Fikret BİLA
ANAYASA Mahkemesi, Refah Partisi'nin kapatılmasına ilişkin gerekçeli kararını tamamladı. Karardaki çoğunluk görüşü 200 küsur, azınlık görüşü de 30 küsur sayfayı buluyor.
Yüksek mahkemenin tarihi sayılabilecek bu kararında Refah Partisi'nin kapatılmasının gerekçesini, bu partinin, Anayasa'nın 69. maddesinin atıfta bulunduğu 68. maddesinin 4. fıkrasında yeralan,
"siyasi partilerin tüzük ve programları ile eylemleri, devletin bağımsızlığına, ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğüne, insan haklarına, eşitlik ve hukuk devleti ilkelerine, millet egemenliğine, demokratik ve laik Cumhuriyet ilkelerine aykırı olamaz; sınıf ve zümre diktatörlüğünü veya herhangi bir diktatörlüğü savunmayı ve yerleştirmeyi amaçlayamaz; suç işlenmesini teşvik edemez hükmüne aykırı fiillerin işlendiği, odak haline geldiği"nin Anayasa Mahkemesi'nce tespit edilmesi oluşturuyor.
Yüksek mahkeme, detaylarını haber sütunlarımızda göreceğiniz, RP lideri Erbakan ve iddianamede adı geçen RP milletvekillerinin, konuşma ve faaliyetleri ile tarikat lider ve mensuplarına Başbakanlık Konutu'nda verilen yemeğin, RP'yi söz konusu hükme aykırı faaliyet odağı haline getirdiği kanaatine varmış durumda.
Yüksek mahkemenin, RP'yi kapatma kararı içinde aldığı bir ikinci karar da, Siyasi Partiler Yasası'nın partilerin hangi hallerde odak haline geldiğini belirleyen 103. maddesinin 2. fıkrasını iptal etmiş olması. RP'nin savunmasının özünü oluşturan bu maddenin iptali, savunmayı çökerten en önemli unsur. Bu husus, ayrıca karşı oyların en önemli gerekçelerinden birini oluşturuyor.
Karşı oya konu olan hususlardan bir başkası da, RP lideri Erbakan'ın Meclis çatısı altında yaptığı konuşmaların kapatılma gerekçesi olarak kullanılması.
Keza, muhalefet görüşü Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. ve 11. maddeleri karşısında Refah Partisi'nin kapatılamayacağı yönünde.
Refah Partisi'nin kapatılmasına ilişkin tarihi karar, kamuoyunda da, hukuk dünyasında da, bir süre tartışılacaktır. Kararın RP tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götürülmesi de söz konusu.
Tartışma noktaları şöyle özetlenebilir:
Karara muhalif olan Anayasa Mahkemesi üyeleri Haşim Kılıç ve Sacit Adalı'nın itiraz noktalarının başında, Anayasa Mahkemesi'nin kapatma kararı vermeden önce Siyasi Partiler Kanunu'nun 103 / 2. maddesini iptal etmiş olması geliyor. Muhalif görüş, Anayasa'nın 153. maddesi gereğince iptal kararlarının ancak Resmi Gazete'de yayımlanınca hüküm ifade edeceğini savunarak, bu kararın Resmi Gazete'de yayımlanmadığını, bu bakımdan da kapatma kararının sakatlandığını öne sürüyor. Azınlık oyları, iptal kararı, Resmi Gazete'de yayımlanmadığı sürece geçerli olamayacağı için mahkemenin Siyasi Partiler Kanunu'nun partilerin hangi hallerde odak sayılacağına ilişkin hükmünü dikkate almamış olduğunu, bu nedenle de kendi içinde çelişki taşıdığını savunuyor. Anayasa Mahkemesi'nin Anayasa'nın 153. maddesini uygulamadığını savunan azınlık görüşü, Anayasa'nın Anayasa Mahkemesi'ni de bağlayacağı görüşünden hareketle, karara itiraz ediyor.
Tartışma noktalarından birini de,
"aleyhe değişen hükmün uygulanması" kuralı oluşturuyor. Muhalif görüş, 103 / 2. maddenin iptaliyle,
"değişen hükmün sanık aleyhine uygulanmaması" biçimindeki genel ceza hukuku kuralının çiğnendiği kanaatinde.
Bir diğer itiraz hususu da, kapatmaya gerekçe olarak gösterilen Refah Partisi lideri Erbakan'ın,
"çok hukukluluk" sistemini savunan konuşmasını, Meclis çatısı altında yapmış olması. Azınlık görüşü, Meclis çatısı altında yapılan konuşmaların kürsü masuniyeti çerçevesinde değerlendirilmesi gerektiğini savunuyor.
Ayrıca, azınlık görüşü, Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne imza attığını, sözkonusu sözleşmenin de, terör propagandası ve terörist faaliyetlerde bulunulmadıkça düşünceyi ifade ve örgütlenme özgürlüğünü güvence altına aldığını vurgulayarak, kapatma kararının Türkiye'yi de bağlayan uluslararası hukuk normu niteliğindeki sözleşmeye aykırı olduğunu vurguluyor.
Çoğunluk görüşü ise, azınlık görüşünün itirazlarını şöyle karşılıyor:
Yüksek mahkeme, 103. maddenin 2. fıkrasını iptal ederek, Anayasa ve yasayı uyumlu hale getirmiştir. İptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanması Anayasa Mahkemesi için değil, diğer kişi ve kuruluşlar için hüküm ifade eder. Anayasa Mahkemesi, iptal kararını veren kuruluş olarak, bu bilgiye zaten sahiptir. Ayrıca Resmi Gazete'de yayımlanması Anayasa Mahkemesi bakımından anlam taşımaz.
"İptale etkin olan, ihmale de etkin olur" kuralı dikkate alınırsa, iptal kararının Resmi Gazete'de yayımlanması Anayasa Mahkemesi açısından zorunluluk ifade etmez. Yüksek mahkeme, kararını iptal ettiği maddeyi ihmal ederek de verebilirdi. Nitekim, milletvekilliklerinin düşmesi konusunda Anayasa'nın 84. maddesini ihmal etmiştir.
Meclis çatısı altında yapılan konuşmalara ilişkin dokunulmazlık ise, sadece ceza hukuku bakımından anlam taşır. Bu nedenle, siyasi partilerin uyması gereken kurallar açısından milletvekilliği dokunulmazlığı hüküm ifade etmez.
Uluslararası hukuk normları ise, Anayasa'nın üzerinde değildir. Bu nedenle yüksek mahkeme, Anayasa'nın üstünlüğü ilkesinden hareket etmek zorundadır.
Anayasa Mahkemesi'nin tarihi kararı uzun süre kamuoyunu ve hukuk dünyasını meşgul edecektir. Ancak, Refah Partisi'nin tarihe karıştığı gerçeğini değiştirmeyecek.
Yazara EmailF.Bila@milliyet.com.tr