Akçakocanın itirazı

9 Kasım 2002

Bu eleştirilere karşı BDDK Başkanı Engin Akçakocanın görüşünü sorduk. Akçakoca, BDDKnın dünyadaki örnekleri gibi çağdaş bir kurum olarak Türkiyenin ekonomik krizi atlatmasında yaşamsal bir işlev gördüğünü vurguladı ve şu değerlendirmeyi yaptı:"Sanıyorum ortada bir yanlış anlaşılma var. AKP yetkililerinin BDDKyı kaldırmak veya işlevsiz kılmak gibi bir düşünceleri varsa bu yanlış olur. Böyle bir düşünce taşıdıklarını sanmıyorum. Sayın Ali Coşkun, yaptığı açıklamayla bu yanlış anlaşılmayı gidermeye çalıştı. Eğer sözcülerin yansıttıkları gibi bir anlayış hakim olursa o zaman BDDKnın özerkliği kalmaz ki, bu da işlevini yitirmesi anlamına gelir."Akçakoca, Erdoğan ve AKP sözcülerinin eleştirilerine karşı şu bilgileri verdi:"BDDK, Türk ekonomisinin ve finans dünyasının girdiği krizin kontrol edilmesi ve mümkün olan en az zararla atlatılması açısından çok önemli bir işlev görmüştür. Krizin bütün bankacılık sektörüne yayılmasını önlemiştir. Sektör uçurumdan kurtarılmıştır. Eğer BDDKnın özerkliği ortadan kaldırılırsa bu bankaların yeniden siyasetin emrine verilmesi anlamına gelir ki, bugüne kadar yapılanlar boşa gideceği gibi bu alanda gerçekleştirilen yapısal reform da çöker. Bu Türkiye

Yazının Devamı

Akçakoca’nın itirazı

9 Kasım 2002


<#comment>AKP lideri Tayyip Erdoğan ve diğer yöneticilerin özerk kurullara ilişkin eleştirisi özellikle BDDK üzerinde yoğunlaştı. Özerk kurulların, kamuya yük oluşturmalarına örnek verilirken hep BDDK gündeme getirildi. BDDK ve benzeri kurumların kaldırılması, yetkilerinin azaltılması, siyasi otoritenin denetimine açık olması gibi tartışmalar yapıldı.
Bu eleştirilere karşı BDDK Başkanı Engin Akçakoca’nın görüşünü sorduk. Akçakoca, BDDK’nın dünyadaki örnekleri gibi çağdaş bir kurum olarak Türkiye’nin ekonomik krizi atlatmasında yaşamsal bir işlev gördüğünü vurguladı ve şu değerlendirmeyi yaptı:
"Sanıyorum ortada bir yanlış anlaşılma var. AKP yetkililerinin BDDK’yı kaldırmak veya işlevsiz kılmak gibi bir düşünceleri varsa bu yanlış olur. Böyle bir düşünce taşıdıklarını sanmıyorum. Sayın Ali Coşkun, yaptığı açıklamayla bu yanlış anlaşılmayı gidermeye çalıştı. Eğer sözcülerin yansıttıkları gibi bir anlayış hakim olursa o zaman BDDK’nın özerkliği kalmaz ki, bu da işlevini yitirmesi anlamına gelir."
Akçakoca, Erdoğan ve AKP sözcülerinin eleştirilerine karşı şu bilgileri verdi:
"BDDK, Türk ekonomisinin ve finans dünyasının girdiği krizin kontrol edilmesi ve mümkün

Yazının Devamı

ANAP, DYP çatısı altına girmelidir!

8 Kasım 2002

DYP lideri Tansu Çiller, genel başkan adayı olmayacağı yönündeki kararının kesin olduğunu yineledi. Çiller, bu kararından vazgeçebileceği yönündeki haberlerin spekülasyon olduğunu vurgulayarak, görüş değiştirmesinin söz konusu olmadığını belirtti. Çiller, dünkü görüşmemizde hem bu kararına açıklık getirdi, hem de ilk kez seçim sonuçlarını değerlendirdi. DYP lideri, genel başkanlığa aday olmama kararıyla ilgili olarak şu bilgiyi verdi: KESİNLİKLE BIRAKIYORUM Çiller, bu kararlılığını yansıtmak amacıyla kamuoyuna bir iki gün içinde bir açıklama daha yapmaya hazırlandığını şöyle ifade etti: "Bu açıklamayı sadece İstanbul İl Başkanımızı yanıma alarak yapacağım. Ortamın biraz sakinleşmesini bekliyorum." Çiller, seçim sonuçlarını, DYPnin az farkla baraja takılmasını ve merkez sağın durumunu nasıl görüyor? Tansu Hanım bu sorularımızı yanıtlarken şu değerlendirmeyi yaptı: "Ben kararımı 4 Kasım sabahı erken saatlerde açıkladım. Bu benim sorumluluk anlayışım. Genel başkanlığa aday olmayacağımı belirttim. Kararımı değiştirmem söz konusu değil. Ancak, basında bu kararımdan vazgeçeceğim yolunda haberler çıkıyor. Bunlar gerçeği yansıtmıyor. DYPli hanımların beni ziyareti ve basına yaptıkları

Yazının Devamı

ANAP, DYP çatısı altına girmelidir!

8 Kasım 2002


<#comment>
DYP lideri Tansu Çiller, genel başkan adayı olmayacağı yönündeki kararının kesin olduğunu yineledi. Çiller, bu kararından vazgeçebileceği yönündeki haberlerin spekülasyon olduğunu vurgulayarak, görüş değiştirmesinin söz konusu olmadığını belirtti. Çiller, dünkü görüşmemizde hem bu kararına açıklık getirdi, hem de ilk kez seçim sonuçlarını değerlendirdi. DYP lideri, genel başkanlığa aday olmama kararıyla ilgili olarak şu bilgiyi verdi:

‘KESİNLİKLE BIRAKIYORUM’
"Ben kararımı 4 Kasım sabahı erken saatlerde açıkladım. Bu benim sorumluluk anlayışım. Genel başkanlığa aday olmayacağımı belirttim. Kararımı değiştirmem söz konusu değil. Ancak, basında bu kararımdan vazgeçeceğim yolunda haberler çıkıyor. Bunlar gerçeği yansıtmıyor. DYP’li hanımların beni ziyareti ve basına yaptıkları açıklamalar, bu kararımı değiştirmeme dönük talepleri yanlış yansıtılıyor ve yorumlanıyor. Ben aslında görüşme yapmıyorum, ama kapıma gelmiş olan DYP’li hanımları da geri çevirmem uygun olmazdı. Hanımlar çok daha duyarlı olurlar. Geri çevirmem nezakete sığmazdı. Biz büyük bir hanım hareketi başlattık. Seçimlerde de en fazla hanımlar çalıştılar. Ama onların beni ziyareti ve partinin

Yazının Devamı

Erdoğana siyasi sorumluluk

7 Kasım 2002

Seçmenin yarıya yakınının tercihi parlamentoda yok. Bu sorun bir kenara bırakılırsa, seçimden sonra karşılaşılan en önemli sorun başbakanlık konusu oldu. Seçimde yüzde 34.5 oy almış ve 363 miletvekili çıkarmış AKPnin lideri başbakan olamıyor. Onun yerine bir başka AKP miletvekili başbakan olacak.Bu iki yönlü bir sorun kaynağı...Birincisi, seçmenin yasaklı olmasına karşın Tayyip Erdoğana verdiği oy. Bunun anlamı AKPye verilen yüzde 34.5 oy desteğinin başbakan olarak Erdoğanı görmek istediği. Buna karşın Erdoğan başbakan olamayacak. AKPnin yaptığı oy patlamasında Erdoğanın payı yadsınamaz.İkincisi, başbakan olamayacağı için Erdoğan, hükümet icraatından doğrudan sorumlu olmayacak. Seçim sonuçlarına baktığınızda, halkın Erdoğanı başbakan olarak görmek istediği, Erdoğanın da bu siyasi sorumluluğu üstlenmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Halk Erdoğanı seçti. O halde Erdoğan da elini taşın altına koyabilmeli. Siyasi sorumluluğu başbakan olarak üstlenebilmeli.Tabloyu gerçekçi yorumlayan üst düzey devlet yöneticileri, anayasal kurumların yetkilileri bu görüşü paylaşıyorlar.Siyasi gerçek bu ama ortada hukuki engeller var. Anayasamıza göre başbakanın milletvekili olması gerekiyor. Dışarıdan

Yazının Devamı

Erdoğan’a siyasi sorumluluk

7 Kasım 2002


<#comment>Türkiye, temiz, şaibesiz bir seçim gerçekleştirdi. Yüzde 10’luk barajın seçmen iradesini Meclis’e tam yansıtmayışı, AKP’nin aldığı oyla orantısız bir şekilde sandalye sahibi olması sonucunu doğurdu.
Seçmenin yarıya yakınının tercihi parlamentoda yok. Bu sorun bir kenara bırakılırsa, seçimden sonra karşılaşılan en önemli sorun başbakanlık konusu oldu. Seçimde yüzde 34.5 oy almış ve 363 miletvekili çıkarmış AKP’nin lideri başbakan olamıyor. Onun yerine bir başka AKP miletvekili başbakan olacak.
Bu iki yönlü bir sorun kaynağı...
Birincisi, seçmenin yasaklı olmasına karşın Tayyip Erdoğan’a verdiği oy. Bunun anlamı AKP’ye verilen yüzde 34.5 oy desteğinin başbakan olarak Erdoğan’ı görmek istediği. Buna karşın Erdoğan başbakan olamayacak. AKP’nin yaptığı oy patlamasında Erdoğan’ın payı yadsınamaz.
İkincisi, başbakan olamayacağı için Erdoğan, hükümet icraatından doğrudan sorumlu olmayacak. Seçim sonuçlarına baktığınızda, halkın Erdoğan’ı başbakan olarak görmek istediği, Erdoğan’ın da bu siyasi sorumluluğu üstlenmesi gerektiği ortaya çıkıyor. Halk Erdoğan’ı seçti. O halde Erdoğan da elini taşın altına koyabilmeli. Siyasi sorumluluğu başbakan olarak

Yazının Devamı

Demirelin DYP üzüntüsü

6 Kasım 2002

Demirel, 40 yıllık deneyimine dayanarak, seçim sonuçlarını şöyle yorumluyor:"Halk, Meclisteki partilere bir ceza verdi. Bunu yaparken iktidarda mı, muhalefette mi pek ayırmadı. DYP muhalefette olmasına rağmen, ona da bir ceza kesmiş oldu. AKP de Meclisteydi diyeceksiniz ama, onun yarısı Mecliste, yarısı dışarıdaydı. Bir yenilik iddiası ve yönü vardı. Hadise budur."Demirel, sonuçların normal olduğunu düşünüyor:"Sonuçları anlamak için erken seçimin nedenlerine bakmak lazım. Türkiye niye erken seçime gitti? Seçimin nedeni, büyük ekonomik ve sosyal sıkıntılardı. Ekonomik krizin sonuçları. Ne çıktı? İktidar partilerinin aldıkları oyun toplamı yüzde 15in altında. Vatandaşın öfkesidir bu. Vatandaşın iktidara verdiği ceza bu. Bunun böyle olacağı 1.5 yıl önceden belliydi. Bunu göremediler."Yüzde 45 oyun Meclise yansımaması bir sorun yaratır mı?Demirel, yüzde 45 oyun Meclis dışında kalmasının hoş bir şey olmadığını ancak bir meşruiyet sorunu da yaratmayacağını söylüyor:"Başkanlık sisteminde yüzde 51le başkan seçiliyor, sorun olmuyor. Ayrıca seçilen milletvekilleri sadece seçildikleri ilin ve oy aldıkları seçmenin milletvekili değil, Türkiyenin milletvekili. O bakımdan bence bir meşruiyet

Yazının Devamı

Demirel’in DYP üzüntüsü

6 Kasım 2002


<#comment>"Üzülmez miyim, tabii ki, üzüldüm" diyor, 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, "DYP, kurduğum, iktidara taşıdığım parti. 3 - 4 puan farkla barajın altında kalsaydı, neyse denilirdi, ama yarım puanla baraja takılması daha da üzücü."
Demirel, 40 yıllık deneyimine dayanarak, seçim sonuçlarını şöyle yorumluyor:
"Halk, Meclis’teki partilere bir ceza verdi. Bunu yaparken iktidarda mı, muhalefette mi pek ayırmadı. DYP muhalefette olmasına rağmen, ona da bir ceza kesmiş oldu. AKP de Meclis’teydi diyeceksiniz ama, onun yarısı Meclis’te, yarısı dışarıdaydı. Bir yenilik iddiası ve yönü vardı. Hadise budur."
Demirel, sonuçların normal olduğunu düşünüyor:
"Sonuçları anlamak için erken seçimin nedenlerine bakmak lazım. Türkiye niye erken seçime gitti? Seçimin nedeni, büyük ekonomik ve sosyal sıkıntılardı. Ekonomik krizin sonuçları. Ne çıktı? İktidar partilerinin aldıkları oyun toplamı yüzde 15’in altında. Vatandaşın öfkesidir bu. Vatandaşın iktidara verdiği ceza bu. Bunun böyle olacağı 1.5 yıl önceden belliydi. Bunu göremediler."
Yüzde 45 oyun Meclis’e yansımaması bir sorun yaratır mı?

Yazının Devamı