İSRAİL Başbakanı’nın, Türkiye Başbakanı’ndan “özür dilemesi” hiç tartışmasız önemlidir.
Başbakan Erdoğan’ın Davos çıkışıyla İslam ülkelerinde tırmanan prestiji, çıtayı daha da yukarılara taşımıştır.
Erdoğan’ın popülaritesi yükselişte.
Türkiye’nin saygınlığı için kazanılan bu “irtifa” tartışılmaz gerçektir.
.....................
Ancak...
Olayı, tiyatro türü olan “farsa” yani abartılı görüntülere dönüştürmek bu başarıya ciddiyetinden kayıplar verdirtebilir.
Örneğin...
“İsrail ilk kez bir başka devletten özür diledi” iddiası siyaset sahnesinde bir “farstır.”
Çünkü...
Bu bir ilk değil.
Daha geçen yıl Sina yarımadasında Mısırlılarla, Gazzeli militanlar arasında çatışma çıkmıştı.
Olaya İsrail silahlı güçleri müdahale etmişti.
Bombardımanda Mısırlı askerler ölmüştü.
Bunun üzerine İsrail o zamanın askeri yönetimi altındaki Mısır’dan “resmen” özür dilemişti.
Daha önce İsrail’in Amerika’dan özür dileme anısı da çok eski değil.
İsrail istihbarat örgütü Mossad ajanları ABD’nin bazı gizli ve ileri teknolojili silahlarının sırlarını çalmışlar ve yakalanmışlardı.
Yargılanıp, mahkum edilmişlerdi.
Bunun üzerine İsrail, ABD’den “resmen” özür dilemişti.
Gene bir “özür” olayı daha.
Mossad bazı ajanlarına İsrail pasaportuyla Avrupa’da operasyon yaptırmıştı.
Olay ortaya çıktı.
İngiltere kıyametleri kopardı.
İsrail hem İngiltere’den özür diledi, hem de İngiltere’yi yatıştırmak için bazı jestler yapmak zorunda kaldı.
......................
Sonuç...
Türkiye’den, İsrail’in özür dilemesi bir ilk değildir.
Hatta...
Türkiye, İsrail’in özür dilediği ilk İslam ülkesi de değil.
Ama...
Bütün bunlar Başbakan Netanyahu’nun telefonda Başbakan Erdoğan’la kelimenin tam tercümesiyle net olarak “özür dilemesinin” değerini değiştirmez.
Burnundan kıl aldırmayan Netanyahu 3 yıl direndikten sonra bu noktaya topuklarıyla zemini adeta kazıyarak çekilmiştir, sürüklenmiştir.
Bu yalın gerçek zaten yeterlidir.
Bir de şark abartılarıyla siyaset sahnesine “fars” oyunları yazmaya hiç gerek yok.
Bakınız...
Başbakan Erdoğan da, Dışişleri Bakanı Davutoğlu da böyle abartılara girmiyor.
Karbonatlayarak şişirme yapmıyorlar.
Tam tersine...
İsrail’le ilişkilerin -tam- düzelmesi için Ankara’nın öne sürdüğü diğer iki şartın gerçekleşmesini izleyeceklerini belirtiyorlar.
İhtiyatlı bir dil kullanıyorlar.
Övünmüyorlar. Ayrıca...
“Özrün” kimyasında Obama katkı maddesinin süreci hareketlendirme reaksiyon etkisini de kimse gözardı etmesin.
1 TAMAM, DİĞER 2 RAYDA
MAVİ Marmara olayından sonra Başbakan Erdoğan İsrail’le ilişkilerin yeniden normale dönmesi için “özür dilemenin” yanı sıra 2 şart daha açıklamıştı.
İlk şart tamam...
Ya diğer ikisi?
Mavi Marmara’da yitirilen canlar nedeniyle İsrail’in tazminat ödemesi...
Ve...
Gazze’ye İsrail’in uyguladığı ambargonun kaldırılması.
.........................
Tazminat için Türkiye ve İsrail dışişleri bakanlıkları birlikte çalışacaklar.
Bu süreçte bir engelleme/tıkanma olacağını hiç sanmam.
Buna karşılık 3’üncü koşulda arazi çetin...
Türkiye ve İsrail’in “özür dileme” aşamasından sonra yayınladıkları bildiriler birbirine çok yakın.
Ancak...
İsrail’in bildirisinde “ambargo” kelimesi yok.
“Kısıtlamanın kaldırılması” ifadesi yer alıyor.
Bunun için Gazze’de “sükunetin devamı” gibi bir ihtiyat payı var.
Örneğin...
Gazze’den İsrail tarafına gene roket atışları olursa bu durum “sükunetin ihlali” olarak algılanacak, kısıtlamalar yükseltilecek.
Dünkü “İnternational Herald Tribune”de üst düzey bir komutanın şu söylemi yayımlandı.
“Biz Türkiye’ye her koşulda Gazze’ye girişlerin yapılacağı konusunda söz vermedik. Gazze’den ateş edilirse tersi olur.”
İsrail Ulusal Güvenlik Danışmanı Yaakov Amidror ise daha itidalli yapıyor tehdidini.
“Eğer Gazze’den gene Katyuşa (Rus üretimi roket) atılırsa, girişler yavaşlatılır.
Hatta durdurulabilir de.”
........................
Fakat...
Bunlar karamsar algılamalara yol açmasın.
Çünkü...
Gazze’ye kısıtlamaların kaldırılması için Türkiye ve İsrail birlikte çalışacak.
Yani...
İsrail herhangi bir “roket atıldı” bahanesi üreterek süreci tek başına durduramaz.