Süleymaniye skandalıyla ilgili ortak açıklamanın kamuoyunun beklentisini karşılamadığı yaygın kanı. ABD tarafı ikili görüşmelerde hatalı olduğunu, yanlış yaptığını sözlü olarak ifade ediyor ama bunun ortak açıklamaya geçmesini istemiyor. Son günlerde ABD yönetiminin birçok iddiasının asılsız çıkması nedeniyle düştüğü mahcup durumun tekrarlanmasından kaçındığı belli.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül de dünkü görüşmemizde, "mahcup olan taraf biz değiliz, iddialarıyla ilgili bir kanıt sunamadılar" diyerek, mahcubiyetin ABD tarafına ait olduğunu dolaylı biçimde ifade etmiş oldu.
Albay yok
Gül, ABD iddialarına kanıt gösteremeyişine de şu örneği verdi:
"İşte Türk albaylardan söz ettiler. Onların faaliyetlerinden bahsettiler. Biz de 'isim verin, kimdir bu albaylar, gösterin' deyince, bir şey söyleyemediler. Çünkü, öyle birileri yok. Bunu biz kanıtladık. Böyle olunca iddiaların asılsız olduğu anlaşıldı. Bunu ABD tarafı da biliyor."
Gül, ortak açıklamada ABD tarafının özür dilemeyişini değerlendirirken de, "devletlerin özür dilemeleri biraz farklı oluyor, bir süper güç olarak hatalı olduklarını, yanlış yaptıklarını anladılar, üzüntü beyanıyla bunu ortaya koymuş oldular" dedi.
Wolfowitz Kuzey Irak'ta
Dışişleri Bakanı Gül'ün havasından, Ankara'nın anlayışla yaklaşımında ABD tarafının olaya çok üst düzeyde ve yakın ilgi göstermesinin de payı bulunduğu izlenimi doğuyor. Gül, bu üst düzey ilgiyi şöyle örnekliyor:
"Hemen harekete geçtiler. En üst komutanlarını gönderdiler. Cuma günü de Irak'taki komutanları Abuzaid gelecek. Wolfowitz de Kuzey Irak'a gidiyor. Tahmin ediyorum Wolfowitz de ziyaretinde bu olayı inceleyecektir. Bir yanlış yaptıkları ve yanlış bir ülkeye yaptıkları artık anlaşıldı. Bunu onlar da anladılar. Wolfowitz'in bu bölgeye ziyareti de bu açıdan anlamlıdır."
Lokal bir olay
Gül, yaptığı görüşmelerden olayın Washington kaynaklı olmaktan çok lokal bir olay olduğu kanısına vardığını da belirtiyor. Gül, hatalı oldukları anlaşıldığında ABD'nin sorumlular hakkında gerekeni yaptığını da anımsatarak şu değerlendirmeyi yapıyor :
"Daha önce de benzeri bir yanlışlık yaptılar. Kızılay konvoyunu koruyan askerlerimizle ilgili de hatalı tutumları oldu. O hatayı yapan subayı görevden aldılar. Bu kez aynı şeyi yapacaklardır sanıyorum. Olay lokal nitelikli görünüyor. Bu nedenle sorumluları hakkında daha önce yaptıklarını yaparlar, diye düşünüyorum."
Powell'la üç görüŞme
Gül, olaydan sonra ABD Dışişleri Bakanı Colih Powell'la üç kez görüştüğünü de belirterek şu bilgiyi verdi: "Ben de aradım, Sayın Powell da arayıp bilgi verdi. Durumu ortaya çıkardık. Bakan düzeyinde de olay anlaşılmış oldu. Ben iddiaların asılsızlığı konusundaki bilgileri, kanıtları Powell'la da konuştum. Sürekli iletişim halinde olduk."
Gül, Sülemaniye skandalının ardından ABD'yi ziyaret etmesinin zamanlama açısından eleştirilmesine ise şu yanıtı verdi :
"Gitmezsem yanlış olur. Bu olgun bir davranış olmaz, ayrıca Türkiye'nin çıkarına da olmaz. Tezkere kabul edilmediği zaman ABD de bize küsmüş, kırılmıştı.O açıdan bakıldığında selamı sabahı kesmeleri gerekirdi. Ama Colin Powell, tezkerinin reddedilişinin ardından Ankara'yı ziyaret etti. Sonrasında da birçok üst düzey temas oldu. Bu nedenle ben gitmezsem, yanlış olur. Aksine gidip yanlışlarını orada da yüz yüze konuşmam Türkiye'nin çıkarınadır. Gidip, söyleyeceğim. Bundan sonraki ilişki ve işbirliği bakımından da bunun yararı olacağına inanıyorum."
Dışişleri Bakanı Gül, bundan sonra benzeri sorunların yaşanmaması için ortak çalışma mekanizması oluşturulacağını, sürekli ortak komitelerin görev yapacağını da vurguluyor.
ABD kamuoyuna karşı açıkça itiraf ve ifade etmese de, Süleymaniye olayından mahcup çıkan taraf oldu. Bu Irak savaşı sürecinde Beyaz Saray'ın ilk mahcubiyeti değil. Bu gidişle son olacağa da benzemiyor.
Washington giderek inandırıcılığını ve güvenilirliğini yitiriyor. Süleymaniye bunun son örneklerinden biri oldu ve ABD'nin en köklü müttefiklerinden birini ciddi biçimde yaralamasıyla sonuçlandı.