KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş, New York'a uçarken, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de Polonya yolundaydı.
Gül'le Polonya'ya giderken uçakta konuşma olanağı bulduk. Gül, New York'ta müzakerelerin başlama kararı alınması için Türk tarafının iyi niyetli davrandığını ve çözüm beklediğini vurguladı.
Önümüzdeki bir iki günün çok kritik olduğunu belirten Gül, Türkiye'nin gösterdiği iyi niyete karşılık verilmesini bekliyor.
Saflık değildir
Dışişleri Bakanı Gül, Türkiye'nin gayretleri ile Kıbrıs konusunda yeni bir dönemin başladığını, bunun nedenlerinden birinin 1 Mayıs'ta Güney Kıbrıs'ın AB'ye girecek olmasının oluşturduğunu, bir çözüm bulunamazsa bu sonucun Türklere bir maliyet getireceğini söyledi. Gül bu gerçekten hareketle, hamasi konuşmanın Türkiye'ye ve Kıbrıslı Türklere zarar vermek dışında bir etkisi olmayacağı düşüncesinde.
Dışişleri Bakanı, Türkiye'nin bu yaklaşımının iyi değerlendirilmesi gerektiğini vurgularken, şu uyarıyı yaptı:
"Ortada bizim iyi niyetimiz var. Tabii iyi niyetliyiz ama saf değiliz. İyi niyet gösteriyoruz ama bu saflık değil. Her şeyi kabul edeceğiz demek değil. Buna saygı gösterilmeli. Sabırlı ve esnek olmak, kalıcı barış için tolerans göstermek lazımdır. Tabii yeri geldiğinde de kararlılık ve siyasi irade de gösterilecektir."
Olmazsa olmaz
Dışişleri Bakanı Gül, iyi niyetle çözüm ararken Türkiye açısından vazgeçilmez sayılacak noktaların Annan planında yer alması gerektiğini vurguladı. Türkiye'nin olmazsa olmaz olarak nitelediği bu noktaları Gül, şöyle sıraladı ve şu değerlendirmeyi yaptı:
"1- İki taraflılığın, iki kesimliliğin güçlendirilmesi,
2- Garantiler,
3- Haritada sınırın düzgün olması.
Bunlar, Türkiye'nin olmazsa olmazlarıdır. Bunların Annan planına yansıması gerekir. Bunlar olmazsa anlaşma da olmaz. Anlaşma olsa bile referandumda reddedilir."
Gül'ün bu yaklaşımı Annan'dan beklentiyi de ortaya koyuyor. Türkiye'nin olmazsa olmaz dediği bu konularda planda bir düzenleme yapılmazsa anlaşma olmayabileceği mesajı veren Gül, Annan'ın bu yaklaşımı içinde müzakereleri açmasını bekliyor. Gül, Türkiye'nin bu taleplerinin plana yansımasının Kıbrıs'ta sağlıklı bir başlangıç yapılmasını sağlayacağını düşünüyor, "5 - 10 sene sonra kendi iradeleri ile ne yaparlar bilinmez ama, başlangıcın sağlam olması gerekiyor" diyor.
AB'ye üç taahhüt
Gül, Türkiye'nin AB'den müzakere tarihi alacağı ve tam üye olacağı konusunda umutlu. Brüksel'de yaptığı temasları aktarırken edindiği izlenim, Türkiye'nin AB'ye üyelik yolunda geri dönülmez bir sürecin içine girdiği biçiminde.
"Ancak" diyor, Dışişleri Bakanı Gül, "Yapmamız gereken birkaç şey kaldı. Bunlar, DGM'lerin ihtisas mahkemelerine dönüştürülmesi, YÖK ve RTÜK'teki askeri üyelerin çıkarılması. Bunlar bizim AB'ye yaptığımız taahhütler. AB normlarına uygun taahhütlerdir."
Gül, bu tür düzenlemelerin bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türk halkı için yapılacağını, AB'ye girmek için göz boyamak amacıyla yapılmayacağını vurgulayarak, uygulamanın eksikliklerinin de giderileceğini belirtiyor. Prodi ve Verheugen ile AB yetkililerinin yanında Avrupalı liderlerin de Türkiye'nin üyeliğini desteklediğini anımsatıyor. Bu desteğin Fransa'da yüzde 50'ye yaklaştığını, Almanya'da ise yüzde 50'yi geçtiğini belirtiyor.
Büyük Ortadoğu
Gül, Batı'daki büyük Ortadoğu yaklaşımı içinde Türkiye'ye özel bir önem verildiğini AKP'nin de önemli bir rol üstlenecek parti olarak görüldüğünü düşünüyor. Gül, kamusal alanla ilgili soruyu yanıtlarken, Türkiye'nin büyük Ortadoğu projesi içinde bir örnek olarak görüldüğünü; bir yandan yerli değerlerine bağlı, bir yandan da modernleşmeyi yakalamış Müslüman bir ülke olarak Batı'nın gözünde bu proje açısından model olarak görüldüğünü kaydediyor.
AİHM'ye savunma
Gül, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ndeki davalara, eşinin de davacı olduğu "türbanla ilgili" devlet olarak nasıl bir savunma verileceğine ilişkin soruyu ise, "Anayasa, yasalar esas alınarak objektif biçimde mütalaalar verilir" diye yanıtlıyor. Gül, Türkiye'de köklü bir yargı reformuna, mahkemelerin güçlendirilmesine, yargı mensuplarının maddi koşullarının iyileştirilmesine ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
Beşiktaş özgüvensiz
Sohbet, spora gelince Yavuz Donat, "Beşiktaş'ın hali ve hakemlere itirazları"nı soruyor. Koyu Beşiktaşlı olduğu bilinen Gül, bu soruya şu karşılığı veriyor:
"Bu soruyu 11 yaşındaki oğlum koyu Beşiktaşlı Mehmet de sordu. Benimle röportaj yapmak için sıkıştırıp duruyor. Nihayet yaptık. Kıbrıs'ı, Annan'ı sorduktan sonra Beşiktaş'ı sordu. Dedi ki: hakemler böyle davranıyorlar diye Beşiktaş itiraz ediyor. Ne diyorsun? Ben de şu karşılığı verdim: Hakemlerin doğru yanlış kararları olur. Bunlar her takıma olur. Merkez Hakem Kurulu değerlendirir. Ama ben Beşiktaş'ta bir özgüven yoksunluğu görmeye başladım. Bu daha önemli. Öyle bir özgüvensizliğe girmeleri ve panik havasına kapılmalarına gerek yok. Hakemlerle uğraşmamak lazım. Bu özgüvensizliği aşmak lazım."
Bu kez Başbakan Erdoğan'la Fenerbahçe - Beşiktaş maçına giderse ve Beşiktaş gol atarsa nasıl davranacağı sorusu geliyor.
Gül, bu soruya, "Beşiktaş gol atarsa alkışlayacağım tabii. Fener atarsa da takdir ederiz" karşılığını veriyor.