Fotoğrafı netleştirmekte fayda var............................1- Başbakan Yardımcısı ve Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ılımlı kişiliği ve üslubuyla hiç örtüşmeyen ve doğrusu kendine hiç de yakışmayan bir söylemde bulundu."Türk medyasını, yabancı istihbarat servislerinin ve diplomatların yönlendirmesine" açık olmakla suçladı."Hamas'ın, topraklarını işgal eden İsrail'e karşı savaştığı ve PKK'yla mukayese edilemeyeceği, çünkü Türkiye'nin kendi topraklarında işgalci olmadığı" mesajını verdi. "Türk medyasının kullandığı bu başlığı, İsrail basını kullanmadı" yorumunu yaptı.Gazetecilik meslek örgütleri tepkilerini ortaya koydular ve Türk medyasının "yabancı diplomatlar ve istihbarat örgütleri tarafından manipüle edildiği" iddiası için kanıt istediler.Elbette böyle bir kanıt yok... Olamaz da...Bunu düşünmek bile yanlış."İsrail hükümeti PKK başkanıyla konuşsa.........." diye başlayan söyleme gelince... Böyle bir çarpık paraleli kuran, Türk medyası değil. İsrail hükümet sözcüsü tarafından bir Türk TV'sine demeç olarak dile getirildi.Türkiye medyası bu söylemi, haber olarak sayfalarına ve TV ekranlarına taşıdığı içindir ki, İsrail fazla ileri gittiğini anlamış ve geri adım atmıştır.Türkiye kamuoyundaki hassasiyetin, İsrail'e yansıtılmasında o haberin de katkısı vardır.Kaldı ki objektif gazetecilik kurallarına bütün unsurlarıyla uygun ve haberdi.Abdullah Gül'ün, bu polemiği uzatmaması ve medyada yıllardır biriktirdiği bonusları böyle gereksiz polemiklerle daha fazla harcamayarak "söyleminin amacını çok aştığını" açıklaması aklın yoludur.Türkiye'nin iç ve dış sorunlarının iç içe geçtiği çok duyarlı bir süreçteyiz.Görüşme masalarında Türkiye Dışişleri Bakanı'nın yıpranmış olarak oturması hem kendisi, hem hükümeti, hem Türkiye için iyi olmaz............................2- CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Hamasçıların ziyareti bağlamında genellikle doğruları dile getirmiştir. Ancak, Abdullah Gül'ün Erbakan'la birlikte yıllar önce Libya Lideri Kaddafi karşısındaki görüntüsüne bir bellek parantezi açmakta yarar var. Kaddafi, o talihsiz Libya gezisinde "Erbakan'ın İslam komutanlık konseyinde komutan yardımcısı olduğunu" söylediğinde, bu çok acı bir sahneydi.O gezi sonrasına ait bir anıyı paylaşayım...Abdullah Gül, henüz ismi yeni yeni duyulmaya başlayan bir politikacıydı. Kanal D'nin eski binasındaki lokantada Gül, bir mühendis arkadaşı ve ben öğle yemeğinde bir masa etrafındaydık.Libya'da yaşanan, ulusal onuru yaralayan sahne konusu açıldığında Gül sararmış... "Çok üzüldüm. Çok rahatsız oldum. Bulunduğum statü gereği bir şey söyleyemeyecek durumdaydım. Yerin dibine girdim. Bütün gece uyuyamadım. O duygular hâlâ içimde" demişti.Bunun devamı olan konuşmalardan Gül'ün iç dünyasında Erbakan ile yollarını ayırdığı izlenimini almıştım.Gül'ün siyasette yol haritasını da konuşmuştuk. Sonraları hepsi gerçekleşti. O yemekte Gül'ü ilk kez tanımıştım. Bir daha yıllarca görüşmedik. AKP iktidar olduğundan bu yana da bir TV programı dışında konuşmamız yurtdışı toplantılarda 2 ya da 3 kez ayaküstü söyleşileri geçmez.Bu parantezi, Erbakan olayında haksızlık olmaması için açtım. Ama kendisi daha sonraları Libya fotoğrafının arkasındaki gerçeği hiç dile getirmediği için Deniz Baykal'ın çizdiği görüntü de dondurulmuş bir belgesel film karesi gibi bugünlere taşındı..............................Türkiye'nin psikolojisi bozulmakta.Depresif reaksiyonlar veriliyor ve büyük sorunlar dalga dalga gelirken sığ sularda itiş kakışla zaman yitiriliyor. g.civaoglu@milliyet.com.tr Hamas fırtınası, bu kez de Abdullah Gül ekseninde dönerek esiyor. Gül'ün Türk medyasını suçlayan söylemi ve tepkiler sapla samanı birbirine karıştırdı.