Hikmet BİLA
ARA rejim tartışması, Başbakan Yılmaz'ın Gürcistan gezisinden sonra yeni bir zemine oturdu. Kimse, "ordu" sözcüğünü açıkça kullanmaya cesaret edemese de, bir sivil - asker çatışmasının kamuoyuna yansıdığı açık. Çatışma, Tiflis gezisinde Başbakan'ı izleyen yazarımız
Yalçın Doğan'ın yazısıyla su yüzüne çıktı. Önce muhalefet sözcüleri... Arkasından Başbakan ve Başbakan Yardımcılarının peşpeşe, muhtemel bir darbeye meydan okuyan demeçleri gazete manşetlerini süsledi. Bu demeçler, çeşitli kesimlerden alkış da aldı. Ancak, birçok soru cevapsız kaldı. Hala da öyle...
1. Sivil siyasetçilerin bu çıkışı neye karşıdır? Bir darbe ihbarı aldılar da önceden buna direneceklerini mi ilan etmektedirler? Yoksa olmayan bir darbeye karşı, karanlıkta ıslık mı çalmaktadırlar?
2. Meclis içi ve Meclis dışı kompozisyonu, sahip olduğu destek, bu iktidarın olası bir darbeye karşı koymasına yeter mi? Ekonomide, eğitimde, sağlıkta, dış politikadaki başarıları, demokrasi dışı müdahaleleri frenleyecek kadar büyük müdür?
3. Dünyanın her yerinde askerin bir planı vardır. Asker, başını ve sonunu görmediği hiçbir harekata girişmez. Hatta, muhtemel durum (contingency) planları da hazırdır. Operasyon için iki olasılık vardır: Ya hedefe ulaşılır ki, bunun adı zaferdir. Ya da hedefe ulaşılmaz, bunun adı da bozgundur. Hiçbir ordu bozgunu ihtimal sayıp, harekata girişmez.
4. Askeri liderlerin kişisel amaçları için siyaseti kullandıkları görülmemiş olay değildir. Hatta, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturmayı hedefleyip, askeri gücü harekete geçirenler de olmuştur. 28 Şubat'ın arkasında böyle bir motifin bulunduğunu öne sürmek, haklı olabilir mi?
5. Bir yıl önce ordunun "birlik ve bütünlük içinde" aldığı (ya da aldırdığı) 28 Şubat kararlarını, bugün "ordu içinde bir gruba" maletmek, anlaşılır bir yaklaşım mıdır? Varsayalım ki, bu iddia doğrudur. Daha da ileri gidip o "grubun" tasfiye edildiğini düşünelim. Ordunun geri kalan kısmı 28 Şubat'ı unutacak mıdır?
6. Muhalefetin tutumu bir yere kadar anlaşılabilir. Çünkü onlar "28 Şubat mağduru"durlar. Ya iktidar?.. İktidarı, Refahyol'la aynı kefeye konulma korkusu sarmışsa, bundan kurtulmanın yolu Refahyol'la farkı ortaya koymaktır. 28 Şubat'a inanıyorsanız (ki o iradeyi belirttiğiniz için iktidar olmuşsunuzdur) gereğini yaparsınız; inanmıyorsanız, "Orada ne işiniz var" diye sorarlar adama.
Demokrasi, sivil otoritenin egemenliği demektir. Bu da ancak, sivil iktidarın, asker ya da sivil herkes üzerindeki otoritesiyle mümkün olur. Hedefsiz, adressiz demeçlerle değil. Sivil iktidara düşen askerle didişmek değil, iktidar olmanın gereğini yapmaktır.
Şimdi gözler 27 Mart'taki Milli Güvenlik Kurulu toplantısında. O toplantının, gereksiz gövde gösterilerine değil, sağduyuya sahne olmasını diliyoruz.
Yazara EmailH.Bila@milliyet.com.tr