<#comment>#comment>Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, seçimi erteletmek isteyen küskün milletvekilleri için, "Meclis’in itibarının korunmasını önce milletvekillerinden beklerim" diyerek ince bir şekilde uyarmıştı.
Ama dinleyen kim?
Milletvekilleri küstüler bir kez...
Niye ve neye küstülerse, küsler...
Oysa küsmesi gereken vatandaş ama bizim milletvekilleri küsüyor.
Hem de öyle bir küslük ki, artık giderek kine dönüşüyor.
- Ne var bunda, bir siyasetçi herkesle görüşür, diyorlar.Bu arada o "herkes"in içine banka batıranlar da giriyor.Peki, bankaları Fona devredilmiş olan patronlar seçimden birinci parti olarak çıkacağı tahmin edilen siyasilerle ne konuşurlar? Onlara ne demiş olabilirler?Örneğin şöyle demiş olabilirler mi?"Biz birer defa banka batırdık. Bize bir daha banka vermeyin. Halkı ve halkın parasını bizden koruyun!"Veya şöyle:"Biz bankalarımızı boşalttığımız için çok üzgünüz. Buyrun bunlar götürdüğümüz paralar, alın hak sahiplerine verin!"Demişler midir?Derler mi?Demezler.Peki ne demişlerdir?Onu görüşmeyi yapan liderlerimiz biliyor.Biz bilmiyoruz.Bizim bildiğimiz şu:Fona devredilen bankaların - Demirbank hariç - ortak özelliği, içindeki paraların banka sahibine ve sahibi olduğu şirketlere yasalara aykırı biçim ve ölçüde kredi olarak verildiği ve geri ödenmediği...Halk diliyle, hortumlandığı...Liderler, batık banka patronlarıyla görüşmeli...Ama seçimden önce değil, sonra...Halk yetki verirse o zaman bu patronları çağırıp sormalılar:- Paralar nerede?Herkesle görüşme böyle olmalı...Hacizli köşklerde, "alırsın gülüm verirsin gülüm" biçiminde değil... fbila@milliyet.com.tr Batık banka
<#comment>#comment>Batık banka patronlarıyla gözden uzak görüşmeler yapan siyasiler tepkilere kızıyorlar:
- Ne var bunda, bir siyasetçi herkesle görüşür, diyorlar.
Bu arada o "herkes"in içine banka batıranlar da giriyor.
Peki, bankaları Fon’a devredilmiş olan patronlar seçimden birinci parti olarak çıkacağı tahmin edilen siyasilerle ne konuşurlar? Onlara ne demiş olabilirler?
Örneğin şöyle demiş olabilirler mi?
"Biz birer defa banka batırdık. Bize bir daha banka vermeyin. Halkı ve halkın parasını bizden koruyun!"
Bahçelinin teşhisi isabetlidir.Yapılan fiskos siyasetidir.Peki bu siyaset biçimi yeni midir ve bunu yapan sadece AK Parti lideri Erdoğan mıdır?Hayır. Bu siyaset yöntemi çok uzun yıllardır yaygın biçimde kullanılmaktadır ve yapan da sadece Tayyip Erdoğan değildir.Türkiyede halkla, halk için siyaset yapmak yerine, halka rağmen sermayeyle siyaset yapmak tercih edilmektedir. Halka, yerine getirilmeyecek vaatlerde bulunup oy aldıktan sonra asıl siyaseti fiskos yöntemiyle batmış veya batmamış sermaye gruplarıyla yapmak, neredeyse yerleşik bir anlayışa dönüştü.Bugün merkez sağ partilerin çöküşe, radikal akımların da yükselişe geçmesinin önemli etkenleri arasında bu fiskos siyaseti de vardır.Fiskos siyasetinin perdelenmesi, halkın kandırılması için medya organları seferber edilmiştir.Peki fiskos siyasetinin konusu sadece siyaset midir?Hayır. Aynı zamanda ticarettir. "Fiskos" biçiminde yapılmasının nedeni de budur...Hem siyaset, hem ticaret...Bu ancak fiskosla yapılabilir.Kendini bu biçimde siyasete kaptıran liderler ve partileri, her seçimde biraz daha büyük fiyaskoyla karşılaşmışlardır.Türkiyede hem siyaset, hem ticaret, hem de halk fiskos siyasetinden zarar görmüştür.Siyasetle ticareti
<#comment>#comment>MHP lideri Devlet Bahçeli, AK Parti lideri Tayyip Erdoğan’ın batık banka patronlarıyla görüşmesini "fiskos siyaseti" olarak tanımladı ve eleştirdi.
Bahçeli’nin teşhisi isabetlidir.
Yapılan fiskos siyasetidir.
Peki bu siyaset biçimi yeni midir ve bunu yapan sadece AK Parti lideri Erdoğan mıdır?
Hayır. Bu siyaset yöntemi çok uzun yıllardır yaygın biçimde kullanılmaktadır ve yapan da sadece Tayyip Erdoğan değildir.
Türkiye’de halkla, halk için siyaset yapmak yerine, halka rağmen sermayeyle siyaset yapmak tercih edilmektedir. Halka, yerine getirilmeyecek vaatlerde bulunup oy aldıktan sonra asıl siyaseti fiskos yöntemiyle batmış veya batmamış sermaye gruplarıyla yapmak, neredeyse yerleşik bir anlayışa dönüştü.
Ecevit, Dışişleri Bakanlığından bu konuda belge ve bilgi istedi. Dışişleri yetkilileriyle birlikte bu taslağı inceledi, yorumladı.Başbakan Ecevit, anayasa taslağıyla ilgili saptamalarını dünkü görüşmemizde şu şekilde özetledi:"Bu çalışma bir taslak. Henüz kesinleşmemiş, resmileşmemiş. Ancak, taslak bu haliyle kabul edilebilir nitelikte değil. Bir kere Irakı neredeyse ortadan kaldırıyor. Merkezi otoriteye hemen hemen hiçbir yetkiyi devretmiyor. Bağdatı yok sayıyor. Federe devlet olarak öngördüğü Kuzey Iraka bu statüyü çok fazla aşan yetkiler tanıyor. Bağımsızlığa yakın bir statü öngörüyor. Federasyon bölge başkanı öngörülüyor. Güvenlik güçlerini bu başkana bağlıyor. Sadece iç değil dış güvenliği de bağlıyor ki, bir anlamda ordu öngörüyor. Türkmenlere ve Süryanilere birtakım azınlık hakları tanıyor. Irakı ortadan kaldıran, Bağdatı yok sayan bu taslak kesinleşir ve resmileşirse Türkiye bunu kabullenmez. Türkiye açısından kabul edilebilecek bir metin değil."Başbakan Ecevit, söz konusu anayasa taslağının Sevre de atıfta bulunduğunu vurgulayarak şu değerlendirmeyi yaptı:"Bu taslak tarihe gömülmüş olan Sevre atıfta bulunuyor. Gerçi bu atıf müphem kalmış görünüyor ama atıfta bulunması
<#comment>#comment>Başbakan Ecevit iki gündür özel bir çalışma yapıyor. Çalıştığı konu, mimarlığını Barzani ve Talabani’nin yaptığı Irak’ta federasyon öngören yeni anayasa taslağı. Barzani ve Talabani, bu taslağı henüz resmileştirmediler. Parlamentodan geçirmeyi zamanlama olarak uygun görmediler veya buna cesaret edemediler. Ancak, ortaya bir taslak çıkardılar.
Ecevit, Dışişleri Bakanlığı’ndan bu konuda belge ve bilgi istedi. Dışişleri yetkilileriyle birlikte bu taslağı inceledi, yorumladı.
Başbakan Ecevit, anayasa taslağıyla ilgili saptamalarını dünkü görüşmemizde şu şekilde özetledi:
"Bu çalışma bir taslak. Henüz kesinleşmemiş, resmileşmemiş. Ancak, taslak bu haliyle kabul edilebilir nitelikte değil. Bir kere Irak’ı neredeyse ortadan kaldırıyor. Merkezi otoriteye hemen hemen hiçbir yetkiyi devretmiyor. Bağdat’ı yok sayıyor. Federe devlet olarak öngördüğü Kuzey Irak’a bu statüyü çok fazla aşan yetkiler tanıyor. Bağımsızlığa yakın bir statü öngörüyor. Federasyon bölge başkanı öngörülüyor. Güvenlik güçlerini bu başkana bağlıyor. Sadece iç değil dış güvenliği de bağlıyor ki, bir anlamda ordu öngörüyor. Türkmenlere ve Süryanilere birtakım azınlık hakları tanıyor. Irak’ı
Başbakan Bülent Ecevit, rahatsızlığının yoğunlaştığı yaz aylarında birtakım siyasi ve ticari hesaplarla çekilmeye zorlandı. İyileşmesi için değil, adeta rahatsızlığının daha da ilerlemesi için neredeyse dua edenler oldu. Hastalığı üzerine siyaset kuranlar, siyasetten ve yaşamdan çekilmesini umanlar ortaya çıktı. Siyasi miras beklentisine girenler çoğaldı. HESAPLARI TUTMADI Türkiye, seçim ortamına bu oyunun sahipleri tarafından sürüklenmiş oldu. Oyunu tutturamayanlar seçimden kaçmak için ellerinden geleni yaptılar, ancak, o konuda da başarılı olamadılar. Eceviti devirelim derken kendilerini sandığın önünde buldular. Kaçmak için hala yol arıyorlar. Şimdi Ecevit, önümüzdeki yıl görevi bırakabileceğini söylüyor. Son olarak Bursa mitinginde bu konuyu daha somut biçimde gündeme getirdi. Başbakan Ecevitle, bu yöndeki kararını konuştuk. Ecevitin rahatsızlığı bir siyasi komplonun, bir sivil hükümet darbesinin malzemesi olarak kullanılmaya çalışıldı. Ancak, bu hesaplar tutmadı. Ecevitin direnci, siyasi deneyimi, dayatmalara boyun eğmeyen kişiliği bu oyunu bozdu. İLELEBET KALAMAM Bursada görevi bırakabileceğinizi yeniden gündeme getirdiniz. Bu konudaki kararınız nedir? Biliyorsunuz, geçirmiş