Elçibey bir idealist."Azerbaycan Milli Sermayesi olan petrolün, Türkiye üzerinden Avrupa'ya ulaştırılması gerektiği" kanısındadır.Bunu Türk diplomatlarına açıklar.Türkiye'nin, Azeri petrollerini Akdeniz'e akıtmak fikriyle ilk tanışması budur.Elçibey, "Azeri petrolünün, Rusya topraklarından kurtarılması mümkün olmadıkça bu ülkenin bağımsızlığını kazanamayacağı" inancındaydı.Tabii... Bu söyleminin devletlerarası bir "sır" olarak kalmasını da istedi. Özellikle Rusya duymamalıydı.Elçibey idealistti ama realist değildi belki de...Çünkü... Petrolün Bakü'den İran-Nahçıvan-Iğdır-Ceyhan yol haritasında akmasını öngörmüştü.Oysa ambargo altındaki İran için Amerikan-İngiliz petrol şirketleri konsorsiyumunun bu yol haritasına "evet" demeleri mümkün değildi.Batılı petrol şirketleri ise petrolün Rusya üzerinden akmasını istiyorlardı.Batum ve Novorossisk'e akacak petrol, tankerlerle boğazdan geçirilerek pazarlanacaktı...............................Türkiye'nin Elçibey tarafından böylesine kollanmasının bir diğer nedeni de, bu ülkenin bağımsızlığının ilk kez Türkiye tarafından tanınmasıdır.Dönemin büyükelçilik 3. kâtibi Mehmet Ali Bayar tıpkı siyaset eğitimini aldığı Demirel gibi tarihleri ve detayları hiç düşünmeden, hafızasına dayanarak anlatıyor..............................5 Kasım 1992... Dönemin başbakanı Demirel, telefonla Bakü Büyükelçiliği'ni arıyor ve Mehmet Ali Bayar'a şöyle diyor: "Elçibey yanımda. Yarın Bakü'den yabancı petrol şirketleri, Azeri petrollerinin Rusya üzerinden Karadeniz'e akıtılması için Azerbaycan Enerji Bakanı'yla toplantı yapıyorlar.Bu toplantıya gir. TPAO'nun da projeye katılması için müdahalelerde bulun.Şimdi özel uçakla BOTAŞ yetkililerini gönderiyorum. Onları da yanına al."Gerçekten... BOTAŞ Genel Müdür Yardımcısı Fatih Öcal'ın başkanlığında Türkiye heyeti de geliyor ve Türkiye'yi temsil eden ekip, hiç davetli olmadıkları bu toplantıya giriyorlar.Elbette Azerbaycan Enerji Bakanı Sabit Baginov, Ankara ziyaretinde olan Elçibey'den gerekli işareti almıştır.Toplantıda yabancı petrol şirketlerinin daha Türkiye heyetini görmekten kaynaklanan şaşkınlığı dağılmadan Baginov, "Türkiye de bu projenin içinde olacak" diyor.Adlarını geçiniz."Türkiye de nereden çıktı?" havasına giriyorlar.Ama... Sabit Baginov bastırıyor.Uzatmayayım. 5 Mart 1993'te dönemin başbakanı Demirel ve dışişleri bakanı Hikmet Çetin güzergâh değişikliğiyle Bakü-Tiflis-Ceyhan yol haritasını izleyen proje için diğer taraflarla birlikte imzayı atıyorlar.Demirel, GAP'ta Harran'a su getirecek Urfa tünellerinin temellerini atarken 1977'de "Dağları değil, çağları deliyoruz" demişti.Bu anlaşmayı imzalarken de "Sadece boru hattı için imza atmıyoruz, tarihi değiştiriyoruz" demişti.Gerçekten... Bu projenin adı "asrın projesi"dir..............................GAP, Türkiye'nin hayaliydi. Gerçekleşti.Bu proje, ikinci hayal oldu. Dün gerçekleşti.Türkiye'nin önüne yeni "hayaller" koymak gerek.Demirel, hem başbakan olarak 1993'te imza attı, hem de cumhurbaşkanı olarak bu projeyi tamamlayan 1999'da...Demirel hep projenin arkasındaydı.Burada projenin en kritik dönemlerinde genç bir diplomat olarak devrede olan genetik devlet adamı Mehmet Ali Bayar'ın ve dışişleri bakanlığı müsteşarı olarak en az 20 defa Azerbaycan'a giden, her aşamada destek veren, çözüm üreten Büyükelçi Özdem Sanberk'in de haklarını teslim etmek gerekir.Dün konuştuğum Bayar, "yaşamımın en mutlu günlerinden biri" diyordu.Projenin anlam ve önemi bir başka yazıya... g.civaoglu@milliyet.com.tr 1991'de dönemin cumhurbaşkanı Elçibey, Bakü'deki Türkiye Büyükelçisi Altan Karamanoğlu ile o dönemin büyükelçilik 3. kâtibi Mehmet Ali Bayar'ı makamına çağırıyor.