Başbakan Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevitle DSP Genel Merkezinde sohbet olanağı bulduk.Ecevitler, akşam, Rahşan Ecevitin yazdığı "Pülümürde Aşk" adlı oyunu izlemeye hazırlanıyorlardı. İlk sahnelendiğinde Bülent Beyin rahatsızlığı nedeniyle izleyememişlerdi. Ankara Yıldırım Beyazıt Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, Ecevitler için özel olarak oyunu dün akşam sahnelemeye karar vermişler.Başbakan Ecevit, seçimlerden sonra DSP Genel Başkanlığından ayrılacağını açıklamıştı.Bu açıklamadan sonra bazı sorular gündeme geldi. Örneğin Ecevitin ne zaman ve nasıl ayrılacağı, yerine kimin geçeceği, seçime giderken ayrılacağını açıkladığına göre DSPnin başbakan adayı kim olacaktı?Başbakan Ecevit ve eşi Rahşan Ecevite bu kararlarını nasıl uygulayacaklarını ve zamanlamasını sorduk?Ecevitin yanıtı şu oldu:- Ben zaten bu kararımı daha önce vermiştim. Ancak, beni başkanlıktan uzaklaştırma, DSPyi bölme girişimleri gerekli hazırlıkları yapmamı engelledi. Şimdiki düşüncemiz şöyle: Seçimlerden hemen sonra DSPnin il ve ilçe kongreleri yapılacak. Çünkü seçim nedeniyle, adaylıklar nedeniyle örgütte değişiklikler oldu. Eksiler oluştu. Genel başkanlığı bırakmadan önce örgütün tamamlanması gerekiyor. Genel
<#comment>#comment>
Başbakan Bülent Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit’le DSP Genel Merkezi’nde sohbet olanağı bulduk.
Ecevitler, akşam, Rahşan Ecevit’in yazdığı "Pülümür’de Aşk" adlı oyunu izlemeye hazırlanıyorlardı. İlk sahnelendiğinde Bülent Bey’in rahatsızlığı nedeniyle izleyememişlerdi. Ankara Yıldırım Beyazıt Endüstri Meslek Lisesi öğrencileri, Ecevitler için özel olarak oyunu dün akşam sahnelemeye karar vermişler.
Başbakan Ecevit, seçimlerden sonra DSP Genel Başkanlığı’ndan ayrılacağını açıklamıştı.
Bu açıklamadan sonra bazı sorular gündeme geldi. Örneğin Ecevit’in ne zaman ve nasıl ayrılacağı, yerine kimin geçeceği, seçime giderken ayrılacağını açıkladığına göre DSP’nin başbakan adayı kim olacaktı?
Başbakan Ecevit ve eşi Rahşan Ecevit’e bu kararlarını nasıl uygulayacaklarını ve zamanlamasını sorduk?
Aynı resepsiyonda AKP lideri Tayyip Erdoğan ise partisinin yetkili organlarınca belirlenecek ismi Cumhurbaşkanının ataması gerektiği yanıtını verdi. Erdoğan, dün seçim meydanlarında bu görüşünü yineledi.Sorunun kaynağı Erdoğanın milletvekili seçilemeyeceğidir.Anayasanın 109. maddesi açık bir hükümle başbakanın, Cumhurbaşkanınca, TBMM üyeleri arasından atanacağını yazıyor. Bu hükme göre Cumhurbaşkanının bu konudaki yetkisi tartışılamaz.Peki demokratik teamül yok mu?Var. Anayasa, Cumhurbaşkanına istediği milletvekilini başbakan olarak atama yetkisi verse de uygulamada cumhurbaşkanları, seçim sonrasında sandıktan birinci çıkan partinin genel başkanını başbakan olarak atamışlardır. Türkiyede teamül budur.Bu durumda AKPnin sandıktan birinci çıkması halinde Cumhurbaşkanının teamüle uygun olarak başbakanlığa bu partinin genel başkanını getirmesi normal bir davranış olur. Ancak, AKP lideri, milletvekili olamayacağı için başbakan da olamıyor.Bu sorun nasıl çözülür?Genel başkanlığı hakkında da Anayasa Mahkemesinde davası süren Erdoğan, genel başkanlıktan çekilmiyor. Birleşik oy pusulasında da ismi yazıyor. Hatta bazıları seçimden sonra bu durumun seçimin iptali talebiyle dava konusu
<#comment>#comment>Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, başbakanı atama yetkisinin kendisinde olduğunu anımsattı. Sezer, 29 Ekim Resepsiyonu’nda gazetecilerin sorusu üzerine, partilerin önereceği isimleri atamak zorunda olmadığını belirtti.
Aynı resepsiyonda AKP lideri Tayyip Erdoğan ise partisinin yetkili organlarınca belirlenecek ismi Cumhurbaşkanı’nın ataması gerektiği yanıtını verdi. Erdoğan, dün seçim meydanlarında bu görüşünü yineledi.
Sorunun kaynağı Erdoğan’ın milletvekili seçilemeyeceğidir.
Anayasa’nın 109. maddesi açık bir hükümle başbakanın, Cumhurbaşkanı’nca, TBMM üyeleri arasından atanacağını yazıyor. Bu hükme göre Cumhurbaşkanı’nın bu konudaki yetkisi tartışılamaz.
Peki demokratik teamül yok mu?
Var. Anayasa, Cumhurbaşkanı’na istediği milletvekilini başbakan olarak atama yetkisi verse de uygulamada cumhurbaşkanları, seçim sonrasında sandıktan birinci çıkan partinin genel başkanını başbakan olarak atamışlardır. Türkiye’de teamül budur.
Atatürk ve Atatürk Cumhuriyetini kavrayan Türk Silahlı Kuvvetlerinin duruşu da, geçişi de gösterileri izleyen vatandaşlarımızın göğsünü kabarttı.Cumhuriyet ordusu, sosyal yapısı bozulmamış bir ordudur. Kaynağını halktan alır. Seçkinlerin ordusu değildir. Seçkincilik hastalığına ve tuzağına düşmemiştir. Halkına, halk çocuklarına açık bir kurumdur. Gücünü de, sağlamlığını da buradan alır.Atatürk de, çağdaşlığı, çağdaş teknolojiyi yakalamış ve bozulmamış Türk ordusunu görseydi gurur duyardı. Kendi alanında gösterdiği hedeflere ulaşmış bir kurum olduğunu teslim ederdi.Peki, ya başka taraflara baksa, gördüğüne; başka sorular sorsa, aldığı yanıtlara ne derdi acaba?Örneğin Cumhuriyetin borcunu sorsaydı...Ve Ona, "en iyi ihtimalle milli gelirimiz kadar borcumuz var, daha fazla da olabilir" yanıtı verilseydi...Tepkisi ne olurdu?Ya bir de, "bu borç neyin nesi?" deseydi. "Kimden borç aldınız, ne için aldınız, aldığınız borçları ne yaptınız?" diye de ekleseydi...Acaba, Türkiye Cumhuriyetini yönetenler, yönetmiş olanlar ve yönetecek olanlar ne yanıt verirlerdi?"Aç gözlülüğü terbiye edin ki insanlar huzurlu olsun, vaziyetlerini iyileştirin ki kin, öfke olmasın, demiştim, ne oldu?" diye
<#comment>#comment>Cumhuriyet Bayramı’nı dün kutladık. Ankara Atatürk Kütür Merkezi’ndeki görüntüler gurur vericiydi.
Atatürk ve Atatürk Cumhuriyeti’ni kavrayan Türk Silahlı Kuvvetleri’nin duruşu da, geçişi de gösterileri izleyen vatandaşlarımızın göğsünü kabarttı.
Cumhuriyet ordusu, sosyal yapısı bozulmamış bir ordudur. Kaynağını halktan alır. Seçkinlerin ordusu değildir. Seçkincilik hastalığına ve tuzağına düşmemiştir. Halkına, halk çocuklarına açık bir kurumdur. Gücünü de, sağlamlığını da buradan alır.
Atatürk de, çağdaşlığı, çağdaş teknolojiyi yakalamış ve bozulmamış Türk ordusunu görseydi gurur duyardı. Kendi alanında gösterdiği hedeflere ulaşmış bir kurum olduğunu teslim ederdi.
Peki, ya başka taraflara baksa, gördüğüne; başka sorular sorsa, aldığı yanıtlara ne derdi acaba?
Örneğin Cumhuriyet’in borcunu sorsaydı...
<#comment>#comment>Bugün Cumhuriyet Bayramı.
Kutladığımız ama üzerinde pek düşünmediğimiz Cumhuriyet’imizin 79. yılına giriyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerinde yükseldiği üç temel taşı laiklik, üniter yapı ve demokrasidir. Bu üç temel direkten birini çekerseniz bu Cumhuriyet sarsılır, yıkılma tehlikesiyle karşılaşır.
80 yıl boyunca bu üç direğin de örselendiği, kırılmak istendiği biliniyor. Çoğu kez laiklik ve üniter yapı karşıtlarının "rejim karşıtlığı" ortak paydasında birleştiklerini ve Cumhuriyet’e saldırıda iş ve güç birliği yaptıkları da biliniyor. Hele bunu yaparken demokrasinin olanaklarından yararlanmaları etkilerini daha da artırıyor.
20. yüzyılı ayakta tamamlayabilmiş nadir devletlerden biri olan ve temelleri Atatürk tarafından atılmış bulunan Cumhuriyet’imiz ve karşılaştığı, karşılaşacağı tehlikeler üzerinde durup düşünmek gerekiyor.
Demokratik, laik Cumhuriyet’in korunması sadece askerlerin görevi ve sorumluluğu değil. Onlardan daha fazla siyaset kurumunun görevi ve sorumluluğu. Demokratik laik Cumhuriyet’i korumak, geliştirmek başlıca amaçları olmalı. Oy için, iktidar için laiklik karşıtı, üniter yapı karşıtı akımları taklit etmek
Rus güvenlik güçlerinin rehineleri Çeçen teröristlerin elinden kurtarmak için izledikleri yöntem de, aldıkları sonuç da tartışılmalıdır. Eğer operasyon 140 cana mal olmuşsa bunun sorumlularını da aramak gerekir.Rehine kurtarma operasyonlarında amaç teröristleri etkisiz hale getirmek, masum insanları kurtarmaktır. Oysa bu operasyona baktığımızda 50 teröristle birlikte 90 rehinenin canından olduğunu görüyoruz. Rus güvenlik güçlerinin beceriksizliği ve aynı zamanda insana değer vermedikleri ortada.Olağanüstü bir dirençle karşılaşılması ve umulmadık bir silahlı veya bombalı eylemin gerçekleştirilmesi dışında 140 ölü ile sonuçlanan bir olay, kurtarma operasyonu adı altında izah edilemez.Ayrıca teröristlere karşı kullandıkları yöntemi rehinelere karşı kullanmış olmaları da sorgulanması gereken bir husustur. Tiyatro binasına sıkılan bayıltıcı veya uyutucu etkisi olduğu öne sürülen gazın niteliği de dünya kamuoyuna açıklanmalıdır.140 ölünün yanında 350 rehinenin de aynı gazdan etkilenmiş olarak hala yaşam mücadelesi veriyor olmaları Rus güvenlik güçlerinin ne kadar büyük bir risk üstlendiklerini de gösteriyor.Eğer basına yansıyan bilgiler doğruysa gaz operasyonundan sonra teröristler ve