD’nin ilerleyişinde bariz bir yavaşlama görülüyor. Hatta, yer yer ilerlemenin durduğu haberleri de geliyor. Bu arada, ABD ve İngiliz kayıpları artıyor. Esir alınan ABD askerleri televizyonlarda gösteriliyor.
Bu direnç savaşın sonucunu ne kadar etkiler bilinmez. Ancak, ABD’nin güneyden başlattığı herakâtın, planlandığı gibi kayıpsız, rahat, kolay ve kısa bir sürede sonuca ulaşmasının zor olduğu açık. Irak’ın askeri direnişinin yanı sıra, ABD’nin beklemediği bir olay da, Saddam’a karşı olduğu bilinen güneyde bile Irak halkının, ABD ve İngiliz askerlerini alkışlarla
Savaşın en şiddetlendiği anlarda bile hem ABD, hem de Almanya, "Türkiye Kuzey Iraka girmesin" demeyi unutmadılar. Hatta Almanya, Türkiye Kuzey Iraka girerse, Konyadaki Awacs personelini geri çekeceğini açıkladı.Ne demek bu?Türkiye, Kuzey Iraka girmesin de ne olursa olsun...Birkaç kez vurguladığımız gibi Türkiye ile ABD arasında yaşanan müzakere sürecinin ve sorunun nedeni Kuzey Iraktır. ABD, bu müzakere sürecinde ağırlığını Ankaradan yana değil Kuzey Iraktaki gruplardan yana koymuş ve siyasi olarak Türkiyenin kaygılarını geri planda tutmuştur. İşte ABDye duyulan güvensizliğin en önemli nedeni budur. Nitekim, KDP sözcülerinin açıklamalarından da öğreniyoruz ki, ABDnin asıl uzlaştığı, anlaştığı ve güçlü taahhütlerde bulunduğu Ankara değil, Kuzey Iraktaki gruplardır. Nitekim uygulama da bunu gösteriyor.Şimdi bu koşullarda sadece Ankaraya yüklenmek haksızlık değil mi? Elbette haksızlık. Ankaranın kusuru var da, Washingtonun yok mu?ABDnin tavrı bu kadar net bir şekilde ortaya çıkmışken, "biz ettik sen etme" anlamına gelecek yazılarla, ABD nezdinde günah çıkarmaya, Ankarayı affettirmeye çalışmak doğru bir tavır mı? Savaş boyunca ABDyi "bizimkiler", Iraklıları "düşman kuvvetler" gibi
<#comment>#comment> Sadece Türkiye açısından değil ABD ve AB açısından da Bağdat kadar Kuzey Irak’ın önemli bir sorun olduğu açık...
Savaşın en şiddetlendiği anlarda bile hem ABD, hem de Almanya, "Türkiye Kuzey Irak’a girmesin" demeyi unutmadılar. Hatta Almanya, Türkiye Kuzey Irak’a girerse, Konya’daki Awacs personelini geri çekeceğini açıkladı.
Ne demek bu?
Türkiye, Kuzey Irak’a girmesin de ne olursa olsun...
Birkaç kez vurguladığımız gibi Türkiye ile ABD arasında yaşanan müzakere sürecinin ve sorunun nedeni Kuzey Irak’tır. ABD, bu müzakere sürecinde ağırlığını Ankara’dan yana değil Kuzey Irak’taki gruplardan yana koymuş ve siyasi olarak Türkiye’nin kaygılarını geri planda tutmuştur. İşte ABD’ye duyulan güvensizliğin en önemli nedeni budur. Nitekim, KDP sözcülerinin açıklamalarından da öğreniyoruz ki, ABD’nin asıl uzlaştığı, anlaştığı ve güçlü taahhütlerde bulunduğu Ankara değil, Kuzey Irak’taki gruplardır. Nitekim uygulama da bunu gösteriyor.
Şimdi bu koşullarda sadece Ankara’ya yüklenmek haksızlık değil mi? Elbette haksızlık. Ankara’nın kusuru var da, Washington’un yok mu?
Türkiye ile ABD neden anlaşamıyor?Bu soruya verilen yanıt, ABDnin hava sahasını kullanmak istediği ama aynı tezkerede yer alan Türk askerinin Kuzey Iraka girmesine karşı çıktığı biçiminde...Ankara, hava sahasının açılmasıyla birlikte Türk askerinin Kuzey Iraka girmesinin esas ve usullerinin de belirlenmesini istiyor.Anlaşmazlığın perde arkasına bakılınca, sorunun ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gülün, tezkere öncesi yaptıkları telefon görüşmesine kadar dayandığı ortaya çıkıyor.Gül - Powell görüşmesinde tam anlaşmaya varıldığı ancak tarafların varılan anlaşmanın içeriği konusunda farklı görüşte oldukları belirtiliyor.AKP yetkililerine göre bu görüşmeden sonra Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, partisinin grup toplantısında bilgi vermiş. Powellla yaptığı görüşmede, ABD Dışişleri Bakanının Türk hava sahasını kullanmak, geçiş yaparken İncirlik ve Mardine inerek ikmal yapmak istediklerini, bu önerinin kabul edilmesi halinde de Türkiyeye bir milyar dolarlık yardım önerdiğini söylemiş. Gül ise para ile iş yapıyormuş gibi bir durum doğmasının yanlış olacağını belirterek, bir milyarlık yardım önerisini reddettiğini, ikmale izin verilmesi için asker bulundurma iznine
<#comment>#comment> Türkiye, ABD’nin hava sahasını kullanmasını öngören tezkereyi TBMM’den çıkardı ama sorun aşılamadı.
Türkiye ile ABD neden anlaşamıyor?
Bu soruya verilen yanıt, ABD’nin hava sahasını kullanmak istediği ama aynı tezkerede yer alan Türk askerinin Kuzey Irak’a girmesine karşı çıktığı biçiminde...
Ankara, hava sahasının açılmasıyla birlikte Türk askerinin Kuzey Irak’a girmesinin esas ve usullerinin de belirlenmesini istiyor.
Anlaşmazlığın perde arkasına bakılınca, sorunun ABD Dışişleri Bakanı Powell ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, tezkere öncesi yaptıkları telefon görüşmesine kadar dayandığı ortaya çıkıyor.
Gül - Powell görüşmesinde tam anlaşmaya varıldığı ancak tarafların varılan anlaşmanın içeriği konusunda farklı görüşte oldukları belirtiliyor.
<#comment>#comment> Savaş başladı. Türkiye savaşın ne içinde, ne dışında. Türk - ABD ilişkileri de iyi mi, kötü mü belli değil. İyi görenlere göre ABD ile Türkiye anlaştı, bir sorun yok. Kötü görenlere göre ABD istediğini istediği zaman alamadı, bunun acısını ileride çıkarmak üzere, bir yere yazdı. Bu tablonun oluşmasında hem ABD’nin, hem de Türkiye’nin yaptığı önemli hatalar var. Önce ABD’den başlayalım...
Washington, Türkiye’den karşılanması ve kabullenilmesi çok zor olan ağır taleplerde bulunmasına karşın, Ankara’ya karşı, güven veren bir politika izlemedi. Türkiye’yi mahkum ve mecbur sayarak, bu olağanüstü taleplerinin karşılanmasında ısrar etti. Ancak ne siyasi, ne askeri, ne de ekonomik açıdan Ankara’yı tam tatmin edecek bir açılım göstermedi. Aksine, başta Kuzey Irak’taki tutumu olmak üzere ileriye dönük güvensizlik doğuracak adımlar attı. Türkiye’de konuşlanmak ve neredeyse üzerinden bir ordu geçirmek istemesine karşın, Türk askerinin Kuzey Irak’a girme isteğine uzun süre direndi. Bu süreçte Türkiye’nin kaygılarını bildiği halde Ankara’da başka, Kuzey Irak’ta Kürt gruplarla başka politikalar izledi. Ankara ile Kürt gruplara birbiriyle çelişen güvenceler verdi. Türkiye’nin