ÇOK değil daha 3 ay önce sizler ya da ben “dünkü Diyarbakır manzarasını” hayal edebilir miydik?
Alanda en az milyon kişi toplanmış.
Apo posterleri gösteriliyor. Yeşil, sarı, kırmızı yerel renkler dalgalanıyor.
Sloganlar atılıyor.
Kürsüden bir BDP milletvekili Öcalan’ın İmralı’da yazdığı “barış, birlik, silahları bırakmak zamanı geldi” mesajını “Kürtçe” okuyor.
Ardından...
Bir başka BDP milletvekili o metnin Türkçesini tekrarlıyor.
Hoparlörden yankılanan bu Apo çağrılarıyla milyon kişi heyecanla dalgalanıyor.
Alkışlıyor...
BDP milletvekili “daha yüksek volüm” istiyor, “bu kadar ses İmralı’ya ulaşamaz daha yüksek, daha hızlı” diye seslenerek “ver coşkuyu” yapıyor.
.........................
Bunları bırakın hayal etmeyi, rüyamızda görsek gözlerimizi ovuşturur “hayırdır inşallah” çekerdik.
Çünkü...
3 ay öncesinde alana milyon toplamak bir yana 5-10 çocuk pankart gösterseler, “biji Apo” diye bağırsalar üstlerine basınçlı su sıkılırdı, olmadı gelsin biber gazı.
.........................
Dünkü Diyarbakır’a dönüş yapalım.
Öcalan’ın çağrısı gazetenin kapağında, iç sayfalarında. TV ekranlarında.
Tekrarlamaya gerek yok.
Ancak...
Mesajın özü şu:
‘Silahlı mücadelede miadın dolduğu, yani “son kullanım tarihinin bittiği...”
Artık yeni zeminin fikir, ideoloji, demokratik siyaset olduğu.
İttifakın, birlikteliğin, helalleşmenin zamanının geldiği...
PKK’nın artık sınırların dışına çekilmesi aşamasına varıldığı...’
.........................
Acıyla ve kanla yoğurulmuş bu topraklarda nihayet gün ışıyor.
Güneş siyasette de doğudan doğuyor.
Türkiye için büyük adım.
Heyecan verici, tarihi bir başlangıç.
Gerisi de böyle gelirse “milat” olacaktır.
KANDİL SORUSU
YA Kandil?
Oradan bu çağrıya ne yankı gelecek?
“Niyet okumak” değil ama gerçekçi yaklaşım şöyle olabilir:
BDP milletvekilleri, Öcalan’ın yazılı mesajını Kuzey Irak’ta Kandil’in temsilcilerine verdiler.
Cevabı, herhalde şu son İmralı’ya gidişlerinde Öcalan’a iletmiş olmalılar.
Öcalan’ın Kandil ve BDP nabızlarını tuttuktan sonra Diyarbakır’da Kürtçe ve Türkçe okunan çağrıya son halini vermiş olduğunu düşünüyorum.
Yoksa havada kalacak bir çağrı yapmazdı.
..........................
Bundan sonrası için takvimin ne olacağını göreceğiz.
Umutlu olmak için çok neden var.
Türkiye’de Türk ve Kürt kamuoyları süreç için olumlu.
Devleti yöneten iktidar kararlı görünüyor.
Abdullah Öcalan’ın çağrısının Kandil ve PKK diasporasına etkili olduğu söylenebilir.
Peki...
Ortalık gerçekten arazi temizliği yapılmış dümdüz mü?
DEVLERİN SESSİZLİĞİ
MİDEMİ hafiften bulandıran bir sessizliğe işaret edeyim.
Daha doğrusu “sessizliğin sesine!..”
Bakın...
ABD ve Rusya gibi süper büyüklerden “tık” yok.
İran “karnından konuşuyor” olmalı.
İsrail’den, Suriye’den geçtim, ama ya Bağdat?
Türkiye’nin 30 yıllık bu büyük sorununu çözme yoluna girmesi hiçbirini memnun etmiyor gibi bir durum bu.
ABD ve AB Türkiye’nin Kürt sorununu “demokrasi ve barış” yöntemleriyle çözmesini isteyen ve bunu her vesileyle vurgulayanlardandı.
İşte o yörüngeye güçlü ve umut verici bir giriş yapıldı.
Neden bu galada, alkış yok.
İşte beni tedirgin eden şey bu sessizlik.
Türkiye dahil bölgedeki toprakları, geniş ülkeleri “Balkanlaştırma sürecine sokmak” denebilecek “birçok nispeten küçük ülke üretmek” planlarıyla dünkü Diyarbakır fotoğrafı örtüşmüyor.
Dışarıdaki sessizliğe karşı, Türkiye’nin içinde hepimizin birlik sesi ne kadar yüksek volümlü olursa şansımız o oranda artabilir.
.........................
Son bir not.
Dünkü Diyarbakır büyük fotoğrafında gözlerim -önce SABAH’ta, sonra Milliyet’te 20 yılı aşkın oda ve sütun komşum- Hasan Cemal’i aradı.
Bugünlere gelinmesinde katkısını anmak gerekir.