Fikret Bila

Fikret Bila

fbila@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

TÜRKİYE bir büyük tanker gibi. Tıpkı Tuzla'da patlayıp yanan "TPAO İstanbul" tankerine benziyor. Tuzla'daki facianın, "gasfree" yapılmadığı, biriken ve sıkışan gaz boşaltılmadığı için meydana geldiği belirtiliyor. Fırtınalar içinde, dalgalı denizlerde yol alan "Türkiye' tankeri"ndeki gaz sıkışması da gelecek için büyük tehlike.
Gazın boşaltılması gerekirken, bakıyoruz bazı kişiler gazı daha da sıkıştırmak için ellerinden geleni yapıyorlar. Bir patlama ister gibi...
Sadece Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın son günlerdeki tavır ve sözleri bile üzerinde dikkatle durulması gereken bir politikanın dışa vurumu değil mi? Dünyanın en barışçı eylemi olarak başlayan ve gelişen "bir dakika karanlık" eylemi için "mum söndürme oyunu" deyimini kullanmak, Kazan gibi deneyimli bir politikacı için "dil sürçmesi" olabilir mi? Bu sözleri nedeniyle üzerine çektiği şimşekler sönmeden, cezaevindeki Sincan eski Belediye Başkanı Bekir Yıldız'ı gizlice ziyaret etmesi, saf bir niyetin ifadesi sayılabilir mi?
Sadece Kazan mı? Işık kapatma eylemi için "fesat", "parazit" diyenler, camilerden tehdit vaazları savuranlar, gazı biraz daha sıkıştırıyorlar. Gaz sıkışması hayra alamet değildir. Gasfree gerek.
Geçen Perşembe günü Milliyet'in manşeti, "Laiklik uyarısı"ydı. Washington temsilcimiz Yasemin Çongar'ın haberine göre, Amerikan Dışişleri Bakanı Albright şöyle diyordu: "Türkiye'nin laik bir ülke olması bizim için çok önemli. Bu görüşümüzü Başbakan Erbakan'a da ilettik".
Türkiye'de gaz sıkışmasının büyük boyutlara ulaşmakta olduğu şu günlerde Amerika'nın bu açıklaması ilginç. Çünkü, Refahyol iktidarından sonra ve daha düne kadar "Bizim için önemli olan laiklik değil, demokrasidir" tavrını sürdüren de aynı Amerika'ydı. Aslında, "Bizim için önemli olan laiklik veya demokrasi değil, bizimle iyi geçinen iktidarlardır" diyemediği için "demokrasi"den söz eder Amerika. Şimdi bu tavır değişikliği, Türkiye'deki gidişattan duyulan ürküntüden mi kaynaklanıyor, yoksa başka birtakım hesapların sonucu mudur, kestirmek güç. Hayırdır inşallah...
Tuzla'da tanker faciasının yaşandığı gün gazeteciler için de inanılmaz bir yarış başlıyordu. Olay, tüm yurdu mateme boğan bir felaket de olsa gazeteci görevini yapmalıydı. Arkadaşımız Garbis Özatay canını dişine taktı ve olay yerinden en iyi fotoğrafı getirdi. Cuma günü Milliyet'in birinci sayfasını kaplayan tanker dehşeti fotoğrafı, bir gazetecilik harikasıydı. Mustafa Bakacak, Ercan Arslan, Arife Avcu, Nurcan Demirtaş, Süleyman Özışık, Efe Erdem, Ömer Ülkü ve Ozan Petek'ten oluşan Milliyet ekibi, insanüstü bir çaba ve uykusuz gecelerle, bu büyük olayın haber ve fotoğraflarını sizlere ulaştırdılar. Ama biz diyoruz ki, ne böyle facialar olsun ne de böyle bir gazetecilik yapmak zorunda kalalım...
İyi haftalar dileğiyle...