Başbakanlar, bakanlar, komutanlar, büyükelçiler, valiler, yüksek yargıçlar bu toplantılarda Türkiye'nin ve dünyanın önemli konularını konuşurlar. Çoğu, devletin sırlarına vakıftırlar.Onları model alan başka bu tür gruplar da oluştu. Toplantılar gizli değil, fakat kapalıdır. Onlardan bazı yakından tanıdıklarıma şu "çeteler konusunun nasıl değerlendirildiğini" sordum...................................Aldığım cevaplar birkaç sözcük farklı da olsa, şu mesajı veriyor:"Devleti yönetenler, yasadışı talimatlar veremez.Yasadışı organizasyonlar kuramaz, kurduramazlar.Yasalarda yer almayan bir talimat için astın, emri veren üstten 'yazılı emir' istemek hakkı vardır.Hatta emri, yazılı olarak gerekçesini bildirerek yerine getirmeyebilir. Tabii bu da kendi sorumluluğundadır.'Derin devlet' denilen oluşum varsa, onun eylemleri, devletin zirveleriyle ilişkili olamaz.Bazı devlet yararı gerektiren operasyonların da sadece ilgili servislerin bildikleri ve sorumluluğunu yüklendikleri sırlar olarak kalması gerekir.Bunlar hakkında nadiren bilgilenme söz konusu olabilir. Onlarda da yukarıdan aşağıya bir emir zinciri söz konusu değildir.Böyle bir subay, birkaç astsubay, bir iki emniyet mensubuyla çeteler kurmak... Hele ordu malzemesini çaldırtıp kullandırarak Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üzerine 'kör parmağın gözüne' kuşkular çekecek saçmalıklarının, devletin ne deriniyle, ne görüneniyle ilgisi olur."..................................Gerçekten... Türkiye, bir süredir "trajikomik" çete iddialarıyla meşgul edilmekte. Ordu malı patlayıcılar, silahlar, Başbakan konutunun krokileri, Genelkurmay önünde dağıtılan "acele servis" sarı zarflar, komplo teorisyenlerini bile "Acaba tersine komplo mu?" kuşkularına düşürdü.Derin devlet, düğmeye basmış, bu hükümeti zorlayıp ülkeyi erken seçimlere götürecekmiş... Eğer derin devlet, şu Eryaman'da bir evde saklı birkaç yüz gram ordu malı C4 patlayıcı, bir tabanca, iki kroki ile bir yüzbaşı, iki astsubay ve bir kereste tüccarı işadamıysa, Türkiye adına gerçekten kaygı duyarım.Dünya gizli servislerinin cirit attığı şu coğrafyada Türkiye'yi koruyacak olan "sistem" buysa, hazin...Buna inanmak mümkün değil...................................Derin devlet için kanıtlanmamış da olsa iddiaları anımsıyorum...Taksim Meydanı'nda kanlı 1 Mayıs'ı unutabilir miyiz?O gün binlerce kişinin üzerine su işleri duvarını siper alarak otomatik silahlarla kurşun yağdıran, pek çok kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olanlar bugün belki hâlâ aramızda...Birini bile yakalayabildiler mi?Başka bir iddia...Ecevit'i havaalanında ayağından yaralayanlar yakalanabildi mi?İddiaları sürdürelim...Özal'a iki el ateş eden ve onu parmağından yaralayan Kartal Demirağ'ın arkasındaki güçleri ortaya çıkarmak mümkün oldu mu?Tekrar ediyorum...Bunlar iddiadır."Derin devlet" söylemleri kanıtsızdır.Ancak...Türkiye'nin ve dünyadaki bütün bağımsız devletlerin kendilerini terörden, saldırılardan, düşmanlardan korumak için gizli servisleri ve örgütleri vardır.Bunların zaman zaman özel operasyonları olduğu yadsınamaz.PKK ile savaşım sürecinde de böyle örgütlerin devreye sokulduğunu tahmin etmek hiç de güç değil.Belki yanlış tercihlerle yeraltı dünyasından da yararlandılar.Olabilir....................................Önemli olan, devlete hizmeti kendi kesesine hizmete çeviren ve sapma yapanları dışlamak, faaliyetleri sadece ülkenin yüksek yararları çizgisinde ve demokrasi çerçevesinde sürdürmektir.Ve... Birkaç saçma sapan maceracıyı da Türkiye'nin Silahlı Kuvvetleri'ni, güvenlik kurumlarını yıpratmak için fırsat gibi görmemek. g.civaoglu@milliyet.com.tr Daha önce devletin doruklarında bulunmuş saygın ve deneyimli kişilerin her hafta toplandıkları "Şûra-ı Danış" diye anılan bir grup vardır.