Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

En ufak tenkide bile tahammülsüz yapan "çevredir." Bunlardan iki örnek yansıtayım...Birincisi..."Milletvekili, seçildikten sonra bütün milletin vekili olunurmuş. Halkın tümünü temsil ederlermiş. Yok kardeşim ben bunu kabul etmiyorum. Ben Menderes'in milletvekilliyim ve emri sadece ondan alırım."Tabii milletin vekili böyle, siyasi partisinin liderini, başbakanını, milletin de üzerinde bir yere koyarsa, hazımsızlık kaçınılmaz olur.3-5-10-100 defa bu laflar tekrarlandığında artık liderler de buna inanmaya başlar.İkincisi...Bunu da bir milletvekili gene Adnan Menderes için söylemiş:"Arkadaşlar anlattılar beyim, Adnan Bey'in bir ta...ları varmış nah böyle..."Bunu yaparken de elleriyle tartıyor olmalı.Adamı sağlığında böyle gerçeklerden koparttılar. Merhum, idam edildikten sonra da onu her gece beyaz ata bindirip uçurtuyorlardı................................Geçmişten günümüze ibret mesajları veren bu satırları, sevgili Kurtul Altuğ'un (ağbim) "BİR NUMARALI TANIK" adlı kitabından yansıttım.Okurken gülümsüyordum. Onun yazı makinesi başındaki aşina görüntüsü, hafıza ekranıma geliverdi. Kitabı yeni çıktı. Bir dönem, satırlarından akıyor. Keyifle okunuyor...............................Gazeteci için "tarihin tanığı" denir.Kurtul Altuğ kitabında hem bu anlamda tarihin tanıklığını yapıyor... Hem de onun gerçek bir tanıklığı var.Merhum Bayar, Menderes, Zorlu, Polatkan ve diğer DP'lilerin yargılandığı 27 Mayıs'ın olağanüstü Yassıada Mahkemesi'nde Altuğ, "1 numaralı tanıktı."Kitabın adını ben bu iki anlamıyla algıladım..............................7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren "genç subaylara dikkat" uyarısında bulunmuştu. Onun bu sağduyulu uyarısına bilmem yeterince kulak veren oldu mu? Ama hala asker üzerinden siyaset ve polemik yapanlar az değil.Bunların nasıl "tehlikeler taşıdığını" Altuğ'un kitabından sayfalarla görmek mümkün. Genç ihtilalcilerle "çok özel söyleşileri" ve onlardan sonraları demokrasi coğrafyasına geçenlerle özel yazışmaları, askerin psikolojisini yansıtan satırları, siyaset dersleri gibi...Birinci ciltte anlattığı anıların özellikle son yıllarını birlikte yaşadık.Gazeteciliğe gerçek anlamda ve kalıcı olarak onun genel yayın yönetmeni olduğu merhum Metin Toker'in AKİS dergisinde başlamıştım. Kitapta o günler de anlatılmış.Atilla Bartınlıoğlu'nun hukuk öğrencisi olan beni alıp Kurtul Altuğ'un odasına götürüşünü bir kez daha hatırladım.Hürriyet kahramanı olarak 27 Mayıs'ta hapishaneden çıkmış, Yassıada davalarının bir numaralı tanığı olmuş. Her hafta, dergideki haftanın panoramasını çizen yazılarını okuduğum ünlü bir isim...Heyecanlıydım. Oysa... Mütevazı bir odada, kısa kollu gömlekle oturan güler yüzlü genç bir adamla karşılaştım.Şaşırmıştım. Beni sorguladı. Aklı yatmış olmalı ki, Metin Toker'e de götürdü. Onun tarafından da sorgulandım. İşe alınmıştım.40 yılı aşkın bir dostluğun ilk günüydü. Acısıyla tatlısıyla, sevinciyle üzüntüsüyle aktı.Neler yaşanmadı ki...Hafızalarımız bir-iki ayrıntıda tam örtüşmese de kitabı lezzet alarak okudum.Ailesi ve özellikle paşazade olan babası hakkında -bunca yıllık yakınlığımıza karşın- hiç bilmediğim kökleri öğrendim. Aile albümünü ve kendi yaşam izlerini tarihin hamuruyla birlikte yoğuran satırları da ustaca işlenmiş. Sonraki cildi de ilgiyle bekliyorum.Bu arada kitap beni de tetikledi. Yazmaya epeydir başladığım ama ağır ilerleyen anılarım için gaza basıyorum.Peki neden kitabın yayına çıkışından bir hafta sonra bu yazıyı yazdım?..Çünkü... Başından sonuna kadar dikkatle okudum. Okumadan yazmamayı, "bilgisiz fikir olmayacağını" 40 yılı aşkın süre önce "o ilk gün" öğrenmiştim. g.civaoglu@milliyet.com.tr Siyasi liderlerin başlarını döndüren, ayaklarını yerden kesen, onları "ne oldum delisi" haline getiren, burunlarından kıl aldırtmaz...