Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Fikret BİLA

ABD Başkanı Clinton'un, Dışişleri Bakanı İsmail Cem'in Bağdat ziyaretinden bir gün önce Cumhurbaşkanı Demirel'e gönderdiği, biraz "tehdit", biraz "sitem" kokan mektubuna ilk yanıt Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit'ten geldi.
Bülent Bey, Clinton'un mektubunu değerlendirirken, "Türkiye, ABD'nin isteklerine gözü kapalı uyamaz" diyor ve ekliyor:
"ABD'nin Ortadoğu ile ilgili politika üretirken Türkiye ile çalışması gerekirdi. Ben hem şahsım hem de DSP olarak bunun gereğini defalarca dile getirdim. Ama, ABD öyle yapmıyor. Oturup bazı sonuçlara varıyor, bazı politikalar belirliyor ve Türkiye'nin bu politikalara gözü kapalı destek vermesini istiyor. Türkiye ABD'nin isteklerine gözü kapalı uyamaz. Son krizde Türkiye'nin yaklaşımı gayet açık. Sorunun silaha başvurmadan, diplomatik yollardan çözümü için çaba sarfediyoruz. Çünkü, çıkacak bir savaştan en fazla zarar görecek ülkelerin başında Türkiye geliyor. Bu nedenle Türkiye'nin ABD'nin dayatmalarına pabuç bırakmaması gerekir. ABD'nin isteklerine gözü kapalı uymayı düşünmüyoruz. Yarın (bugün) akşam, Bakanlar Kurulu'nu toplayacağız. Bu görüşlerimi Bakanlar Kurulu'na da taşıyacağım."
Ecevit, ABD'nin 1991'de Körfez Savaşı'yla izlediği politikanın iflas ettiğini vurgulayarak şu değerlendirmeyi yapıyor:
"ABD, 1991'deki askeri müdahalesinden yedi yıl sonra yeniden silaha sarılıyor. Silaha sarılmak bir bakıma siyasetin iflas etmesidir. ABD'nin yedi yıl sonra yeniden silaha sarılması, politikasının iflas ettiğinin kanıtıdır. Bu durum yıllardır dile getirdiğimiz görüşlerimizin, uyarılarımızın ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor."
Bülent Bey, ABD'nin izlediği politikadan en fazla Türkiye'nin zarar gördüğünü anımsatarak, Ankara'nın aynı sonuca bir daha katlanmaması gerektiğine dikkat çekiyor:
"ABD'nin 1991'de izlediği politika nedeniyle Türkiye çok zarar gördü. Körfez Savaşı'ndan sonra bizim sınırlarımızdan sızmalar arttı, göç olayı yaşandı, önemli ekonomik kayıplarımız oldu. Türkiye hala ABD'nin bu politikasının yarattığı sorunlarla uğraşıyor. Bu nedenle de ABD'nin yeniden Irak'ı vurmaya yönelmesi karşısında Türkiye'nin tereddüt göstermesi doğaldır." Ecevit, tarihten örnekler vererek, ABD'nin dayatmalarına Türkiye'nin boyun eğmediği dönemlerde başarılı olduğunu anımsatıyor:
"Eğer biz, ABD'nin her isteğine,her tehdine boyun eğseydik l974 Kıbrıs Barış Harekatı'nı yapamazdık. Haşhaş ekimini sağlamazdık. Benim çok yanlış bulduğum ve yadırgadığım yenilgen (yenilgiyi peşinen kabul etmiş) yaklaşımdır. Türkiye'deki bazı çok bilmişler, (ABD'ye karşı çıkılamaz. ABD'ye kafa tutulamaz) bir yaklaşımla yenilgen bir tavır sergiliyorlar. Biz kafa tutalım demiyoruz ama, haklarımızı koruyoruz. Hakkımızı korumak kafa tutmak değildir. Hakkını korumayan bir devlete saygı duyulmaz. Türkiye haklarını koruyan bir politika izlerse ABD ancak buna saygı duyar."
ABD'nin Clinton mektubuyla Ankara'ya ulaştırdığı "tehditkar" mesaj Bülent Bey'i etkilemişe benzemiyor. Aksine Ecevit, ABD'ye karşı izlenecek politikada daha da sertleşiyor. Türkiye'nin çıkarının ABD'nin askeri müdahalesiyle çeliştiğini vurguluyor ve bu konuda AB'nin beklediği desteği vermenin yanlış olacağı şeklindeki görüşünü daha pekiştirmiş görünüyor.
Bülent Bey, "bu konuda Başbakan Yılmaz'la bir görüş ayrılığı olup olmadığı" şeklindeki sorumuzu şöyle yanıtlıyor:
- İstanbul'a gelmeden bilindiği gibi bir değerlendirme toplantısı yaptık. Bir görüş ayrılığımız olmadı. Yarın (bugün) de konuyu Bakanlar Kurulu'nda ele alacağız.
ABD de, Irak'ı vurma konusunda ne kadar kararlıysa, Ecevit de, böyle bir harekete destek olmamak, ABD'nin her istediğine boyun eğmemek konusunda da o kadar kararlı.
Bakalım Bülent Bey'in bu tavrı, Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Yılmaz ve Genelkurmay tarafından da paylaşılacak mı?


Yazara EmailF.Bila@milliyet.com.tr