Hikmet BİLA
TRAFİĞE öyle bir kurban daha verdik ki, inanılır gibi, kabul edilebilir gibi değil. Sorumlu Müdürümüz, sevgili arkadaşımız
Eren Güvener'in 23'ündeki oğlu Onur'u aldı götürdü aramızdan. Annesi - babası 23 yıl Onur'un üzerine çiçek gibi titrediler. Onların gözlerinin bebeğiydi o... Sevgiyle büyüttüler, eğittiler ve 23 yaşında topluma kattılar. "İşte ey Türkiye" dediler, "Al sana pırıl pırıl bir inşaat mühendisi..."
Türkiye, daha o aşamada Onur'u yaşamın dışına itti. Daha önce her yaştan binlerce Onur'a yaptığı gibi. İnsan hayatının bu kadar ucuz, bu kadar basit olduğu bir ülke daha var mı acaba? Gencecik insanlarından bu kadar kolay vazgeçen bir ülke, hangi alanda mutlu, başarılı olabilir ki?
Keşke... Keşke Onur'umuz son kurban olsa...
Ortadoğu'daki savaş tehlikesi henüz geçmeden gözlerimizi Balkanlar'a çevirdik. Kosova'da patlayan silahlar bütün dünyayı ürküttü. Çatışmaların Makedonya'ya sıçraması halinde Türkiye'yi de içine alabilecek bir Balkan savaşının çıkması olasılığı korkuyu artırıyor. Dünya çapında gazeteciliğin öncüsü Milliyet, anında krizin odak noktasındaydı. Arkadaşımız
Bülent Ayan diken üstündeki Makedonya'ya gitti. Gelişmeleri ve savaş tehdidi altındaki Makedonya halkının günlük yaşantısını yazdı, görüntüledi.
Kosova'dan dünyaya ilk imdat çığlığı geçtiğimiz hafta Milliyet sayfalarında yankılandı. Kosova Dışişleri Bakanı Bayan Edita, yazarımız Sami Kohen'e konuştu ve Milliyet aracılığıyla uluslararası toplumdan yardım istedi.
Gazetecilikte "sıcak takip"in önemini bütün okurlarımız biliyor.
"El Ezher baskını" haberiyle, gizli kapaklı örgütlenmeleri gün ışığına çıkaran
Tolga Şardan, bu önemli haberini yeni bilgilerle devam ettirdi. Şardan, Ankara DGM'nin talimatıyla başlatılan Yuva Vakfı operasyonunda çok önemli belgeleri ele geçirdi. Gözaltına alınan Yuva Vakfı Başkanı'nın, kapatılan RP lideri Erbakan'a yazdığı mekkupların ortaya çıkarılması, büyük yankı uyandırdı.
İsmet İnönü, "İkinci Adam"dı. Atatürk'ten sonra uzun yıllar Türkiye'ye damgasını vuran liderdi. Hep böyle anıldı, böyle anılacak. Eşi Mevhibe Hanım ise, hep "Çankaya'nın Hanımefendisi" olarak hatırlandı. Alçakgönüllülüğü, zarafeti ve kültürüyle, örnek Türk kadını oldu. Pembe Köşk'te ve Çankaya Köşkü'nde Türkiye'nin fırtınalı yıllarına tanık olan Mevhibe Hanım'ın anılarını torunu
Gülsün Bilgehan Milliyet için yazdı. İlgiyle izlediğinizi umuyoruz.
Horlansalar da, coplansalar da Türk kadınının "Kadınlar Günü"nü kutluyoruz. Biliyoruz ki, geleceğin çağdaş Türkiye'sini kadınlarımız doğuracak.
İyi haftalar dileğiyle...
Yazara EmailH.Bila@milliyet.com.tr