<#comment>#comment>Çin'in Ukrayna'dan satın aldığı tamamlanmamış uçak gemisi Varyag'ın Boğazlar'dan geçişiyle ilgili tartışmalar sürüyor.
İki yıldır Karadeniz'de bekleyen Varyag'a, Ankara sonuçta geçiş izni vermiş görünüyor. Ancak, bu geçişle ilgili bazı teknik ve siyasi kaygıların sürdüğünü söyleyebiliriz. Özellikle, denizcilikten sorumlu Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu ve bakanlığın teknik heyeti geçiş güvenliğinden ve Varyag'ın gelecekte "emsal" gösterilmesinden endişe duyuyorlar. Bu endişe en üst düzeyde dile getirilmiş olmasına karşın, Ankara'dan geçişe onay çıkması ilgilileri düşündürüyor.
Varyag'ın geçip geçemeyeceğini saptamak için görevlendirilen teknik heyetin saptadığı ve Başbakan Ecevit ile Genelkurmay'a da ilettiği bulgular şöyle...
Varyag için Ukrayna ve Çin'in 1998 ve 2000 yıllarında yaptıkları "geçiş izni" başvurusu Türkiye tarafından Boğazlar'ın güvenliği gerekçesiyle geri çevrildi.
İstanbul Boğazı'nın özeliklikleri ve İstanbul'un güvenliği belli büyüklüklerin üzerindeki gemilerin geçişine uygun değildir. Bugüne kadar Boğazlar'dan geçişine izin verilen en büyük gemi 312 metredir. Bu uzunluğu aşan gemilere geçiş izni verilmemiştir.
Kent ekonomisi çaya ve Çay - Kur'a bakıyor. Kentle "zdeşleşmiş kurum Çay - Kur. Rizeli olup da Çay - Kur'la ilgisi olmayan hemen hemen yok gibi. Ya Çay - Kur çalışanı, ya emeklisi, ya da annesi veya babası yahut kardeşi Çay -Kurlu...Rize Çay - Kur'la nefes alıp Çay - Kur'la nefes veriyor.Ekonomi dediğiniz bu kurumun etrafında d"nüyor.Doğal olarak selam verdiğiniz her kişi s"ze çay ve çay fiyatlarından başlıyor.Ordu'da fındık için dinlediğimiz şikayetler, Rize'de çay için ş"yle tekrarlanıyor: Ordu ve Giresun için fındık neyse, Rize için çay o... Hesap yapınca anladık ki yanmışız - Nasıl yanmışsınız?- Ş"yle; bu 250 bin lira 15 - 20 cent arası bir şey tutar. Oysa biz 65 - 70 cent fiyat aldığımızı biliriz. Hesap ortada. Yanmışız. Neden? Bak şimdi, 250 bin lira verdiler mi? Verdiler. Peki ben ne harcıyorum. Gübrenin fiyatı olmuş 200 - 225 bin lira zaten. Çık bunu. Kaldı mı, 25 - 50 bin lira kilo başına. Eee, bunun işçisi var, taşıması var, budaması var. Oraları da hesaplarsan cepten gidiyor. Yani içerdeyiz. Çayla uğraşmayalım daha iyi.Anlayacağınız diyor Rizeli, "çay artık Rize'yi beslemiyor. Başka bir şey bulmamız lazım." "Çaya verdiler 250 bin lira fiyat. İyi güzel! Biz bu
<#comment>#comment>
Ordu ve Giresun için fındık neyse, Rize için çay o...
Kent ekonomisi çaya ve Çay - Kur'a bakıyor. Kentle özdeşleşmiş kurum Çay - Kur. Rizeli olup da Çay - Kur'la ilgisi olmayan hemen hemen yok gibi. Ya Çay - Kur çalışanı, ya emeklisi, ya da annesi veya babası yahut kardeşi Çay -Kurlu...
Rize Çay - Kur'la nefes alıp Çay - Kur'la nefes veriyor.
Ekonomi dediğiniz bu kurumun etrafında dönüyor.
Doğal olarak selam verdiğiniz her kişi söze çay ve çay fiyatlarından başlıyor.
"Trabzon ne istiyor?" diye sorduğumuzda yanıt şu:- 20 km'lik ray istiyoruz.- Ne yapacaksınız, bu rayı?- Trabzon Asya - Avrupa ticaret koridorunun en "nemli yerinde duruyor. Bizim devletten isteğimiz Hopa ile Batum'u bağlaması. 20 km'lik demiryolu d"şenirse Türkiye'nin ihracatını yüzde 30 artırırız. Ama bu 20 km'lik eksiklik geleceğimizi kaybettiriyor. Trabzon, Sovyetler'in dağılmasından sonra girdiği şoku yeni yeni atlatıyor. Sarp ve Soçi kapılarının açılmasından bu yana geçen yaklaşık 10 yıllık süreçte bir şaşkınlık geçiren Trabzon, ekonomik açıdan stratejik değerini daha yeni kavramış. Trabzonlunun kafası krizden çok geleceğin Trabzon'unda... Uzun atlamak için geri geri yürüyen atletlere benziyor. 'DEVLET YOLU YAPSA...' - Batum'la ulaşım sorunu yaşamamız bizi hem Orta Asya'dan, hem Rusya'dan kopartıyor. Demiryolu ağına sahip İran bu pazarları kontrol altına aldı. Rusya ve Orta Asya, Trabzon'dan alacağı malı İran'dan hatta Yunanistan'dan, Romanya'dan alıyor. Onların raylı roro taşımacılığı bizi eziyor. Oysa, demiryolu Batum'a uzansa, ne Avrupa, ne İran bizimle rekabet edebilir. Bu analize Vali Adil Yanar da katılıyor:- 1800'lü yıllarda bile Trabzon'da 14 başkonsolosluk varmış.
<#comment>#comment>Trabzon, Sovyetler'in dağılmasından sonra girdiği şoku yeni yeni atlatıyor. Sarp ve Soçi kapılarının açılmasından bu yana geçen yaklaşık 10 yıllık süreçte bir şaşkınlık geçiren Trabzon, ekonomik açıdan stratejik değerini daha yeni kavramış. Trabzonlunun kafası krizden çok geleceğin Trabzon'unda... Uzun atlamak için geri geri yürüyen atletlere benziyor.
"Trabzon ne istiyor?" diye sorduğumuzda yanıt şu:
- 20 km'lik ray istiyoruz.
- Ne yapacaksınız, bu rayı?
- Trabzon Asya - Avrupa ticaret koridorunun en önemli yerinde duruyor. Bizim devletten isteğimiz Hopa ile Batum'u bağlaması. 20 km'lik demiryolu döşenirse Türkiye'nin ihracatını yüzde 30 artırırız. Ama bu 20 km'lik eksiklik geleceğimizi kaybettiriyor.
"Taşı toprağı altın" diye İstanbul'a derler ama taşın ve toprağın altın olduğu asıl kent Gümüşhane... B"lgede çinko, kurşun, bakır, altın ve gümüş rezervleri var. Rezerv var ama tek bir işletme yok. Sanayisi bulunmayan, tarımı ve hayvancılığı gerilemiş Gümüşhane'de insanlar nasıl geçinir, diye sorduğunuzda, yanıt şaşırtıcı oluyor:- İhracat yaparak.- Ne ihraç ediyorsunuz?- Biz gurbetçi ihraç ederiz. Zigana'nın eteklerinden geçen Harşit Çayı'nın iki yakasına serpilmiş bir minyatür kent Gümüşhane... Etrafı yüksek dağlar ve kayalıklarla çevrili Gümüşhane, Zigana'nın eteklerinde bir kartal yuvası gibi g"rünüyor. Adı üzerinde eski bir gümüş kenti. Gümüş rengindeki g"rüntüsü k"hnemişliği ile bütünleşmiş. Gençlerin terk ettiği, yaşlıların ise eskiyi andıkları Gümüşhane'de canlılık gümüş madenciliği işletmeciliğinin yapıldığı Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in ise ilk d"nemlerinde kalmış. GENÇLER TERK EDİYOR - Gümüşhane'de kayıtlı nüfusun d"rtte üçü Gümüşhane dışında yaşar. Dışarıda çalışır, dışarıda tüketir. Gümüşhane, uzun yıllar gurbetçilerinin g"nderdikleri paralarla ayakta durur. Ancak son yıllarda gurbetçiler de doğdukları değil, doydukları yere y"nelmişler. Olanak bulan gençlerin terk
<#comment>#comment>
Zigana'nın eteklerinden geçen Harşit Çayı'nın iki yakasına serpilmiş bir minyatür kent Gümüşhane... Etrafı yüksek dağlar ve kayalıklarla çevrili Gümüşhane, Zigana'nın eteklerinde bir kartal yuvası gibi görünüyor. Adı üzerinde eski bir gümüş kenti. Gümüş rengindeki görüntüsü köhnemişliği ile bütünleşmiş. Gençlerin terk ettiği, yaşlıların ise eskiyi andıkları Gümüşhane'de canlılık gümüş madenciliği işletmeciliğinin yapıldığı Osmanlı'nın son, Cumhuriyet'in ise ilk dönemlerinde kalmış.
"Taşı toprağı altın" diye İstanbul'a derler ama taşın ve toprağın altın olduğu asıl kent Gümüşhane... Bölgede çinko, kurşun, bakır, altın ve gümüş rezervleri var. Rezerv var ama tek bir işletme yok. Sanayisi bulunmayan, tarımı ve hayvancılığı gerilemiş Gümüşhane'de insanlar nasıl geçinir, diye sorduğunuzda, yanıt şaşırtıcı oluyor:
- İhracat yaparak.
- Ne ihraç ediyorsunuz?
- Biz gurbetçi ihraç ederiz.
Ordu'da "Herkesin ağzında fındık var" dersek, abartı olmaz. Ağzını açan "fındık" diye başlıyor, "fındık" diye bitiriyor. Karadeniz'in en sakin huylu insanları olarak bilinen Orduluları fındık fiyatı hırçınlaştırmış. ™fkelerine bakılırsa, "deli etmiş" bile diyebiliriz. Dünyanın en kaliteli fındığını üreten Orduluların her biri hesap uzmanı gibi. Hamburg fındık borsasındaki ince hesapları yaylalardaki k"ylüler kadar hızla anlayıp, anlatabilen yok... 'Ben fındık brokeriyim' Milliyet TIR'ının etrafını çevirmiş Ordulular bizden çok birbirleriyle tartıştılar. "Ben fındık brokeriyim" diye s"ze başlayıp Ankara'ya "fındık dersi" veriyor: "Fındık dediğin dolardır. Fındığın varsa nakit doların var demektir. Ama Ankara bunu anlamıyor. Bugün devletin üzerine yük olmayan kaç ürün var derseniz, yanıtlardan biri fındıktır. Dünyanın en büyük üreticisi Türkiye, fındığını sudan ucuza satıyor. Oysa, Ordu'da üreticiye 300 milyon dolar yatırsalar, 1 milyar dolar kazanırlar." 'Devlet bizi şaşırttı' "Eğer devlet fiyat açıklamasaydı, yüzümüz gülecekti. Fındık, serbest piyasada 1 milyon 700 bine alınıp satılıyordu. Daha da yukarı gidecekti. Ancak devlet 1 milyon 525 bin lira fiyat açıkladı.