Ben yeni öğrendim. Bu saygın örneği ayrıntısıyla satırlarımda yansıtacağım.Avrupa'da, Amerika'da değil, bu topraklardan "çok özel" bir sorumluluk anlayışı bu.Belki... "Ders" olur.Haftalar boyu "zehirli atıklar" yazıldı, çizildi, konuşuldu.Sonra..."Yurdum insanı" her duyarlı konu gibi bunu da hafızaların tavan arasına kaldırdı.Arınma sürecinden geçirilen atık suların dev bir akvaryuma verilerek içinde balıkların yetiştirilmesi öyküsü, "tavan arasına kaldırılan dosyaların tozlarını temizler ve yeniden gündeme getirir" umuduyla anlatayım..................................Bu "aydın insan" davranışının altındaki imza, merhum Nejat Eczacıbaşı'nın... Türkiye'de sanayiden kültüre pek çok alanda "ilkleri" ve "iyileri" gerçekleştiren Eczacıbaşı, İpek Kağıt'ın kurucusudur.Yıl 1979. Fabrikanın bir "geri kazanma ünitesi" bulunmasına rağmen İzmit Körfezi'ni kirletmemek duyarlığıyla "Proses Atık Suyu Arıtma Tesisi" kurulması için düğmeye basar.Tesis 1981 yılında işletmeye alınır.Nejat Bey'in sanat tarafı ağır basar.Ne kadar temiz olduğunu sergilemek ve kanıtlamak için arıtılan suyu sürekli olarak dev bir akvaryuma yönlendirir. İçinde balıklar yetiştirtir.Su daha sonra denize verilir................................Nejat Bey yetinmez. Sadece Sanayi Proses Atık Suyu'nun değil, fabrikadan kaynaklanan hiçbir suyun, denizi kirletmemesi için yeni bir tesisi daha devreye sokar.Duş, lavabo, tuvaletler, mutfak, atölye vb. gibi evsel atık suları için ayrı bir arıtım tesisi, biyolojik arıtım tesisi kurulur. 1984 yılında işletmeye açılır.Çıkan su, bırakınız balık yetiştirmeyi bir yana, içme suyu kalitesindedir.O tarihlerden itibaren her iki arıtılmış atık su örnekleri, TÜBİTAK tarafından zamanı belli olmayan periyodik ölçümlerle denetlenmektedir.Denizden de örnekler alınıp temizlik ölçümleri ayrıca yapılmaktadır.Dikkat edin...Bütün bunlar, 30-35 yıl öncesinin duyarlılığı...Zehirli atık dolu varillerin atıldığı topraklarda bundan neredeyse yarım yüzyıla yakın süre önce gösterilen sosyal sorumluluk ve özenin altını çiziyorum.................................Ancak... Burası Türkiye... Akla gelmeyen şeyler olabilir.Aynı yörede yalısı olan ünlü bir kişi, deniz yüzeyinde oluşan kırmızı renkli muazzam büyüklükte lekeler nedeniyle İpek Kağıt'a kuşku duymaktadır.Çünkü... Üretimi pembe renklidir.Yerleşik söylemiyle "resmi, idari ve askeri zevatı" etkileyerek, -belki de öyle sandığı ve arıtma prosesine inanmadığı için- İpek Kağıt tesislerini sürekli suçlar.Bu arada kırmızı lekelerden numuneler alınmış, laboratuvar incelemeleri yapılmıştır. İçlerinde kâğıt üretiminde bulunan selüloz, kâğıt elyafı, hatta hiçbir elyafla ilişkisi olmayan yağımsı, jölemsi alaşımlar saptanır.TÜBİTAK'ın araştırmasında bunların, yöredeki konutlardan akan evsel atık sular içindeki azot/nitrojenden beslenen mikroorganizmalar olduğu açıklanır.80'li ve 90'lı yılların içinde yöredeki yapılaşmayla birlikte çok kullanılmaya başlanılan deterjanların durgun körfez sularında yarattığı bir sorundur...................................Sonuç: Son çare olarak, üretilen kâğıtların pembe renkleri değiştirilir, yeşil ve sarıya dönüştürülür.Ama... Deniz üzerindeki muazzam kırmızı lekeler hâlâ sürmektedir.Hâlâ sürüyor...................................Acaba... Yöredeki bütün tesisler arıtmadan geçen atık sularını dev bir akvaryuma yönlendirseler... İçinde balık besleseler, körfez pırıl pırıl olsa diye düşünmek "hayal" mi? g.civaoglu@milliyet.com.tr Siz hiç "arıtma tesisinden geçirilmiş atık suyun ne kadar temiz olduğunu hem görsel hem biyolojik olarak sergilemek için dev bir akvaryuma verildiğini ve orada balık yetiştirildiğini" duydunuz mu?