Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Bu soruyu önce ANAP Genel Başkanı Nesrin Nasa, sonra DYP Genel Başkanı Mehmet Ağara yönelttik.Nas, soruyu bir itirazla şöyle yanıtladı:"Aslında benim yaklaşımım iki partinin birleşmesini, bütünleşmesini aşan bir yaklaşım. 1995ten beri bu iki partinin birleşmesi yönünde talepler hep gündemde. Ama kanımca bugünkü ihtiyaç iki partinin birleşmesinden daha geniş bir proje gerektiriyor. Ben buna yeni bir merkez siyaseti projesi, yapılanması diyorum. Türkiyenin ihtiyacının bu olduğunu ve toplumda bu yönde bir mutabakat olduğunu gözlüyorum. Bu nedenle iki partinin bütünleşmesini de içeren ama onun sınırlarını aşan bir projeye ihtiyaç var. Bunun çerçevesini, yeni bir iktidar alternatifi olarak da çizebiliriz. Türkiyenin etkin muhalefete olan ihtiyacı açık. Bu nedenle bir araya gelip önceliklerimizi masaya koyup özellikle de 17 Aralık sonrasında oluşacak gündem, yapılacak işler konusunda bir uzlaşmaya vararak geniş bir alternatif iktidar projesini ortaya çıkarmalıyız.""Bu konuda" diyor Nas, "Zaman zaman değişik vesilelerle Sayın Ağarla bir araya geldiğimizde mutabık kaldık. Olayın parti birleşmesini aşan bir genişliğe sahip olması gerektiğini saptadık." DYP ile ANAPın bütünleşmesi konusunda, Mehmet Ağar ile Nesrin Nas arasında bir mutabakat var mı? ANAP lideri, söz konusu projenin, eski siyaset anlayışının ve yöntemlerinin tekrarı niteliğinde olmaması gerektiğinin de altını çiziyor:"İki parti nasıl birleşecek? Çatı hangisi olacak? Genel başkanı kim olacak? Bu tür konuları sorun olarak görmeyen bir anlayışla bu proje üretilmeli. Bu sorulara verilecek yanıtların benim açımdan hiç önemi yok. ANAP ve Genel Başkan olarak ben, bu projeyi yaşama geçirmek için üzerimize ne düşürse yapmaya hazırız. Biz halk tarafından mahkum edilmiş olan eski siyaset anlayışına karşıyız. Eskinin tekrarı Türkiyeye hiçbir fayda sağlamaz. Bu anlayışın terk edilmesi liderlik çekişmeleri, basit yaklaşımlar terk edilmelidir." Eskinin tekrarı olmaz DYP Lideri Mehmet Ağar da, Türkiyenin etkin muhalefet ve iktidar alternatifine olan ihtiyacı hissettiği ve bu ihtiyaca göre hareket etmeye başladığı düşüncesinde. Bu nedenle, bir bütünleşmeyi de fiilen başlattığını vurguluyor ve şu değerlendirmeyi yapıyor:"Biz DYP olarak halkın bu ihtiyaç içinde olduğunu ve bunu her fırsatta gösterdiğini biliyoruz. Bu iftar yemeklerinden bile belli oluyor. Eskiye göre 5 kat, 10 kat fazla katılım var. Alternatif iktidar talebi var. DYPye gösterilen ilgi ve desteğin son dönemlerde gözle görülür biçimde artmış olması da bunun göstergesi. Halk alternatif çıkışı bizden bekliyor ve desteğini artırıyor. Alternatifi yine merkez sağdan bekliyor. Biz bu mesajı almış durumdayız ve bunun gereğini yapıyoruz, yapmaya devam edeceğiz. Halk fiilen tabanda bütünleşmeyi gerçekleştirdi, gerçekleştiriyor. Sorun, bunu tepeye taşımak. Herkes gelir yerini alır, çok değerli arkadaşlar var. Türkiyeye hizmet etmiş, hizmet edecek üstün nitelikli, donanımlı arkadaşlarımız var. Herkes gelip yerini almalı ve hizmetini sunmalı. Herkese kapımız sonuna kadar açık. Anlayışımız bu. Hedefimiz tabanda gerçekleşen bütünleşmeyi tepede de sağlamak." Hedef bütünleşmek DYP lideri, Türkiyede "17 Aralık sendromu" yaşandığı, bu nedenle de gerçeklerin gerektiği gibi kamuoyuna sunulamadığı, tartışılamadığı kanısında. Bu sendromun aşılması gerektiğini, AB süreciyle ilgili bütün yönlerin aktarılmasına hükümet ve medyanın özen göstermesine ihtiyaç olduğunu belirtiyor."17 Aralıkta Türkiyenin istediği sonuç çıkmazsa biz de Ankara kriterleri der, devam ederiz" demenin tatmin edici bir yaklaşım olmadığını söylüyor ve devam ediyor:"Türkiye, 17 Aralıkta diğer ülkelerle eş konumda ve koşullarda müzakere tarihi almalıdır. Türkiyede herkes iki yıldır sırf bu nedenle her şeyi sineye çekiyor. AB kararı için hükümet iki yıldır kararlar alıyor, uygulamalar yapıyor. Halk kan kusuyor ama kızılcık suyu içtim diyerek, sabır gösteriyor. Bu aşamadan sonra çıkıp da bu halka Pardon, kusura bakmayın diyemezsiniz. Hükümet bu taahhütle destek aldığına göre istenilen sonucu almakla yükümlüdür."Ağar, "Eğer" diyor, "Bu hükümet Türkiyeyi diğer ülkelerle eş konumda ABye sokamayacaksa, bunu yapacak parti ve iktidar bulunur. Halkımız merak etmesin."17 Aralık tarihinin hükümet için olduğu kadar muhalefet partileri için de dönüm noktası olacağı Ağarın bu sözlerinden de anlaşılıyor.DYP ve ANAP liderlerinin, bütünleşme yaklaşımları da 17 Aralık sonrası döneme hazırlık niteliğinde görülüyor... fbila@milliyet.com.tr Ankara kriterleri var