Birincisi... Bülent Ecevit'in zaten bazı "iletişim kanallarını açtığı" ama bunun "yaşama dönüş" olarak o gün açıklanacağı...Diğerini ise yazmak istemiyorum... 19 Temmuz, Türkiye'nin Barış Harekâtı'nın yıldönümüdür.Dönemin başbakanı Ecevit o gün "Kıbrıs Fatihi" unvanını kazanmıştır.Türkiye bir bayram yerine dönüşmüştü..............................Ancak...O günden başlayarak Kıbrıs, Türkiye dış politikasının endekslendiği bir sorundur.Önce ABD'nin koyduğu ambargo nedeniyle Ankara-Washington arasında buzullar oluşmuştu.Şimdi de... Türkiye-AB arasında soğuk iklim kuşağı hissediliyor.AB, "Türkiye limanlarının Kıbrıs Rumlarına açılması, aksi halde, tam üyelik görüşmelerinin askıya alınacağı" yolunda buram buram tehdit kokan söylemlerle bastırıyor.Ankara ise bunlara bazen "sağduyu" ile "serinkanlı" bir "duruş" koyuyor.Bazen de, "Artık Kıbrıs'ta ödün vermeyiz. Görüşmeler askıya alınırsa da alınır" diye "rest" çekiyor................................Açıkçası...Önümüzdeki yıl BM Genel Sekreterliği'nden ayrılacak olan Annan'ın planına bağlanmış "BM platformunda çözüm" artık geçerli değil.Ama...Çözüm yokluğunda "serinkanlı" duruşla "rest" politikaları, oyunda, duruma göre oynanan kartlar...Bir sonuç alınabilmesi olasılığı zor. Fakat...Şimdilik, dar alanda kısa paslardan başka yapacak şey de pek görünmüyor...............................2008 yılında Güney Kıbrıs'ta Başkanlık Seçimi var. Türklere kıyım örgütü "EOKA'nın Lefkoşa sorumlusu olduğu" ve "Kıbrıs Cumhuriyeti'nin doğumunda nüfus kâğıdı" gibi görülebilecek Londra ve Zürih anlaşmalarına bile karşı tavır koyduğu internet sitelerinde yer alan Papadopulos'tan "uzlaşma" beklemek hayaldir.Türk tarafıyla anlaşmaya karşı çıktıkça oylarını artıran Papadopulos, sertliği sürdürecektir. Bir sonraki seçimin de en güçlü başkan adayı Papadopulos'tur.Papadopulos'un uzlaşmaz çizgisini, şu söylemi açıkça ortaya koymakta:"Türklerle bir anlaşmayı kendi istediğim gibi, kendi ellerimle yazmadıkça, Türklerden gelen her öneriyi reddetmek, geçerli ikinci planımdır."O halde en azından 2008 Başkanlık Seçimleri'ne kadar Papadopulos'tan tek bir olumlu adım beklenemez..............................Buna 2007'de yapılacak Türkiye Cumhurbaşkanlığı Seçimi de bir "faktör" olarak eklenmeli.Türkiye'de hiçbir yönetim, hiçbir lider, Kıbrıs'ı gözden çıkararak ayakta kalamaz.O halde...Erdoğan hükümeti de Kıbrıs için "adım" atmakta çok da istekli olamaz.İki taraf da birbirlerine yaklaşmaz..............................KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat'a gelince... O, daha genel seçimler öncesinden başlayarak "uzlaşma" ve "diyalog" çağrılarında bulunmuştu.Eli hep havada kaldı.Giderek Talat da uzaktan gözlemlerle tıpkı Denktaş'ın konumuna itilmekte.Henüz puanlarını yitirmiş değilse de artık "Yoksa Denktaş haklı mıydı?" soruları giderek tiz perdeden dile getirilmeye başlandı.............................Sonuç...Talat ve Papadopulos, dün "Kayıp Kişiler Komitesi"ne üçüncü üye bağlamında bir araya geldi.Ciddi hiçbir yakınlaşma olmadı.Özellikle Papadopulos'un Talat'tan uzak durmak çizgisi hiç "iyimserlik" ışığı yakmadan dün de sürdü..............................Türkiye, Papadopulos gerçeğini dikkate alarak yeni politikalar üretmek ve sürdürmek zorunda.Peki Kıbrıs, AB yolunda bir fay kırığı olabilir mi?Elbette zorlu engel...Ama...Ankara özellikle şu gerçeği, pusulanın ibresi gibi görmeli:"Türkiye AB'den koparsa, Rum Kesimi ve Yunanistan artık görüşme yapabilecek kanalları tümüyle yitirmiş olur."Dünkü görüşme patinajdır. g.civaoglu@milliyet.com.tr 19 Temmuz için iki "senaryo" var...