Kürt sorununun çözümü “Türkiye yönetilemez idare edilir” paradigmasında son iki kelimenin atılmasını gerektiriyor.
Yani...
“İdare-i maslahat... Vaziyeti idare etmek...”
Oy kaybı tehlikesini göze almak yerine küçük sarkaç hareketleri, dar alanda kısa paslaşmalar, olayı zamana yaymak “idare etmektir.”
Yönetmek risktir.
İktidar koltuğunu kaybetmek de var.
“Çözüm sürecini” Türkiye’nin “çözümsüzlük çözümdür” akut yanlışının bırakılması “vaziyeti idare etmek yerine sorunu yönetmek” olarak görmek ve desteklemek gerekir.
İki nokta arasındaki doğru çizgi budur.
İktidar “risk” aldı.
Ancak...
Zamanın ruhu “riski” artık “toplum psikolojisinde desteğe” dönüştürdü.
İnsanımız “kanın durması isteğini” diğer duyguların, duyarlıkların, düşünce kalıplarının önüne koymuş bulunuyor.
Abartma gibi görünmesin.
Elbette hala hassasiyetler sürüyor.
Ama...
Öncelik, PKK’dan kaynaklanan şiddetin noktalanması. Kanın durması. Evlat acılarının yaşanmaması.
“Çözüm sürecinin” arkasında toplum psikolojisindeki bu evrilmeye doğru teşhis var.
Zamanlama doğrudur.
ELDEKİ YÜKSEK KARTLAR
AK Parti politikaları belirlenirken, yol haritaları çizilirken sadece “Kürt sorunu” değil, her konuda kamuoyu araştırmaları yapıldığını biliyoruz.
“Çözüm süreci” için depar verilmesi de bu araştırmaların koyduğu sonuçlarla örtüşüyor olmalı.
Başbakan Erdoğan, 10 yıllık hükümet etme tecrübesiyle ayağını boşa basmaz.
Suyun derinliğini iki ayağıyla ölçmez.
Ancak...
“Hiç risk yok” gibi de algılanmasın bu süreç.
Var...
Ama...
Batılıların “calculated” dedikleri “hesaplanmış risktir” bu.
Gene de hiç kuşkusuz “cesareti” gerektiriyor.
“Vaziyeti idare etmekten” eksen değiştirerek “sorunu yönetmek” paradigmasına geçmek kararlılığı önemlidir.
Sadece “cesaret” ve “kararlılık” da yeterli değildir.
Bu kesin tavır için “kararlılık iradesine” sahip olanın elinde “yüksek kartlar” olmalı.
“Oyunu yükselttiğinde” gereğinde “rest” çektiğinde “blöf” yapmadığı masadaki bütün oyuncular tarafından bilinmeli.
Masaya çakacağı kartların güçlü olacağından kuşku duyulmamalı.
Bu hem masadaki taraflara -görmezden gelemeyecekleri- “sağlam mesajdır” hem de kartların sahibine “özgüven” verir.
DOĞRU İNSAN
BÖYLE zorlu oyunlarda “doğru zamanda, doğru adam” kuralı geçerlidir.
AK Parti iktidarının Meclis’teki kesin çoğunluğu ve halkın yarısını bile aşan açık desteği kuralın “doğru adam” tanımıyla örtüşüyor.
Kürt sorununun önemli isimlerinden Leyla Zana’nın Başbakan Erdoğan’a “bu sorunu çözebilecek tek kişi sizsiniz” söylemini hatırlayın.
O söylem BDP’nin “akil insanları” tarafından da paylaşılmakta.
Kuralın bir de 3’üncüsü var; “doğru formül...”
İşte burada yeterince bilgi sahibi değiliz.
Şimdiye kadar süreç “iyi” yönetildi denebilir.
İmralı tutanaklarının sızmasıyla, fay hattında bir kırılma olmaması bu “iyi çizilmiş, iyi yönetilmekte olan” düşüncesinin kanıtı.
Ancak...
Daha hala başlardayız.
Bunun PKK’nın çekilmesi, Anayasa değişiklikleri hatta “başkanlık sistemi” gibi aşamalarının çetin bir araziden yol alması hiç kolay değil.
Ama...
İyi duygularım var.
Buna ister “iyimserlik” deyin, ister “umut...”