SONAR’ın kamuoyu araştırmaları CHP’nin AKP’yi geçtiğini yansıtıyor. Özellikle 3 büyük şehirde CHP fark yapıyor.
Peki Kılıçdaroğlu’nun sandık hedefi nedir?
Bu soruma “Yüzde 40 gibi görüyorum” cevabını verdi.
CHP en son Ecevit’in Genel Başkan olduğu 1977 genel seçimlerinde yüzde 42 oy almıştı.
Yani... Yüzde 40’lı oranlar CHP’nin erişemeyeceği bir çizgi ötesinde değil.
Kılıçdaroğlu’nun CHP’ye kazandırdığı rüzgâr “zamanın ruhu” ile de örtüşüyor.
İran’ın nükleer tesisi ve nükleer yakıtı küresel soruna dönüştü. Tahran’ın “enerji üretiminde ve nükleer tıpta kullanılacağı” yolundaki açıklamaları tatmin edici değil.
“Nükleer bomba” yapmaya odaklandığı genel kanı.
Türkiye ve Brezilya’nın “takas” anlaşması ile İran sorununa çözüm getirme çabaları elbette olumlu izler bırakmakta ama bu netameli gidişin sonu iyi görünmüyor.
İran’ın nükleer silaha sahip olması en çok İsrail’in kâbusu.
Avuç içi kadar küçük toprakların az nüfuslu İsrail’i kendi varlığını sürdürmek için son kozu olan “nükleer silahlarını” güvence olarak görüyor.
Her ne kadar “resmen” kabul etmese de İsrail’in nükleer silahlara sahip olduğu paylaşılan bir gerçek.
Kendisi de gizli, karmaşık, çetin yollardan geçerek nükleer silah üreten İsrail o “maskelenmiş güzergâhı” iyi biliyor ve Tahran’ın her adımında hedefe yaklaşmakta olduğunu görebiliyor.
GİDEON’UN CASUSLARI
27 Mayıs 1960, Cumhuriyet’in asker ihtilaliyle “tanışma” tarihidir.
Bu ilk askeri müdahaleden sonra “asker + CHP eşittir iktidar” söylemi günümüze kadar uzanmıştır.
Bunun gerçeklik payı çok tartışma götürür.
Birkaç dayanak iddiasını yansıtayım:
Menderes’in başında olduğu DP hükümeti petrol sahalarını yabancı petrol şirketlerinin araştırmalarına açmış ve dış yatırımcıyı çekmek için Yabancı Sermaye Kanunu’nu çıkarmış, teşvikler vermişti.
Bunun üzerine ana muhalefet partisi CHP’nin Genel Başkanı İnönü “Biz bu vatanı sokakta bulmadık, siyahi Afrikalıların bile topraklarından kovdukları sömürgeci sermayeye vermeyiz” demişti.
Sonraları 27 Mayıs 1960 ihtilalini yapan genç subaylar İnönü’nün bu sözleri üzerine iktidarı devirmek üzere gizli örgüt kurduklarını söylemişlerdi.
Kemal Kılıçdaroğlu ile CHP Genel Merkezi’nde söyleşi... Lacivert kostüm içinde beyaz gömlek ve beyaz puanlı kırmızı zeminli kravatıyla daha “protokoler” görüntüde.
Ama...
Beden dili gene o hep bildiğimiz halktan Kemal Bey...
Daha birkaç gün öncesine kadar Deniz Baykal’a ait olan geniş çalışma odasındayız.
Tüm anılar o denli “taze” ki...
Özel Kalem odasının duvarındaki fotoğraflar bile değişmemiş.
Atatürk ve Deniz Baykal fotoğrafları yan yana.
Kılıçdaroğlu’nun Başbakan Erdoğan’a “Recep Bey” diye seslenmesi gündemde.
Kılıçdaroğlu’yla ilgili “bey” ve “kravat” anılarını yansıtayım.
Bundan bir süre önce ŞEFFAF ODA TV programıma konuk olmuştu, işte anlattıkları:
Kılıçdaroğlu herkesin de bildiği gibi varlıklı olmayan bir ailenin çocuğu.
Üniversite yıllarında arkadaşlarıyla birlikte milli kütüphanede ders çalışmaktadır.
Orası hepsinin “ikinci adresi” gibidir.
Üniversiteyi bitirmiştir ama hâlâ arkadaşlarıyla Milli Kütüphane’de buluşmaktadır.
Medyada Kemal Kılıçdaroğlu için yorumları izliyorum.
Alkışlar da var, laf sokuşturmaları da...
Ancak...
Değerlendirme “sonuç odaklı” olmalıdır.
Sadece 1 hafta içinde aday olmak, kurultayda tüm delegelerin oylarıyla seçilmek, bunu kırmadan ve dökmeden yapabilmiş olmak “sonuç odaklı” siyasettir.
Deniz Baykal’ın desteğini de alabilmek önemli.
Hele havada “arkadan hançer” lafları uçuşurken bunu sağlayabilmek.
İSMAİL Cem TV Ödülleri’nde “en iyi yardımcı kadın oyuncu” seçilen Rojda Demirer’in babası vizyon sahibiymiş anlaşılan.
“Kürt açılımını” daha kızları doğduğunda öngörmüş.
Rojda, Kürtçede “güneşin doğuşu” anlamına geliyor.
Ablasının adı ise Ruken...
Kılıçdaroğlu rüzgârı CHP oylarını yüzde 32’ye yükseltti...
Ya sonrası?
Bu araştırmayı yapan Adil Gür sorunun cevabını şöyle veriyor:
Önümüzdeki 1 ay içinde genel seçimler olsaydı bu rüzgâr CHP oylarını daha da yükseltirdi.
Ama...
Genel seçimlere 1 yıldan fazla zaman var.
Bu süreçte rüzgâr hız kesebilir.