<#comment>#comment>Kuzey Irak’taki siyasi gelişmelerle ABD arasındaki ilişkiye Ankara nasıl bakıyor? Dışişleri Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’e bu soruyu yönelttik.
Şu değerlendirmeyi yaptı:
- Gelişmelere bakılırsa, ABD’nin, "tavşana kaç, tazıya tut" politikası izlediği akla gelmiyor değil. Bizim yaptığımız her görüşmede ABD’liler, Kuzey Irak’ta bağımsız bir Kürt devleti kurulmasını istemediklerini belirtiyorlar ama gelişmeler fiilen bir devlet kurulduğunu gösteriyor.
- Irak’a müdahaleye hazırlandığı bir dönemde ABD böyle bir politika ile neyi amaçlıyor olabilir?
- Gelişmelere bakınca akla gelen bir diğer kuşku da şu: Acaba, ABD bu gelişmeleri teşvik ederek Ankara’yı tahrik etmeye mi çalışıyor? Örneğin, kendileri müdahale etmeden önce Türkiye’nin Kuzey Irak’a girmesini mi istiyorlar? Böyle bir amaç da güdülüyor olabilir.
- Peki Ankara nasıl hareket etmeyi düşünüyor?
Yarış, ben IMF programını senden daha güzel uygularım üzerine. Liderlerimiz ekonomi yönetimine değil borç yönetimine talipler. En güzel borcu ben öderim, borç çevirmekte üzerime yoktur, propagandasıyla oy istiyorlar. Alternatif bir ekonomi politikası önermeye kimsenin cesareti yok gibi...Arada bir çıkıp kızgın bir ifadelerle "IMFyi kovacağız" diyenler de oluyor ama yerine ne koyacağını söylemiyorlar.Bunun istisnalarından biri İşçi Partisi...İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, alternatif politika öneriyor. Sadece slogan olarak da değil. Somut program öneriyor. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz o ayrı konu ama kendi mantığı içinde dünyadan örnekler de vererek diğerlerinden farklı konuşuyor.Örneğin, çoğu siyasetçinin "aman IMF duyar" diye öcü gibi uzak durduğu borç ödeme konusunda radikal bir söylem kullanıyor. Diyor ki: "biz iktidara gelirsek 77 milyar dolara ulaşmış olan iç borçların ödemesini 10 yıla yayacağız." Arkasından da ekliyor, "bundan küçük tasarrufçu olumsuz etkilenmeyecek, 100 milyara kadar alacakları zamanında ödeyeceğiz."İşçi Partisinin bu ayırımı yapması da şu saptamaya dayanıyor:"Türkiyenin iç borcu bin 300 iri kıyım tefeciyedir. Devletin geliri bunların faiz
<#comment>#comment>Liderlere kulak kabartıyorsunuz en önde gideni de, en arkada kalanı da Kuran’a el basar gibi, IMF programına el basıyor.
Yarış, ben IMF programını senden daha güzel uygularım üzerine. Liderlerimiz ekonomi yönetimine değil borç yönetimine talipler. En güzel borcu ben öderim, borç çevirmekte üzerime yoktur, propagandasıyla oy istiyorlar. Alternatif bir ekonomi politikası önermeye kimsenin cesareti yok gibi...
Arada bir çıkıp kızgın bir ifadelerle "IMF’yi kovacağız" diyenler de oluyor ama yerine ne koyacağını söylemiyorlar.
Bunun istisnalarından biri İşçi Partisi...
İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek, alternatif politika öneriyor. Sadece slogan olarak da değil. Somut program öneriyor. Beğenirsiniz, beğenmezsiniz o ayrı konu ama kendi mantığı içinde dünyadan örnekler de vererek diğerlerinden farklı konuşuyor.
Örneğin, çoğu siyasetçinin "aman IMF duyar" diye öcü gibi uzak durduğu borç ödeme konusunda radikal bir söylem kullanıyor. Diyor ki: "biz iktidara gelirsek 77 milyar dolara ulaşmış olan iç borçların ödemesini 10 yıla yayacağız." Arkasından da ekliyor, "bundan küçük tasarrufçu olumsuz etkilenmeyecek, 100 milyara kadar alacakları
İzgiyle dün yaptığımız görüşmede, bu düşüncesinin nereden kaynaklandığını ve neyi amaçladığını sorduk.İzginin satır aralarının da dikkatle okunması gereken yanıtı şu oldu:"11 Eylül faciası olduktan sonra devletin zirvesinde bu konular ele alındı. Ben o zaman yaptığım değerlendirmede ABD müdahalesinin Afganistanla sınırlı kalmayacağını ve Iraka da sıranın geleceğini belirtmiştim. Bu yaklaşım içinde muhtemel gelişmeler ele alınmış ve Türkmenlerin güvenliği konusu da görüşülmüştü."İzgi, ABD müdahalesiyle ortaya çıkacak kaos ortamı içinde duyduğu endişeyi ifade ederken de şu değerlendirmeyi yaptı:"1974te olduğu gibi Türkmenler, bir kaos ortamında Kürtlerle Arapların arasında kalabilirler ve her iki grup tarafından da bir faciaya sürüklenebilirler. Endişemiz budur. Ben böyle bir olasılık karşısında Türk Silahlı Kuvvetlerinin koruma görevi üstlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak bunun bir işgal olmayacağının da özellikle Arap devletlerince bilinmesi gerektiğini vurguluyorum."İzgiye sorduk:- Bu olasılıklar değerlendirilirken devletin zirvesinde bir karar alındı mı? TBMM Başkanı olarak, bu bilgilere dayanarak mı değerlendirme yapıyorsunuz?- Şu kadarını söyleyeyim: Ben yasama organının
<#comment>#comment>TBMM Başkanı Ömer İzgi, son günlerde Kuzey Irak’la ilgili önemli mesajlar veriyor. Medyada pek üzerinde durulmuyor ama İzgi, Kerkük, Musul ve Süleymaniye için Türkiye’nin koruma görevi yapabileceğini, bunun bir işgal niteliğinde olmayacağını belirtiyor.
İzgi’yle dün yaptığımız görüşmede, bu düşüncesinin nereden kaynaklandığını ve neyi amaçladığını sorduk.
İzgi’nin satır aralarının da dikkatle okunması gereken yanıtı şu oldu:
"11 Eylül faciası olduktan sonra devletin zirvesinde bu konular ele alındı. Ben o zaman yaptığım değerlendirmede ABD müdahalesinin Afganistan’la sınırlı kalmayacağını ve Irak’a da sıranın geleceğini belirtmiştim. Bu yaklaşım içinde muhtemel gelişmeler ele alınmış ve Türkmenlerin güvenliği konusu da görüşülmüştü."
İzgi, ABD müdahalesiyle ortaya çıkacak kaos ortamı içinde duyduğu endişeyi ifade ederken de şu değerlendirmeyi yaptı:
"1974’te olduğu gibi Türkmenler, bir kaos ortamında Kürtlerle Arapların arasında kalabilirler ve her iki grup tarafından da bir faciaya sürüklenebilirler. Endişemiz budur. Ben böyle bir olasılık karşısında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin koruma görevi üstlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak bunun
RTÜK, yayının TRT tarafından gerçekleştirilmesi eğiliminde...TRT de hem Kürtçe, hem de Arapça yayın için hazırlıklarını sürdürüyor. Yönetmeliğin belirleyeceği görev çerçevesinde yayına geçmek için çalışıyor.TRTnin eğilimi sadece Kürtçe ile yetinmeyip Arapça yayın da gerçekleştirmek. Nedeni, özellikle Güneydoğu bölgesinde Arap kökenli vatandaşların bulunması.TRT Genel Müdürü Yücel Yenerin bu konudaki değerlendirmesi şöyle:"TRT uygulayıcı kurumdur. RTÜK yönetmeliği tamamlanınca bize düşecek görev ve işlev doğrultusunda yayına geçeceğiz. Bizim ilk planda tasarladığımız Kürtçe ve Arapça haberleri vermek. Aynı zamanda Türkçe altyazı vermeyi de düşünüyoruz. İlk uygulamayı haber alanında yapmayı planlıyoruz."TRT, Kürtçe yayının hangi lehçeyle yapılabileceği üzerinde de çalışıyor. Kürtçenin birden çok lehçe ve ağızla konuşulması zorluk yaratıyor. TRT uzmanlarının eğilimi, yayının Kırmançi lehçesiyle yapılması. Yapılan araştırmaya göre en yaygın olarak kullanılan Kırmançi.TRTnin karşılaştığı en önemli sorunlardan biri de bu dil ve lehçeleri bilen personel bulunmaması. Yayın hizmetlerinde çalışacak Kürtçe bilen eleman bulunmasında sıkıntı yaşanıyor. Televizyon haberciliği, spikerlik
<#comment>#comment>Anadilde yayın ve öğrenim olanağına ilişkin yönetmelik düzenlemeleri tamamlanıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nın kurslara ilişkin yönetmeliğinden sonra anadilde yayını düzenleyecek olan RTÜK yönetmeliği de son aşamaya geldi.
RTÜK, yayının TRT tarafından gerçekleştirilmesi eğiliminde...
TRT de hem Kürtçe, hem de Arapça yayın için hazırlıklarını sürdürüyor. Yönetmeliğin belirleyeceği görev çerçevesinde yayına geçmek için çalışıyor.
TRT’nin eğilimi sadece Kürtçe ile yetinmeyip Arapça yayın da gerçekleştirmek. Nedeni, özellikle Güneydoğu bölgesinde Arap kökenli vatandaşların bulunması.
TRT Genel Müdürü Yücel Yener’in bu konudaki değerlendirmesi şöyle:
"TRT uygulayıcı kurumdur. RTÜK yönetmeliği tamamlanınca bize düşecek görev ve işlev doğrultusunda yayına geçeceğiz. Bizim ilk planda tasarladığımız Kürtçe ve Arapça haberleri vermek. Aynı zamanda Türkçe altyazı vermeyi de düşünüyoruz. İlk uygulamayı haber alanında yapmayı planlıyoruz."
Kuzey Iraktaki gelişmeleri yakından izleyen Ankara ise olayların peşinden sürüklenmek ve telafisi zor sonuçlarla karşılaşmak istemiyor.Hükümet ve askeri çevrelerde dillendirilen görüşlerin örtüştüğü yaklaşım şöyle özetlenebilir:"Türkiye, Körfez Savaşından da edindiği deneyim ile bölgede aleyhine gelişecek olayları önlemek için inisiyatifi elinde bulundurmak zorundadır. Bu inisiyatifi kullanırken asıl muhatabı ABD olmalıdır. ABDnin temel sorun olarak gördüğü Bağdattır. Oysa Türkiye açısından sorun doğurabilecek çoğrafya Kuzey Iraktır. Bu bakımdan bir müdahale halinde, ABD başka niyetler taşımıyorsa, Türkiye açısından önem taşıyan bu bölgenin güvenliği ve kontrolünde Ankaranın inisiyatif kullanması Washington ve Ankara açısından daha yararlı görülebilir. Bu halde ABD ile çatışarak değil işbirliği içinde hareket edilmesi daha akılcı bir davranış olur. Ancak bunu belirleyecek olan ABDnin niyetleri ve kullanacağı müdahale yöntemidir. ABD, Türkiye aleyhine sonuçlar doğuracak niyetler taşımıyorsa, bu işbirliği kolayca sağlanabilir."Ankaranın inisiyatifi elinde bulundurması ve bunun anlayışla karşılanması gerektiğini vurgulayan aynı çevreler, geriye "zamanlama" konusunun kalacağı