ABD, Irak'ta güvenliği tam sağlayamaz, askerlerine her gün yapılan ve ölümle sonuçlanan saldırıların önünü alamazsa bir süre sonra "Vietnam sendromu"na sürüklenebilir.
Irak'a ABD gözlüğüyle bakanlar her ne kadar, ABD'nin böyle bir sendrom yaşamadığını ve yaşamayacağını savunuyorlarsa da, Irak'tan gelen haberler Vietnam korkusunun işaretlerini veriyor.
Vietnam, ABD'nin bilinçaltına yerleşmiş bir gerçek...
ABD'nin, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra tam başarıya ulaştırdığı büyük bir askeri girişimi hemen hemen yoktur. Vietnam Savaşı ve İran operasyonu ise en önemli başarısızlık örnekleridir.
Irak'taki duruma bakıldığında ise görünen manzara şöyle özetlenebilir...
ABD, Saddam rejimini devirmiş ve Irak'ı işgal etmiştir. Ancak bu işgal ABD'nin öngördüğü gibi Irak'ta bir toplumsal ve siyasal destek bulamamıştır.
Irak halkı Saddam'a karşı olsa bile ABD'den yana bir tutum sergilememiştir.
Aksine güneyde Şiilerin ABD karşıtı oldukları açıktır. Orta Irak'taki Sünnilerin ise Saddam ve Baas rejimine yakın oldukları zaten bilinmektedir.
ABD'ye tam destek veren tek kesim, Kuzey Irak'taki Kürt gruplardır. Ancak bu destek Irak'ın tümüne toplumsal ve siyasal olarak hakim olmaya yetmemektedir, yetmeyecektir...
Öte yandan ABD askerlerine karşı gerilla tarzı bir mücadelenin başladığı da gerçektir. ABD askerlerine her gün planlı bir biçimde saldırılar düzenlenmekte, vur - kaç taktiğiyle her gün ABD askeri öldürülmektedir. Bu durumun ABD askerlerinin psikolojisini ve kendine güvenini bozduğu da ortadadır. Saldırıları düzenleyenler ister Saddam yanlısı olsun, ister olmasın, Irak halkı tarafından ABD askerlerine oranla daha fazla destek göreceklerdir. Kürt gruplar hariç ABD işgalini destekleyecek bir halk kesimi bulmak mümkün değildir.
ABD bu süreci durduramaz ve saldırıları engelleyemezse Vietnam sendromunun yayılması kaçınılmaz olacaktır...
ABD bu koşullar altında yabancı asker takviyesi talebinde bulunmuş, bu arada Türkiye'den de sembolik olmayan büyüklükte asker katkısı beklentisini resmen dile getirmiştir.
Kuşku yok ki, "düşük yoğunluklu savaş" deneyimi en yüksek ve en taze olan ordu Türk Silahlı Kuvvetleri'dir. Konu edilen asker sayısının 12 - 15 binle ifade edilmesi ABD'nin beklentisinin sembolik olmadığını göstermektedir. Kulislere yansıdığı gibi Türk askerinin gönderilmesi halinde, Bağdat ve Bağdat'ın kuzeybatısında görev alması söz konusu olursa, saldırıların en yoğun olduğu "belalı bölge"de hedef konumda olacağı da açıktır.
Bu durumda Türk halkının "ne için" sorusuna hükümetin bir yanıt bulması gerekecektir. Ve bu yanıtın böyle bir kararı zorunlu kılacak nitelikte olması şarttır.
ABD'nin Birleşmiş Milletler ve NATO şemsiyesi açamayacağı da anlaşıldığına ve bizzat ABD sözcüleri tarafından ifade edildiğine göre Türkiye'nin asker gönderme kararı, uluslararası bir dayanak da bulamayacaktır.
Geriye sadece ABD'yle ilişkileri düzeltmek ve taşeronluğuna soyunmak kalır ki, bu Türk halkının vicdanında hiç mi hiç yer bulamaz...
Türkiye'nin ulusal çıkarları asker göndermeyi gerektiriyor, diyenlerin başta hükümet olmak üzere bu çıkarları somut biçimde Türk halkına saymaları ve garanti etmeleri gerekir...