NATO üyesi ülkelerin savunma bakanları, 24 Şubat’tan bu yana devam eden Rusya-Ukrayna savaşının gölgesinde Brüksel’de bir araya geliyor. Bugün başlayan ve iki gün sürecek toplantının gündeminde, Rusya’nın nükleer tehditleri yer alıyor.
Savunma bakanlarının ilk kez iki saat sürmesi beklenen Nükleer Planlama Grubu (NPG) toplantısı öncesi bir açıklama yapan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in nükleer tehdit açıklamalarını değerlendirdi. “NATO, her tür nükleer tehdide karşı hazırlıklı. Bu çerçevede önümüzdeki hafta planlanan nükleer imkan ve yetenekli askeri tatbikatı iptal etmeyi düşünmüyoruz” diyen Stoltenberg, Rusya’nın taktik bile olsa nükleer başlıklı füze kullanması halinde, İttifak’ın çok büyük bir kararlılıkla cevap vereceği konusunda uyardı. Rusya’nın nükleer faaliyetlerinin İttifak tarafından yakından izlendiğini hatırlatan Stoltenberg, Rusya’nın henüz nükleer bir hazırlık içerisinde
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in NATO ve Batı ülkelerine yönelik olarak dile getirdiği nükleer tehdit dillere pelesenk oldu. Günlük hayatın sohbetinde hava durumu ve zaman zaman yıldız falına ek olarak Rusya’nın elindeki stratejik nükleer başlıklı füzeleri ne zaman ve nereye fırlatacağı konusu da artık yer alıyor. 24 Şubat’ta başlayan Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte nükleer tehdit bir kez daha gerçek oldu. Artık bu husus tartışma konusu bile değil. Tehdit her geçen gün artıyor gibi. Bir başka deyişle asıl mesele tehdidin hayata geçme olasılığı.
ABD eski Savunma Bakan Yardımcılarından Andy Weber, nükleer tehdidin 1962 Küba füze krizinin seviyesini geçtiğini iddia iddia ediyor. ABD başkanı Joe Biden, Putin’i uyararak, ‘sakın, sakın sakın’ demekle yetiniyor. Ancak sözlerinde sanki Putin’in nükleer düğmeye basmak üzere olduğu intibası yok. Rusya cephesinde, gerek Ulusal Güvenlik Konseyi Başkan Yardımcısı Dimitri Medvedev, gerekse Çeçenistan Özerk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ramazan Kadirov, Rusya’nın
AST, Fransa Cumhurbaşkanı Macron’un önerisiyle, Türkiye, İngiltere, İsviçre ile Norveç gibi Avrupa Birliği’ne üye olmayan 17 ülkenin yanı sıra AB üyesi 27 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getirdi.
Avrupa Siyasi Topluluğu (AST), Çek Cumhuriyeti’nin (Çekya) başkenti Prag’da ilk toplantısını gerçekleştirdi. Aralarında Türkiye, İngiltere, İsviçre ve Norveç gibi Avrupa Birliği’ne üye olmayan 17 ülkenin yanı sıra AB’ye üye 27 ülkenin devlet ve hükümet başkanlarını bir araya getiren AST, yeni Avrupa’nın siyasi çerçevesini belirledi.
2022 yılının ilk yarısında, AB dönem başkanlığını üstlenen Fransa’nın Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un gündeme getirdiği AST fikri, Çekya dönem başkanlığı sırasında hayata geçirildi. Ancak fikir çok da yeni değil, zira 1989’de yine dönemin Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterand, Avrupa kıtasındaki tüm ülkeleri bir çatı altında birleştiren Avrupa Konfederasyonu fikrini ortaya
Rusya-Ukrayna savaşı her geçen gün değişik bir boyut kazanıyor. Geleceğin tehditleri konusunda başta ABD olmak üzere, NATO üyesi ülkelerin öngörülerinin bir çoğu sanki yavaş yavaş hayata geçiyor. Nitekim geleceğin tehditleri listesinde enerji güvenliği, hibrid ve siber tehditler, kimyasal ve biyolojik saldırılar yer alıyordu. Ayrıca iklim değişikliği veya doğa afetlerinden kaynaklanan ani ve kitlesel tehcirler de yine listede bulunuyordu. 2000’li yıllardan itibaren başta ABD’nin savunma istihbarat ajansı başta olmak üzere, Fransa, İngiltere, Belçika ve NATO’nun tehditler listesinde yer alan bu konuların ne zaman ve nasıl meydana geleceği pek bilinmiyordu. Ancak ihtimaller her geçen gün artıyordu.
Nitekim pandemi ve salgın ihtimalleri de istihbarat ajansları tarafından 2008 yılında öngörülmüştü. Çin’de başlayan Kovid salgınının pandemiye dönüşmesi ve tüm dünyayı sarması, bu öngörünün ne kadar yerinde bir tespit olduğunu göstermiş, devletlerin de bu tehditlere karşı ne kadar hazırlıksız olduklarını da
Rusya-Ukrayna savaşında ilginç bir dönüm noktası yaşanıyor. Biraz geriye dönecek olursak eğer, 24 Şubat 2022’de Ukrayna’yı işgal etmek üzere savaş başlatan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, askeri harekatın amacının ‘Ukrayna’yı Nazilerden arındırmak’ olduğunu ileri sürmüştü.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, ‘askeri müdahaleye’ tepki gösteren Baltık ülkeleri başta olmak üzere Batı ülkelerini ‘Putin’i aşağılamamaya’ davet etmişti. Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Rusya’dan gaz alımını askıya almak istemediğini söyleyip bu konuda müttefiklerden vakit talep etmişti. ABD Başkanı Joe Biden, Putin’i bir katil olarak nitelemiş, Rus ordusunun imkan ve yeteneklerini de küçümsemiş, Ukrayna’ya askeri desteğinin çerçevesini çok belli ve kalın çizgilerle çizmişti. Belçika Başbakanı Alexandre de Croo, savaşta, Batı topluluğu olarak tarif ettiği NATO ve AB’nin birlik olarak hareket etmesi ve Ukrayna’ya destek vermesi gerektiğini her gün savunmuştu.
Putin’in
Şanghay İş Birliği Örgütü’nün (ŞİÖ) liderler zirvesi, NATO ve Avrupa Birliği’nin (AB) başkentinde çok yakın şekilde izlendi.
AB, NATO ve G7 zirvelerinin aksine ‘Şanghay Beşlisi’ zirvesinin sonuç bildirgesi, sadece diplomatların ilgisini çekti. Asıl mesele, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’le Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin arasındaki dinamikti.
AB ve NATO gözüyle incelenecek olursa, Özbekistan’ın Semerkand kentinde düzenlenen zirvede Çin, Orta Asya’nın ağabeyliği görevini resmen Rusya’dan devralmış gibiydi. Zira Şi, 1000 gündür ülkesinden dışarı çıkmamıştı. İlk resmi ziyaretini Kazakistan’a gerçekleştirmesi dikkat çekti. Kazakistan Cumhurbaşkanı Kasım Tokayev, Şi ile düzenlediği ortak basın toplantısında ülkesinin Donetsk ve Luhansk özerk cumhuriyetlerini tanımayacağını açıkladı. Cinping de, ülkesinin Kazakistan’ın ulusal bağımsızlığı, egemenliği ve toprak bütünlüğünü daima destekleyeceğini belirtti. Ayrıca Çin’in,
İngiltere Kraliçesi 2. Elizabeth, 96 yaşında hayata veda etti. Birleşik Krallık devlet başkanlığı sorumluluğunu 70 yıl boyunca omuzlarında taşıyan Elizabeth’in tacı öngörüldüğü üzere veliaht Charles’a geçti. Galler Prensi de ülkenin yeni hükümdarı olarak 3. Charles ismini seçti. Aslında göbek adında yer alan George, Arthur veya Philip isimlerini kullanabilirdi. Ancak 3. Charles ismini seçerek şimdiden hem Birleşik Krallık vatandaşlarına hem de dünyaya sembol dolu mesajlar iletmiş oldu. Zira İngiltere tarihinde 1. Charles pek iyi anılmıyor. Hatta tahttayken idam edilmişti. Ancak oğlu 2. Charles ülkede inkılaplar gerçekleştiren bir kral olarak bilinir. Anglikan kilisesinin yeniden resmiyet kazanmasını öngören ‘Calderin’ yasasını onaylar. Hatta, köklü temel hak ve özgürlükler yasası olan ‘Habeas Corpus’u imzalar. 1679 yılında kanunlaşan yasa, keyfi tutuklama ve gözaltına almalara karşı bireysel özgürlükleri güvenceye alan Anglosakson kurumunun önemli bir yasasıdır. 2. Charles ayrıca
Konu bu kadar mühim olmasa, Miçotakis rejiminin Türkiye’ye yönelik sözde kontrollü provokatif eylemlerini, gölge oyunlarının piri olan Karagöz ve Hacivat’tan örneklemelerle anlatabilirdim. Yunanistan ‘Doğan görünümlü Şahin’ misali, Hacivat görünümlü bir Karagöz aslında. Dışişleri Bakanı Nikos Dendias’ın Tuzsuz Deli Bekir’i andıran açıklamalarından söz edip, ülkenin Savunma Bakanı Nikos Panagliotopoulos’u müsrif Civan’a, Genelkurmay Başkanı Konstantinos Floros’u da Kambur Tiryaki’ye benzeterek, kahkaha ile okuyacağınız bir yazıyı pekala kaleme alabilirdim. Ancak maalesef artık mizah dönemini çoktan geçtik.
İç politikada zorda olan Miçotakis yönetimi, ülkede yaşanan siyasi kaosu seçmenlere unutturmak için yurttaşlarının dikkatini Türkiye’ye çekmeye çalışıyor. Türkiye’nin tepkisiz kalmaması gereken provokasyonlarda bulunan Miçotakis’in bu girşimleri zaman zaman Avrupa Birliği’nde (AB) karşılık bulsa bile